Hormon tedavisi yararlı mı, zararlı mı?

Dr. Mark Hyman: Merhaba. Bu haftaki konumuz her kadını ve bir kadınla yaşayan her erkeği ilgilendiriyor. Menopoz ve hormonal sorunlar üzerine konuşacağız. Konuğum Elizabeth Boham. Menopoz dönemindeki hormonlar denince, akla ilk gelen soru şu oluyor: Hormon tedavisi yararlı mı, zararlı mı? Hormon replasmanı diye de bilinen hormon tedavisi, bir zamanlar Tanrı’nın kadınlara en büyük lütfu olarak görülüyordu. Ancak 1990’lardan itibaren meme kanseri, felç ve kalp hastalıkları riskini artırdığını gösteren veriler ortaya çıkmaya başladı.  Ama hastalar yine de hormon tedavisi uygulamayan doktorların yanlış yaptığını düşünüyordu. Sonra ABD Kadın Sağlığı Girişimi’nin çığır açan çalışması geldi ve hormon tedavisinin durdurulması gerektiğini gösterdi. Dönemin yaygın hormon ilaçları olan Premarin ve Provera’nın yarardan çok zarar verdiği ortaya çıktı. Kalp krizi, kanser, felç ve pıhtı atması gibi sorunları artırıyordu. Bunun üzerine Amerika’da bir nevi ulusal acil durum ilan edildi ve bir gecede 50 milyon kadın hormon tedavisini bıraktı. Bundan biraz bahsetmek istiyoruz; çünkü basit bir evet-hayır sorusu değil. Hormonu kimin, nasıl, ne zaman, ne kadar alacağı, sonraki sürecin nasıl takip edileceği ve hangi amaçla alındığı gibi birçok karmaşık faktör var.  Dr. Elizabeth Boham: Kadın hastalıkları ve doğum uzmanları bile, menopoz süreçlerinde kendini yetersiz hissedebiliyor. Çünkü tıp fakültelerinde çoğumuz menopoz semptomlarıyla nasıl başa çıkacağımıza dair yeterli eğitim almıyoruz. Bence de her kadını ayrı bir birey olarak ele alıp derdinin tam olarak ne olduğunu öğrenmek çok önemli.  Dr. Mark Hyman: Evet çok önemli; çünkü birçok kadın acı çekiyor ve yardım alamıyor. Hormon dengesinin bozulma nedenlerini değerlendirmekte çok başarılı değiliz; halbuki bazı ülkelerde, mesela Japonya’da, kadınlar bu menopoz semptomlarının çoğunu yaşamıyor. Ateş basmasının ne demek olduğunu bile bilmiyorlar. En başa dönmek gerekirse, menopozun semptomları neler? Bunları nasıl değerlendiriyoruz? Dr. Elizabeth Boham: Kadınlar için ortalama menopoz yaşı 45 ila 55 arasıdır. Menopoz öncesi döneme perimenopoz adı verilir. Perimenopoz yıllarında, kadınlar ovulatuvar olmayan, yani yumurta üretilmeyen âdet görmeyi sürdürebilir. Her ay yumurta üretmeyebilirler ve hormon seviyeleri aydan aya değişkenlik gösterebilir. Perimenopoz sırasında bazı semptomlar ortaya çıkabilir. Örneğin bazı kadınlarda asabiyet, ateş basması, gece terlemesi ve uyku sorunları artar.  Dr. Mark Hyman: Âdet öncesi migren, yoğun kanama, pıhtılaşma, âdet düzensizliği… Dr. Elizabeth Boham: Bir ay âdet görmeyip sonraki ay çok yoğun görebilirler. Dolayısıyla zorlu bir dönem olabilir. Sonra, bir yıldır âdet görmemişseniz, menopoza girmiş sayılırsınız. Artık menopoz veya post-menopoz dönemindesinizdir. Bazen ateş basması ve gece terlemesi devam edebilir. Kimilerinde vajina kuruluğu, düşük libido ve uyku sorunları sürer. Bazılarıysa östrojen seviyesindeki düşüş sebebiyle kemik yoğunluğu problemleri yaşar. Çok farklı semptomlar olabildiği için, esas olan hastanın hormon tedavisi istemesinin gerçek sebebini anlamaktır. Bu sayede doğru tedaviyi yapıp süreci atlatmaları sağlanabilir. Dr. Mark Hyman: Yaşam tarzı ve çevre gibi negatif faktörleri değiştirmek için ne yapılabilir? Çünkü doğrudan hormon tedavisine başlamak çok da tercih edilen bir şey değil.  Dr. Elizabeth Boham: Yaşam tarzı büyük fark yaratıyor. Menopoza nasıl girdiğiniz önemli. Bir kadının rahmi alınmışsa veya benim gibi kemoterapi almışsa, hormonlar bir anda değişiyor. Bu durumda çok semptomatik olabiliyorsunuz; halbuki perimenopoz dönemine kademeli bir şekilde giren kişinin semptomları farklı olabiliyor. Üstelik belirtilerin yoğunluğu da değişiyor.  Yaşam tarzının etkisini biliyoruz. Mesela böbrek üstü bezlerimize iyi bakmışsak, bu bezler stresle baş etmemize yardımcı oluyor ve birçok semptomun etkisini azaltıyor. Meditasyon ve stres azaltma teknikleri uygulandığında, ateş basması gibi belirtiler ciddi ölçüde kayboluyor. Alkolü kesmek ateş basmasına, gece terlemesine ve uykuya kesinlikle olumlu etki ediyor. İyi beslenip kan şekerimizi dengede tutarsak, tüm bu semptomlar iyiye gidiyor. Dr. Mark Hyman: Bir kadın stresli olursa, çok alkol alırsa, çok fazla abur cubur ve şeker tüketirse, yeterince egzersiz yapmaz ve uyumazsa, daha çok sorun yaşıyor.  Dr. Elizabeth Boham: Kesinlikle. 30 yaşında meme kanseri oldum. Önce ameliyat oldum; ardından kemoterapi ve radyasyon tedavisi gördüm. Tıbbi menopoza girdim. Çünkü kemoterapi alınca, hızlı bölünen hücrelerin hepsini öldürüyorsunuz. Yumurtalıklardaki hücreler de bundan zarar görüyor. Bu yüzden kemoterapinin cinsine bağlı olarak birçok kadın ya menopoz belirtileri gösteriyor ya da doğrudan menopoza giriyor. Yani 30 yaşında aniden ateş basması, gece terlemesi ve vajina kuruluğu gibi sorunlar yaşamaya başladım. Uyuyamamaya başladım; üstelik kanserdim. Yani pek kolay değildi.  Ama tuhaf bir şekilde, bir bakıma şanslıydım. Kemoterapi aldığımda çok genç olduğum için birkaç ay sonra yeniden regl olmaya başladım. Hatta sonrasında hamile kaldım ve çocuklarım oldu; ama o zamandan beri âdet düzenim çok bozuktu. Kemoterapi gören çoğu kadın, yeniden regl olmaya başlasalar bile menopoza ortalamadan beş yıl kadar önce girdiklerini söylüyor. Ben de üç yıl erken girdim.  Yaşadığım tecrübe, hastalarımı daha iyi anlamamı sağladı. Hormon dalgalanmasının nasıl bir şey olduğunu biliyordum; bu yüzden hormon tedavisi dışında faydalı olabilecek şeyleri de görebildim. Elbette hastalarıma hormon tedavisi uyguladığım oluyor, ama yararlı olabilecek başka birçok şey de var.  Dr. Mark Hyman: Hormon dengesini bozan bir diğer unsur çevresel toksinler. Plastik, pestisit ve kimyasallar hepimizi atık merkezine dönüştürüyor. Zenoöstrojen veya yabancı östrojen denen bu maddeler, doğal östrojeni taklit ederek hormon metabolizmamızı bozuyor. Hatta aynı reseptörlere bağlanarak kansere yol açabiliyor. Ama esas yaygın etkisi, bahsettiğimiz rahatsız edici semptomlar.  Dr. Elizabeth Boham: Menopoz süreci daha zorlu geçiyor.  Dr. Mark Hyman: Besin eksiklikleri de benzer bir etki yaratıyor. Bu yüzden sadece hormonlarınızı kontrol etmiyor, hormonlar vücuttaki metabolize olma biçimlerine de bakıyoruz. Birçok farklı türde östrojen var; hayatınızın farklı dönemlerinde farklı östrojenler salgılanıyor. Farklı östrojen metabolitleri var ve bunların farklı etkileri olabiliyor. Bazen östrojenleri daha iyi özümlemek için belli vitaminlerin daha fazla alınması gerekebiliyor.  Besin düzeyleri, B6, folik asit gibi östrojen metabolizmasını etkileyen unsurları inceliyoruz. Mesela anormal bir bağırsak florasına sahipseniz, Clostridia adındaki belli bir bakteri türü çok yoğun oluyor. Bu bakteri karaciğerimiz tarafından paketlenip bağırsağımızdan dışarı atılması gereken östrojeni geri açıyor ve tekrar emilmesine neden olarak östrojen seviyesini artırıyor.  Bu yüzden bakterileri öldürecek belli lifler, probiyotikler veya hatta otlar tüketmek, östrojen metabolizmasını iyileştirmeye yardımcı olabiliyor. Yani, bütünsel bir bakış gerek. Bağırsaktaki toksinler, besin değerleri ve hormonlara etki eden tüm diğer değişkenler iyi incelenirse, hormon seviyeleri optimuma getirilebilir. Hala hormon tedavisi gerekiyorsa, o zaman bu seçeneğe başvurulur. Pratik uygulamalardan bahsedebilir misin? Bunlar nasıl düzenleniyor? Hormon tedavisine nasıl karar veriliyor? Dr. Elizabeth Boham: Hastanın geçmişini detaylı bir şekilde incelemek çok önemli. Hormon tedavisine karar vermişsek, güvenli olduğundan emin olmamız gerekiyor.  Dr. Mark Hyman: Aynı şekilde verilen aynı dozlar bile, ağızdan veya topikal (deri üstü bölgesel) uygulamaya göre farklı etkilere yol açabiliyor. Tedavinin etkisi hastanın genetiğine, besin düzeyine, bağırsak sağlığına bağlı.  Dr. Elizabeth Boham: Kesinlikle. Biyolojik olarak özdeş östrojenin, hatta kendi vücudumuzun ürettiği östrojenin bile meme kanseri riskini artırdığını biliyoruz. Yani ekstra östrojen vermek risksiz değil. Östrojeni genellikle ağızdan vermiyorum; çünkü enflamasyon ve pıhtı riskini artırıyor. Transdermal, yani deri yoluyla uygulamayı tercih ediyorum. Östrojen genellikle ateş basmasına, bazen uykuya iyi geliyor; ama esas kemik yoğunluğunu artırmaya yarıyor.  Mesela progesteronu da ağızdan verebiliriz; ama onu da deri yoluyla veriyoruz. Progesteron sakinleştirici özelliğe sahip; uyku sorununa iyi geliyor. Mesela hamilelikte progesteron seviyemiz yüksek oluyor. Perimenopoz döneminde regl düzenini sağlamak için de verilebilir. Anksiyete ve uyku sorunları için kullanılabilir. Östrojenle birlikte verilebilir. Hastanın rahmi alınmamışsa, ikisini birlikte vermek daha doğru. Eskiden birçok yan etkisi vardı. Ama şimdi mikronize ve doğal progesteron sayesinde bu yan etkiler görülmüyor.  Testosteron da uygulanıyor. Testosteronun en iyi yanlarından biri, daha az östrojen kullanmayı mümkün kılması. Östrojene dönüştürülebildiğinden, semptomları iyileştirmek için çok fazla östrojene gerek kalmıyor. Bunu genellikle libido için kullanıyoruz. Bazı kadınlarda vajina kuruluğuna iyi geliyor. Bu yüzden bazen östrojen-progesteron-testosteron kombinasyonu tercih edilebiliyor.  Dr. Mark Hyman: Ama bütün bunları yapmadan önce ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Bağırsağınızı düzeltmek, hayatınızdaki çevre kimyasallarından kurtulmak veya doğru besinleri almak, aslında hormon metabolizmanızı optimize ederek riski azaltıyor. Hormon tedavisi uygulasam bile, metabolizmaya yararlı şeyler vererek riski azaltmaya çalışıyorum.  Hormon tedavisinin süresi de önemli. Yaşam tarzına ve diğer faktörlere yönelik çabalar işe yaramıyorsa, menopozun en zorlu döneminde kısa süreli hormon tedavisi uygulamakta sorun yok. Östrojene bağlı kanser riski aslında dozla ve nasıl verildiğiyle ilgili. Ağızdan ve uzun süre uygulanması bu riski artırıyor. Bu yüzden her zaman topikal ve mümkün olan en kısa süreliğine uygulamayı tercih ediyorum.  Kadınların, çözümü olan sorunlar yüzünden bunca sıkıntı çekmesi beni çok üzüyor. PMS, fibroit, disfonksiyonel kanama, PCOS (polikistik over sendromu), endometriyoz, menopoz semptomları, perimenopoz, kemik erimesi gibi dertler kadınların kaderi olarak görülmemeli. Hepsi dengenin bozulmasıyla alakalı ve müdahaleyle düzeltilebilir. Bunu anlamak çok önemli; çünkü yaşamımızı ciddi şekilde sekteye uğratıyor. Halbuki böyle olması gerekmiyor.  Dr. Elizabeth Boham: Geçenlerde 50 yaşında bir kadın hasta geldi. Ateş basmasından şikayetçiydi. Âdetleri düzensizdi. Son yıllarda regl aralıkları artmıştı. Hatta bana geldiğinde üç aydır regl olmamıştı. Ateş basması ve gece terlemesi çok ciddi rahatsızlık veriyordu. Uykusu mahvolmuştu. Gece boyunca sürekli uyanıyor, üzerindekileri bir çıkarıp bir giyiyordu.  İşe gündelik alışkanlıklarıyla başladık. Alkolü kestik. Rahatlama egzersizleri verdik; çünkü ateş basmasına karşı çok etkili olduğunu biliyoruz. Diyetini düzenledik ve zararlı unsurlardan temizledik. Magnezyum ve siyah yılankökü verdim. Hepsi işe yaradı, ama yetmedi. Uyuyamıyor, uyuyamadığı için de asabi oluyordu. Progesteron ona çok iyi geldi. Daha iyi uyumaya başladı. Sakinledi. Perimenopoz yıllarındaki geçiş dönemini kolaylaştırdı. Dr. Mark Hyman: İkinci bir vakadan daha bahsetmiştin. Dr. Elizabeth Boham: Bu hasta 53 yaşındaydı. Post-menopoz dediğimiz menopoz sonrası dönemdeydi. Bir buçuk-iki yıldır regl olmamıştı. Ateş basması ve gece terlemesi yaşıyordu; zayıftı ve ailesinde kemik erimesi yaygındı. Ailede meme kanseri yoktu. Hasta ateşten rahatsızdı ve kemik yoğunluğundan endişeliydi; en uygun hormon tedavisini araştırdık.  Önce beslenmesine ve bağırsaklarına odaklandık; yeterli D ve K vitamini aldığından, egzersiz yaptığından emin olduk. Kemiklerini güçlendirecek dayanıklılık egzersizleri, sıçrama ve güç artırıcı antrenmanlar uyguladık. Ancak kemik yoğunluğu istenen seviyeye gelmedi. Bunun üzerine deri yoluyla birkaç damla östrojen-progesteron-testosteron vermeye başladık. Vajina kuruluğu için biraz vajinal östrojen verdim. Bu çoğu zaman işe yarıyor. Farklı vajina yağlandırıcılar ve nemlendiriciler var; ancak hastaları paraben içermeyen, petrol bazlı olmayan doğal ürünler kullanmaya teşvik ediyorum. Hindistancevizi yağı harika. Ciddi gelişme gösterdi. Kemik yoğunluğu stabil hale geldi, hatta ileriye gitti. Güç artırıcı antrenman programına bağlı kaldı; bu antrenmanlar kemik yoğunluğunu iyileştirmek ve genel olarak yaşlanmaya karşı çok faydalı. Belki de yapacağımız en önemli şey bu antrenman.  Dr. Mark Hyman: 60 yaşını geçtim. Hayatım boyunca güç artırıcı antrenmanlardan nefret ettim; kas ağrısı yaptığı için istemiyordum. Ama bir gün bu antrenmanlara başladım ve muhteşem olduğunu görüyorum. Vücudumda ne kadar hızlı bir değişim olduğunu görebiliyorum. 60 yaşındayım ve hayatım boyunca vücudum hiç bu kadar iyi olmamıştı. Beni gerçekten şaşırtıyor. Teşekkürler Liz.

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız