Lenfatik sistemimizi nasıl düzene sokarız?
Dr. Mark Hyman: Merhaba. Bu hafta lenfler ve uzun yaşamanın sırları üzerine konuşacağız. İki çok değerli konuğum var. Dünyaca ünlü kalp-damar cerrahları Dr. Mehmet Öz ve kayınpederi Dr. Gerald Lemole. Hoş geldiniz. Doktor Lemole, lenf sistemi neden ilginizi çekti? Sağlığımızı nasıl etkiliyor? Dr. Gerald Lemole: Kırk yıl önce ilk kalp nakli ameliyatlarını yaptığımız dönemde, yeni bir kalbe ve sağlıklı kan damarlarına kavuşan hastaları ameliyattan kısa süre sonra damar tıkanıklığı yüzünden kaybediyorduk. Bir anda damarları 90 yaşındaymış gibi oluyordu. Bu konu kafama takıldı ve araştırmalar yaptım. Sorunun kan damarlarında değil, lenf sisteminde olduğunu buldum. Ama lenf sistemine dair ölçüm yapmak çok zor olduğundan, 10 yıl öncesine kadar bu konu hep göz ardı edildi. Dr. Mark Hyman: Yani kan dolaşımı ile lenf dolaşımı aslında birbirine bağlı ve etkileşim halinde; kolesterol gibi şeyler sürekli bunların içinde dolaşıyor. İki dolaşımdan biri düzgün işlemeyince bütün sistem bozuluyor. Dr. Gerald Lemole: Lenf sistemi vücuttaki sıvıların düzene sokulmasından sorumlu. Vücudumuza giren sıvıların yüzde 10 ila 15’ini hücreler arasındaki doku çatlakları yüzünden kaybediyoruz. İşte lenf sistemi veya lenfatik sistem bunları, mesela yağ moleküllerini ve proteinleri geri kazanmamızı sağlıyor. Özellikle sızdıran bağırsak gibi sorunlarınız varsa, bu fireleri geri kazanmanın tek yolu lenfatik sistem. Ölçmek zor, çünkü lenfatik sistem çok düşük basınçlı. Lenfatik basıncı ölçemiyoruz. Lenflerin kendi nabzı ve düz kasları var. Sempatik ve parasempatik sinirleri var. Bu yüzden vücudun tamamını genel bir enflamatuvar tepkiye yöneltiyor. Önemli olan bu enflamatuvar tepkiyi kesmek. Aksi halde otoimmün sorunlar veya kronik enflamasyon ortaya çıkıyor. Dr. Mark Hyman: Peki bize lenfatik sistemin tam olarak ne olduğunu anlatır mısın? Nerede bulunuyor? Neye benziyor? Dr. Gerald Lemole: Bu sistemin daha iyi bilinmesi gerekiyor, çünkü sadece bir ek unsurmuş gibi anılıyor. Sanırım kanser nedeniyle biraz ilgi çekiyor. Ama bu başlı başına bir sistem ve genellikle arterler ile damar arasında bulunuyor. Nörovasküler demetin içinde sinir, arter ve damarların yanı sıra lenfler de var. Akut enflamasyon aslında iyi bir şey. Gördüğü her şeyi öldürüyor. Ayrıca toksinlerden kurtulmak için normal dokuya saldırıyor. Ama bir noktadan sonra hücre ve protein gönderip enflamasyonu durdurmak gerekiyor. Bu müdahale geç kalırsa vücuda verilen hasar artıyor. Lenfatik sistemdeki sorunlar müdahalenin gecikmesine yol açıyor. Mesela sigara içerseniz, fazla kortizol ve adrenalin salgılarsanız lenf sisteminde tıkanıklık ortaya çıkıyor. Uzun vadede stres de çok zararlı. Stresi azaltmak, daha iyi beslenmek, meyve-sebze tüketmek iyidir derken hep lenfatik akışı iyileştirecek şeylerden bahsediyoruz. Bu etkiyi yaratan maddelere lenfagog diyoruz. Polifenoller ve flavonoidler güçlü lenfagoglar. Enflamatuvar belirteçleri bastırıp harika işler yapıyorlar. Vejetaryen tipi bitkisel temelli diyet bu yüzden yararlı. Stres yönetimi de öyle. Vücudunuz gevşeyince, lenf damarlarını tıkayan hormonlar salgılanmıyor. Yani lenfatik akışı artıran şeyler kronik dejeneratif hastalıkların iyileşmesine yardımcı oluyor. Dr. Mark Hyman: Bu çok ilginç. Klinik olarak bazı kişilerde şişkinlik görüyoruz. Sıvı tutulumu sorunları oluyor ve yüzleri şişiyor. Bu aslında iltihap. Yakından bakınca, lenf sisteminin dokulardaki sıvıyı temizleyecek kadar iyi çalışmadığını görüyoruz. Yani lenfatik sistem enflamasyonu hem başlatıyor hem de durduruyor. Peki bu sorunu yaşamamak veya gidermek için ne yemeliyiz? Hangi besin, takviye ve yaşam tarzı faktörleri etkili? Uzun yaşamakla ilgisi ne? Dr. Gerald Lemole: Yaşam süremiz, lokal dokularımıza verdiğimiz zarara bağlı. Yani temel olarak kromozomların uçlarını ölçüp, bunlar kısaysa “Hapı yuttuk” diyoruz. Bu yüzden herkes kromozomları uzatmaya çalışıyor. Doku travması ve otofaji (hücrelerin kendi kendini sindirmesi) gibi sorunlar yaşamamak için monositlerin enflamatuvar tepkiye yol açan ölü hücreleri temizlemesi gerekiyor. Lenf sisteminiz bağışıklık sisteminize gereken mesajı iletmezse, bu görevlendirmeyi yapamazsınız. Bu yüzden dokunuzu iyi durumda tutar ve yıllar boyunca kronik enflamasyon kaynaklı hasarı önlerseniz, 125 yaşında bile formda olabilirsiniz. Dr. Mark Hyman: Böylece vücudunuzdaki tüm metabolik atıklar temizlenmiş oluyor. Kendimizi temizliyoruz, eski parçaları atıp geri dönüştürüyoruz; bütün çöplerden kurtulup kendimizi yeniliyoruz. Ama bunun için işleyen bir lenf sistemi lazım. Çünkü vücuttaki tüm ağları birbirine bağlıyor ve sağlıklı olmak için gereken dengeyi sağlıyor. Denge demişken, Doktor Mehmet Öz’e dönelim. Mehmet, son kitabın Yin Yang You’da geleneksel Çin tıbbına büyük önem veriyorsun. Ama Batılı biyomedikal perspektife de sahipsin. İki ekolü birlikte düşünmek sana katkı sağladı mı? Dr. Mehmet Öz: Kesinlikle. Çinli çiftçiler 5.000 yıl önce geliştirdikleri modeli kullanıyor ve bizim kullandığımız mekanik tıbbi yapıların özüne iniyorlar. Geleneksel Çin tıbbı her şeyi beş unsura dayandırıyor. Tahta, ateş, toprak, metal ve su. Yılı da beş mevsime ayırıyor, yaz mevsimini kurak erken yaz ve yağışlı geç yaz olmak üzere ikiye bölüyorlar. Vücuda ve her şeye bu beşli yapı üzerinden bakıyorlar. Yakın zamandaki bir rapora göre Amerikalıların yüzde 83’ünün en az bir sağlık sorunu var. Batı tıbbı tekil eylemlerde, örneğin bypass ameliyatı yapmakta çok başarılı. Ama libido, uyku, sindirim, depresyon gibi kronik problemler konusunda pek iyi değiliz. Geleneksel Çin tıbbının lenf sistemine dair kavrayışı, potansiyel tedavi ihtimallerine de kapı aralıyor. Dr. Mark Hyman: Burada sadece hastalığı tedavi etmek yerine, sağlıklı bir zemin oluşturmak söz konusu. Tüm bu sistemlerde dengeyi nasıl sağlarız? Yin Yang dinamik bir denge; aslında gereken kavram da bu. Geleneksel Çin tıbbı, sistemleri ön plana aldığı için fonksiyonel tıbba çok yakın. Sadece ayrı ayrı organlardan değil, birbiriyle bağlantılı ve etkileşim içindeki sistemlerden bahsediyoruz. Dr. Mehmet Öz: Geleneksel Çin tıbbını çiftçiler yarattı. Ekosisteme ve bütüncül yaklaşıma dayanıyor. Batı tıbbi ise avcı-toplayıcı bir yaklaşıma sahip. Kanseri yakalayıp öldürüyoruz. Ama ıskalarsam öldüremiyorum. Geleneksel Çin tıbbında böyle bir yaklaşım ve söylem yok. Batılı gözüyle bakınca, tüm bu içgörüler birikmeye başlıyor ve ardında yatan bilgeliği görür hale geliyorsunuz. Örneğin Çin’deki yöntemleri Mike Phelps, Lindsey Vonn gibi dünyaca ünlü sporcuların kullandığını görüyoruz. Geleneksel Çin tıbbı, tohumu ekmeden önce toprağı hazır hale getirmeyi amaçlıyor. Dr. Mark Hyman: Belli bir hastalığı tedavi etmekten ziyade, tüm iyileşme mekanizmalarının optimum duruma getirmeye odaklanıyor. Gerry, lenf sistemimizi nasıl güçlendirebiliriz? Diyet, besin, yaşam tarzı ve diğer konularda hangi yollarla fark yaratabiliriz? Dr. Gerald Lemole: Egzersiz ve spor çok önemli; abartmanız şart değil. Ama örneğin derin nefes almak çok mühim. Yürümek, hafif ağırlıklar kaldırmak gibi egzersizler kasları kasıyor ve lenfatikleri geliştiriyor. Derin nefesin yanı sıra bol miktarda su çok önemli… Lenf bir nevi jel kıvamı alarak yapışkan hale gelebiliyor; ama saf ve akışkan halde kalması gerek. Bu yüzden bol miktarda su lazım. Yiyecek olarak ise bitkiler ve meyveler önemli… Vejetaryen olmanız şart değil, ama bitki açısından zengin bir diyet uygulanabilir. Yeşil yapraklı sebzeler, zencefil, zerdeçal, baharatlar… Zeytinyağında bulunan polifenoller çok faydalı. Doğal sızma zeytinyağında polifenol bulunuyor. Lenfatik akışı artırmak için soğan ve sarımsak da faydalı. Tabii akışı sınırlayan stresten, epinefrin ve ACTH (adrenokortikotrop) gibi hormonlardan uzak durmak gerekiyor. Lenfatik akışı artıran manevi şeyler de var. Yoga ve meditasyon. Yoga, bir nevi iç mesaj. İç organlarınıza daha doğru mesajlar göndermenizi sağlıyor. Epigenetik, yani genlerinizde bulunan ama değiştirilmesi mümkün şeyleri de değiştirebiliriz. Bütün bunları yaptıkça, sağlığımız üzerindeki hakimiyetimiz artıyor. Dr. Mark Hyman: Mehmet, geçenlerde Türkiye’ye gittim ve İstanbul’da Mısır Çarşısı’nı gezdim. Her yer rengarenk baharatlarla doluydu. Hatta ben de biraz aldım. Bunları gündelik mutfağımıza sokmak önemli. Yani elimizde her türlü araç ve imkan var; daha sağlıklı olmak için bunlardan faydalanabiliriz. Lenfleri daha iyi hale getirmek için önereceğiniz gündelik pratikler var mı? Dr. Gerald Lemole: Benim yaşıma gelince, sabahları ancak bir iki saat, beş kilometre kadar yürüyebiliyorum. Yine iki kilogramlık ağırlıklar kaldırıyorum. Dr. Mehmet Öz: Çinlilerin kronik sorunlar için farklı önerileri var. Mesela libido için kurt üzümü, kabuklu yemişler, Sibirya ginsengi, ya da Çin kirazı öneriyorlar. Uyku için “konji” denen tahıl kullanılıyor. Masaj da yaygın ve lenfatik akışı hareketlendiriyor. Göğüs kanalınızdaki akışı artırıyor. Şiatsu ve akupunktur kullanarak beynin belli bir noktaya karşılık gelen noktalarını harekete geçiriyorlar. Batılılar olarak biz hala bunların bazılarını keşfetmiş değiliz. Ama madem böyle şeyler var, kullanabiliriz. Dr. Mark Hyman: Lenf akışına bağlı bir diğer sorun ise yorgunluk. Yorgunluk toksik yük, enflamasyon ve oksidatif stresle ilgili; yani lenfler iyi çalışmalı. Bu arada sizden öğrendiğim bir şey var. Lenf damarlarında düz kaslar bulunduğunu bilmiyordum. Yani aslında düşüncelerinizi dinliyor ve siz stresliyseniz onlar da mutsuz oluyor. Dr. Gerald Lemole: Organlarla temas halindeler. Doğrudan derinin içinde çok sayıda lenfatik var. En çok lenfatik ise sindirim yolunda bulunuyor. Orkestranın şefi lenf sistemi, çünkü her sistemle ilişki içinde. Bu arada sauna da yararlı olabilir. Toksinleri ter yoluyla atmanızı sağlıyor ve lenflerle işbirliği yapmış oluyor. Lenfatik masaj diye bir uygulama var. Çok bastırmadan, kalbe yönelik bir masaj. Akışı hızlandırıyor. Ama normal masaj da çok işe yarıyor. Mesela makroglosi (büyük dil) sorunları yaşayan çocuklar var. Lenf masajı sayesinde dillerindeki şişkinlik azalıyor ve konuşmaları düzeliyor. Dr. Mark Hyman: Güzel olan şey şu: Lenfatik sistemimiz için yaptığımız şeyler, aslında kalbimizi, beynimizi sağlıklı tutmak, kanseri önlemek, yorgunluk ve stresle başa çıkmak için de gerekli olan şeyler. Dr. Gerald Lemole: Anlamamız gereken bir konu var. Bir toksin dokularınızın üzerinde fazla uzun kalırsa sadece iyileşmeyi geciktirmiyor, tamir edici hücrelerin gelmesini de önlüyor. Oksidatif stres dokularımızda sorun yaratıyor ve bazı takviyeler doku sağlığını geri kazanmayı sağlayabiliyor. Dr. Mark Hyman: Mehmet, antik Çin’den kalma tıbbi metinler, benim fonksiyonel tıp yolculuğumun temelini oluşturdu. Daha geniş bir çerçeveden bakabilmemi sağladı. Bu konuda neler söyleyebilirsin? Dr. Mehmet Öz: Otuz yıl önce Çin’e gitmiştim. Batılı hastanelere benzeyen bir hastanedeydim. Bypass cerrahisi eğitimi veriyordum. Ama hastanenin Doğu tarafında, sırada bekleyen binlerce insan vardı. Sırası gelen dilini dışarı çıkarıyor, hekimler sadece dili inceliyordu? Üzerinde tabaka var mı? Nasıl bir tabaka var? Çok mu kırmızı? Benzer şekilde nabza bakılıyordu. Dil ve nabız üzerinden birçok fikir yürütebiliyorlardı. Burada bir ustalık var. Bahsettiğim beş elementin de içinde yer aldığı bir felsefe söz konusu. İlk bakışta bize kafa karıştırıcı görünüyor; çünkü tam olarak anlayamıyoruz. Ama anladıkça gözümüzün önünde bir şeyler canlanmaya başlıyor. Geleneksel Çin tıbbı, Batı tıbbına bir alternatif değil, onun bir nevi tamamlayıcısı. İkisi birlikte uygulanabilir. Agresif müdahalelere başvurmadan önce sorunlara daha soğukkanlı ve önleyici tedbirlerle yaklaşılabilir. Bu sayede daha derinlikli bir bakış açısına kavuşabiliriz. Dr. Mark Hyman: Ben de Çin’e gittiğimde yiyeceklerin tıbbi boyutunun kültüre nasıl işlediğini görmüştüm. Mesela Çince’de “Hapımı alayım” denmiyor; “hapımı yiyeyim” deniyor. Bu tarz uygulamaları geleneksel ve bilim dışı olarak görüp yok saymak kolayımıza geliyor. Ama benim gibi tekrar tekrar deneyip işe yaradıklarını görünce, yok saymanız imkansız hale geliyor. Üzerinde milyar dolarlık denemeler yapmıyor olmamız, bunları reddetmek gerektiği anlamına gelmiyor. Çünkü birincisi, son derece risksizler; ikincisi, görece ucuzlar ve üçüncüsü, vücudun gerçek yapısı hakkındaki bilimsel kavrayışımız arttıkça, anlamlı oldukları ortaya çıkıyor. Bunları sizin ifade etmeniz önemli. Çünkü toplumumuzda hastalıklar çok yaygın ve kendimize bakmayı bilmiyoruz. Çabalarınız ve eserleriniz için her ikinize de minnettarım. Mehmet, Gerry, çok teşekkürler.