Günümüzün en önemli iklim profesörlerinden Michael E. Mann, Los Angeles Times’ta çıkan makalesinde dünyayı yönetenlerin değişimin önüne koyduğu dört engeli yazdı
Bu yaz California ve Batı’yı bir kez daha kasıp kavuran feci yangınlar, Pasifik Kuzeybatısı üzerinde ortaya çıkan ve Kanada’nın bir bölümünü etkisi altına alan ısı kubbesi, Ida Kasırgası sonucu Pennsylvania’ya birkaç saatte birkaç aylık yağmur yağmasıyla meydana gelen yıkıcı seller, hep aynı tehlikeye işaret ediyor. İklim değişikliği gerçek, insan kaynaklı ve uygarlığımıza yönelik bir tehdit. Artık kimse bu hakikati inkar edemiyor. Bu yüzden eylemsizlik telkin eden güçler (fosil yakıtlardan menfaat devşirenler ile bunların finanse ettiği gruplar, organizasyonlar ve iletişim organları), fosil yakıtlara bağımlılığı sürdürmek için yeni taktiklere başvuruyor. Bu taktikler arasında saptırma (toplumsal söylemi gerekli politikalar ve sistematik değişikliklere dair tartışmaları gündemden silecek şekilde yönlendirip sadece bireysel davranış değişikliklerine odaklanmak), bölme (iklim savunucularını birbirine düşürerek ortak bir söylem gelişmesini önlemek) ve kadercilik (bazı iklim savunucularını harekete geçmek için çok geç kaldığımıza ikna etmek) yer alıyor. Ama en yaygını geciktirme. Üstelik bu taktik için kullanılan jargona hepimiz fazlasıyla aşinayız: “Adaptasyon”, “direnç”, “jeomühendislik” ve “karbon yakalama” sözcükleri sakinleştirici vaatlerde bulunsa da sorunun özüne müdahale etmekte yetersiz kalıyor.
Solungaçlarımız mı çıkacak?
Fosil yakıt dostu Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio, Floridalılara deniz seviyesindeki yükselişe “adapte olmaları” gerektiğini söylerken (Nasıl olacak bu? Pullarımız ve solungaçlarımız mı çıkacak?), aklında anlamlı bir çözüm yolu varmış gibi görünmek istiyor. Gelgelelim aslında boş sözlerden başka bir önerisi yok. Bu bir geciktirme taktiği. Jeomühendislik konusu da aynı. Örneğin, artan karbon kirliliğinin ısıtıcı etkisini ortadan kaldırma umuduyla güneşi bloke etmek için stratosfere kükürt parçacıkları mı göndereceğiz? Yani devasa, eşi görülmemiş ve kontrolsüz bir deney yapıp, gezegendeki ortama daha da ciddi bir müdahalede mi bulunacağız? Süreç içinde kendi pisliğimizi temizleyebiliyorsak, fosil yakıt tüketmeyi neden bırakalım ki? Bu da bir geciktirme taktiği. Biz yeryüzünün gelecekteki yaşanabilirliğini rehin verirken, kirleticilere zaman kazandırıp milyarları götürmeye devam etmelerini sağlıyor.
Yılbaşı diyeti gibi
“Karbon yakalama” ve yüzyıl ortasına kadar “net sıfır” emisyon muhabbetlerine ne demeli? 2050’de sıfır emisyona ulaşmak, küresel ısınmayı 1.5 derecenin altında tutup felaketleri önlemek için gerçekten de olmazsa olmaz bir hedef. Ancak bu hedef pek de yeterli sayılmaz. 1.5 derecelik tehlike eşiğini aşmamak için 2030 yılına kadar emisyonları yarıya indirmemiz de gerekiyor. 2050 hedefine odaklanıp 2030 hedefini görmezden gelmek, yılbaşında 6 kilo vermeye karar verip aylar boyunca diyetinizi değiştirmemeye benziyor. Cesur vaatlerde bulunan ülkeler bile “uygulama eksikliğinden” mustarip. Sözleriyle yaptıkları arasında boşluk var ve bu boşluğun kapanması gerekiyor. Biden yönetimi, ekonomisi kömüre dayanan Batı Virginia eyaletinden Senatör Joe Manchin tarafından sürekli engelleniyor. Manchin, yönetimin temiz enerji ajandasına karşı koymayı sürdürüyor. Glasgow’daki BM iklim zirvesi, temiz enerjinin hüküm sürdüğü yaşanabilir bir geleceğe yönelik dar ama doğru bir yol sunabilir. Ancak geciktirme taktiklerine kurban gitme lüksümüz yok. Karar alıcılardan hesap sorarak, onları kirleticilerin değil halkın çıkarlarını gözetmeye zorlamalıyız. İklim felaketini önlemek için son gerçek fırsatı kaçırmayalım.
Ölüm fermanımızı imzalamayın
Zirvedeki en sert konuşmalardan birini Barbados Başbakanı Mia Amor Mottley yaptı. İklim değişikliğiyle sular yükseldiğinde en büyük tehdit altındaki yerlerden olan Karayip adasının lideri, “2 derecelik sıcaklık artışı, Antigua ve Barbuda halkı için, Maldivler halkı için, Dominika ve Fiji halkı için, Kenya ve Mozambik halkı için ve evet, Barbados halkı için bir ölüm fermanıdır. Bu korkunç ölüm fermanını istemiyoruz” dedi.
“Uzaydan çok ince görünüyor”
Amazon’un sahibi Jeff Bezos, iklim zirvesinde “Bu yıl uzaya çıktığımda atmosferin ne kadar ince olduğunu fark ettim” dedi. Blue Origin isimli şirketiyle “uzay turizmi işine giren Bezos, 20 Temmuz’da ilk seyahati bizzat gerçekleştirmişti. Bir roket seyahatinin 200 ile 300 ton arası karbon salımına neden olduğu hesaplanıyor. Bezos, zirvede doğal alanların restorasyonu ve gıda sisteminin dönüşümüne 2 milyar dolar harcama vaadinde bulundu. Vaat, Bezos Earth Fund’ın 10 milyar dolarlık planlarının bir parçasını oluşturuyor.
Çevrecilere “sen gelme” dediler
İklim aktivistleri, zirveye sivil katılıma izin vermeyen İngiliz hükümetini temsili “günün fosili” ödülüyle protesto etti. Climate Action Network International (CAN), “Glasgow’a seyahat etmek için zaman ve kaynak harcayan insanlar, sabırla bekledikten sonra ‘sivil topluma yer olmadığını’ ve ‘etkinliklere çevirimiçi katılabileceklerini’ öğrendi” dedi. Liderlerin maskelerini takan protestocular, son dönemin popüler Netlfix dizisi Kalamar Oyunu’ndan ilham alan oyunlar oynadı.