Glastonbury bu yıl dijital
Festival alanındaki küçük sahnelerden birindeyiz. Onlarca sahneyi barındıran, devasa alanın bu ücra bölgesine ulaşmak için 45 dakikalık, çamuru bol bir yol yürümüşüz. “Ücra, küçük” dediğime bakmayın, bu sahnenin önünde bile 25 bin kişi vardır. Kimin karşımıza çıkacağını heyecanla bekliyoruz. Evet, hangi müzisyenin konseri olduğu belli değil. Her sene yüzlerce topluluğun sahne aldığı, yaklaşık 200 bin kişinin katıldığı, dünyanın en etkileyici müzik festivallerinden birinde, Glastonbury’de, İngiltere’deyiz. Tam on sene önce, 2011’de. Tüm line-up elbette uzun zaman önce açıklandı. Ama bu uzak sahnedeki ‘sürpriz konuk’ son dakikaya kadar belli değil. Ana sahnede birazdan çalacak olan U2’ya (sabah kahvaltıda Bono’nun yanımıza oturması ayrı bir hikaye) koşturarak gitmeyi göze alarak bekliyoruz. Herkes merakta. Aniden Radiohead karşımızda beliriyor. Çağımızın en muazzam topluluğu, adı line-up’a dahi yazılmamışken, rüyadaymışız gibi sahneye çıkıyor. Dünyanın herhangi bir başka festivalinde böylesine bir sürpriz yaşamak pek mümkün değil. İşin aslı, artık festivalleri nasıl yaşayacağımız da belli değil.