Kadınların yüzü her adımda biraz daha kapanıyor

Oksijen için Kabil’e giden gazeteci Nimet Kıraç, Afganistan’dan yazdığı ilk yazısında ülkeye hangi koşullarda girdiğini anlattı: “O sınırdan girebilmek için dört saat kadar bekleseniz de söyleyecek hiçbir sözünüz yok, hatta kadınsanız ağzınız bile yok. Elleriyle ‘Sen kenarda dur’ diye işaret ediyorlar”

Afganistan’ın Levent’teki başkonsolosluk binasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın duvarda asılı portresinin hemen yanında gözü rahatsız eden bir boşluk var. ABD Başkanı Joe Biden’ın ülkeden askeri gücünü çekeceği açıklamasına müteakiben 14 Ağustos’ta Afganistan’ın başkenti Kabil’in Peştun milliyetçisi bir hareket olarak addedilen silahlı Taliban örgütünün eline geçmesinden hemen sonra, tüm vatandaşlarını bir karanlığa hapsederek kaçan devlet başkanı Gani’nin artık o duvarda yeri yok. Duvarın solunda Mustafa Kemal Atatürk ile onu Ankara’da ziyaret eden, dönemin Afgan Kralı Amanullah Han’ın 1928’de göğü göstererek neşeyle ve hatta en çok umutla bakarken yakalandıkları büyükçe bir fotoğraf karesi, sağında, Kandaharlı Afganistan eski cumhurbaşkanı Hamid Karzai, onun yanında ise ülkenin kuzeyinde etkileri bugün hâlâ süren Pençşir Direnişi’ni örgütleyen ve 11 Eylül 2001 saldırılarından iki gün önceki bir suikastte öldürülen Ahmet Şah Mesut’un dalgın bakışlı sureti var. Afganistan’a yolculuk, bugün ancak o konsolosluk duvarında görünenlerin gölgesinde gerçekleşebilen, ciddi de bir motivasyon isteyen bir görev.  Özellikle ABD güçlerinin 20 yıl sonra dehşet verici sahnelere sebep olarak 19. yüzyıldan bu yana şiddetin, komplonun ve sefaletin her türlüsünü birinci elden deneyimlemiş ülkeden çekilmesiyle birlikte ve Kabil Havalimanı’nın işlev görmez hale getirilerek enkaz bırakıldığını göz önünde bulundurduğumuzda ilk soru, bu ülkeye nasıl ve nereden girilebileceğine dair oluyor. Pakistan’ın bir nükleer güç olarak kendisini Hindistan’a göre konumlandırdığı ve bu yüzden genelde noksan bir ifadeyle “Af/Pak” olarak adlandırılarak jeopolitik olarak daraltılan Afganistan-Pakistan dinamiği, bu lojistik bir soruyu yanıtlarken işe yarıyor. Kabil’e giden zorlu yol, bugünün tedirgin edici koşulları altında önce İslamabad’dan geçiyor. 
Peşaver'e yaklaşınca burkalarının içinde siluet gibi geçen kadınlar görüyoruz.

Sınıra yaklaştıkça iklim değişiyor

İstanbul’dan Pakistan ve Afganistan vizelerini ayarlayarak hem Pakistan devletinden hem de yeni Afgan hükümeti olan Taliban’dan izin alıp, buna ek olarak Pakistan’ın Afganistan sınırındaki Peşaver eyaletinden geçmek için gerekli sınır belgesini temin edebilen; tüm bu süreçleri geçerek gazetecilik gibi geçerli olan bir sebebi olan kişileri epey uzun bir yolculuk bekliyor.  Pakistan’ın başkenti İslamabad’ın yeşil ve tropik atmosferi, batıya seyahat ettikçe yerini kuru toprak rengine bırakıyor. Peşaver ve sınır ötesindeki Celalabad’a, yani iki komşu ülkeyi birbirine bağlayan Hayber Geçidi’ne yaklaştıkça, yollar bozuluyor, rengarenk tırlar, etraftaki sayısız motosiklete çarpmadan geçmeye çalışıyor. Ancak yolculuk sırasında göze çarpan en bariz fark, kadınların görünüşünde.

Peşaver’e giriş

Bir başörtüsüyle başlayan İslamabad-Kabil yolunda, her durakta, kadınların biraz daha kapanması ve artık Peşaver’e gelindiğinde, yalnızca suratının görünmesi uygun bulunuyor. Kafesli çarşaf olarak bilinen burkalarının içinde siluet gibi geçen kadınlar hem Taliban varlığını gösteriyor hem de bölgenin kültürel kodlarını yansıtıyor. Zira, Peşaver, doğuşundan beri Taliban’ın oyun alanı. Bu alana, arabanın ön camında Türkiye Cumhuriyeti bayrağı ile giriyoruz.  Durand Hattı olarak bilinen Celalabad-Peşaver sınırında, Torkham Sınır Kapısı’ndan geçmenin kolay olacağını elbet kimse düşünmüyor ancak yine de insan gördükleri karşısında şaşıyor, sarsılıyor. Pakistan kolluk kuvvetleri Afganistan’a geçerken belge eksikliği uydurup rüşvet bekliyor. Taliban gelmeden önce, Afganistan tarafında da işler bu şekilde yürüyormuş.  Dar kafeslerin arasından yürüyerek geçilen Torkham’da rüşvetle beraber kadının kimliği de sınırın öteki yakasında kalmış oluyor. Geçebildiyseniz artık Taliban önündesiniz. Yaklaşık 45 gün önce koca bir ülkenin hakimiyetini vilayetleri teker teker ve kolaylıkla ele geçirmiş, sakallı, sarıklı, tüfekli, kendi aralarında sıkça şakalaşan, gülen ancak bir kadının varlığına tahammül dahi etmeyen ideolojik bir yapılanma sizi karşılıyor.

“Yerini bil”

Şüphesiz, Afganistan tarihi günler yaşıyor. Pakistan’ı geçtikten sonra karşınıza çıkan bayrak, artık Taliban’ın cihat bayrağı. O bayrağın sınırları içerisine girebilmek için dört saat kadar bekleseniz de söyleyecek sözünüz yok, hatta kadınsanız ağzınız bile yok. “Sen kenarda dur” hareketi yaparak yerini bilmeni söylüyorlar. Aileleriyle geçen burkalı kadınların çantaları dahi kontrol ediliyor.  Hava sıcak. Celalabad’ın tozu vurmaya başladı. Açlıktan kıvranan karnımı bir muzla doyurmak, bavulun üzerine eğilip biraz uyumak için binbir tereddüt… Devasa ve dimdik dağların eteğinde, karşınızda sayısız tüfekli ve heyecanlı adam varken, değerler adına bildikleriniz rafa kalkıyor.  Kabil’deki Taliban mensupları gelişinizi kapıya bildirmesiyse, kapıdakiler okuma-yazma bilmiyorsa, bu saatler süren pasaport getir-götürleri esnasında Celalabad’a girmek ve nihayet Kabil’e varmak için duyduğunuz sabırsızlıkla kaygı birbirine karışıyor. Kapıdan geçince, Kabil’de kalacağınız yere kadar her biri silahlı Taliban üyeleri ayrı bir araçta size eşlik ediyor. Pasaportunuza Pakistan’dan çıkış damgası vurulmuş, ancak uluslararası kayıtlara göre hiçbir yerde değilsiniz. Bir buçuk ay önce Batı destekli Gani hükümetine bağlı Afgan polislerinin ve askerlerinin Taliban’ı def etmek için nöbet tuttukları yollarda, bugün Taliban üyeleri uzun namlulu tüfekleriyle ve rahat tavırlarıyla arabaları durdurup, kimin geçip kimin geçmeyeceğine karar veriyor. 

Haftaya bugünkü Kabil

Amerika’nın bıraktığı sayısız Humwee araçlar ve silahlar, bugün Taliban tarafından kullanılıyor. Taliban, bürokratlar ve diplomatlar dahil olmak üzere kendinden başka hiç kimsenin şimdilik silah ya da zırhlı araç kullanmasını istemiyor. Celalabad, geçtiğimiz günlerde sivillerin hayatına mal olan bombalı saldırıyı IŞİD’in üstlendiği yer.  Taliban, artık bir güvence mi, yoksa tehdit mi? Tüm ülke, bu sorunun ocağında, belirsizliklerle kavruluyor.  Taliban’ın ilk lideri Molla Ömer’in evinin olduğu eski Afganistan başkenti Kandahar ve şimdinin başkenti Kabil izlenimleri, haftaya...
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız