Müslüman ülkelere Çin’de madalya yok

The Atlantic yazarı Yasmeen Serhan, Müslüman dünyasının Uygur sessizliğini yazdı: “Türkiye ve Malezya, Çin’in Uygurlara karşı eylemlerini ara sıra ılıman bir üslupla eleştirmiş olsalar da Suudi Arabistan, Pakistan, Mısır ve BAE Pekin'in politikalarını benimsedi”

İnsan haklarına sahip çıkmak Kış Olimpiyatları’nda olimpik bir spor değil ama öyle olduğunu varsayalım. Altın madalyalar şüphesiz Çin hükümetinin Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklara karşı zulümlerinden dolayı oyunları protesto eden ABD, Britanya, Kanada ve birkaç ülkeye daha verilirdi. Bu ülkeler toplu gözaltı kamplarının ve zorunlu işçiliğin, soykırıma yol açacağını belirttiler. Gümüş madalya, oyunlardaki yokluklarını insan hakları yerine pandemiye bağlayan Avusturya, İsveç ve Hollanda’ya verilirdi. Bronz madalya ise liderleri  diplomatik Olimpiyat boykotlarını “önemsiz” gördüğü için katılmayan ancak “Olimpiyat fikrinin suistimal edildiğini” söyleyen ülkelere giderdi, Fransa ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelere.  Uygurların durumunu göz ardı eden Müslüman nüfuslu ülkeler, podyuma dahi çıkamazdı.  Çoğunluğu Müslüman ülkelerin devletlerinin, Çin’in Uygurlara karşı tutumuna karşı sessizliği yeni değil. Yıllardır dünyadaki Müslümanların koruyucuları gibi görünen ülkeler ki aralarında Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’de var, Çin’in Müslümanlara kuzeybatı Sincan bölgesindeki davranışlarına tepkisiz kaldı. Sincan’da Çin devletinin en az 1 milyon Uygur ve Müslüman azınlığı konsantrasyon kamplarına veya Pekin’in tercih ettiği deyimle “eğitim kamplarına” topladığı düşünülüyor. Bu ülkelerden bazıları, kendi sınırları içinde yaşayan Uygurları cezalandırılmaları neredeyse kesin olmasına karşın Çin devletine iade etti. 

Türkiye eleştirdi ama...

Elbette, Müslüman dünyası homojen değil. Düzinelerce ülkeye, farklı kıtalara yayılmış durumda ve içinde farklı kültürleri, dilleri ve çıkarları barındırıyor. Ancak bütün çeşitliliğine karşın çoğunluğu Müslüman ülkeler arada sırada tek ses olma şansını yakalıyor. İsrail’in Filistinlilere uyguladığı baskı, Myanmar’da Rohingya krizi ve hatta Avrupa’da Hz. Muhammed karikatürleri hakkında konuşmaktan kaçınan Müslüman lider bulmakta zorlanırsınız. Ancak Sincan krizinde ve geniş mercekte Çin’in insan hakları ihlallerinde bu ülkelerin verdikleri tepkiler tutarsız.  Türkiye ve Malezya, Çin’in Uygurlara karşı eylemlerini arada sırada ılıman bir üslupla eleştirmiş olsalar da Suudi Arabistan, Pakistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri, Çin’in Sincan’daki politikalarını benimsedi. Bu dört ülkenin liderleri, Kış Olimpiyatları’nın açılışına katıldı. 

Çin'in etkisi büyüyünce

Müslüman liderlerin Çin’deki Müslümanların durumunu bilerek göz ardı etmesi, Pekin’in büyüyen etkisinin bir göstergesi. Çin, Müslüman ağırlıklı ülkelerin en önemli ticaret ortaklarından biri. Özellikle Orta Doğu petrolünün en büyük alıcısı olarak Körfez ülkeleri için hayati. Çin, Bir Kuşak Bir Yol projesi aracılığıyla, Müslüman dünyasının altyapı projelerine milyarlarca dolar yatırım yaptı. Neticede, Çin hükümeti nüfuzunu garanti altına almanın yanında, büyük bir koz da elde etti.  Belki de bu koz, en çok Endonezya’da hissediliyor. Dünyanın en büyük Müslüman ağırlıklı ülkesi olmasına karşın Uygurlar konusunda hiç ses çıkarmayan ülkelerden biri. Uygurları destekleyen aktivistler ülkelerinin tutumunu Çin yatırımına ve Pekin’in diplomatik göz boyama çabalarına atfediyor. Indonesia Save Uyghur isimli kampanyada çalışan Emil, “Endonezya Bir Kuşak Bir Yol projesinden en büyük yatırımı alan ülkelerden biri, dolayısıyla sessiz kalınması için önemli bir teşvik” diyor. Emil, toplumun Uygurlara olan desteği yüzünden hükümetin bu konuda hassas davrandığını ama tepkinin Pekin ile iş birliğini kesmediğini anlatıyor. Endonezya hükümeti 2020 yılında Pekin’in isteği üzerine, terörden hüküm giymiş üç Uygur’u Çin’e iade etti. Emil “Endonezya, kesinlikle Uygurların eziyetine suç ortağı. Burada güvende olan Uygur yok” diyor.  Bu durum Müslüman dünyasının çoğunluğu için geçerli. Washington D.C. kaynaklı iki grubun, Uyghur Human Rights Project ve Oxus Society for Central Asian Affairs’in 2021’de yayınladığı rapora göre, 2017’den beri neredeyse 700 Uygur, birçoğu Müslüman ağırlıklı ülkelerde olmak üzere, gözaltına alındı. BAE, Suudi Arabistan ve Mısır’da dahil olmak üzere Çin dışında gözaltına alınan Uygurların çoğu sınır dışı edildi.  Çin’in dünyada Uygurlara karşı baskısını takip eden Oxus Society’nin araştırma direktörü Bradley Jardine “Dünyadaki en büyük Uygur diasporalarından birine ev sahipliği yapan Türkiye bile artık güvenli gözükmüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çin devletinin politikalarını “soykırıma” benzeten ilk kişilerden olmasına rağmen (2009 yılında Sincan’ın başkenti Urumçi’de çıkan toplumsal isyanlar hakkında), hükümet o zamandan beri Çin’e karşı daha uzlaşmacı bir tavır hâlinde. Pekin ve Ankara arasında onaylanmayı bekleyen iade anlaşması, ülkedeki 50 bin Uygur için Çin’e geri gönderilme riski demek. Bazıları şimdiden sınır dışı edildi.  Benzer bir dile ve kültüre sahip Türkiye harici Müslüman ağırlıklı ülkelerin, Çin ve diğer bölgelerdeki Uygurların durumunu protesto etmemesinin bir diğer sebebi, din dışında ortak bir noktaya sahip olmamaları.

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Üç virüslü bir salgının ortasındayız Yenidoğan çetesi açıklaması