Nükleer silahlanma yarışı böyle hızlandı
Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü (SIPRI) raporuna göre, dünya genelinde nükleer savaş başlığı sayısı 2 bin 900'ü aktif olmak üzere 12 bin 241'e çıktı. Silah kontrol mekanizmalarının zayıfladığı bu dönemde nükleer silahların sayısının önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor
Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün (SIPRI) 2024 raporu, dünyada nükleer silahlanmanın yeni bir tırmanış dönemine girdiğini ortaya koyuyor. Soğuk Savaş sonrası yaklaşık 30 yıllık azalma eğiliminin sona erdiği bu dönemde, nükleer güçler ellerindeki cephanelikleri hem modernize ediyor hem de genişletiyor. Dünya genelindeki nükleer savaş başlıklarının sayısı, Ocak 2025 itibarıyla 12.241’e ulaştı. Bunların yaklaşık 9.600’ü askeri stoklarda yer alırken 3.900’ü aktif olarak füzelerde veya üslerde konuşlandırılmış halde bulunuyor.
Nükleer silahların büyük kısmı ABD ve Rusya’da yoğunlaşmış olsa da, Çin’in hızlı artan nükleer kapasitesi dikkat çekiyor. Çin’in stokları, Fransa ve Birleşik Krallık’ı geride bırakmış durumda ve her yıl yaklaşık 100 yeni savaş başlığı ekleniyor. Diğer taraftan Hindistan ve Pakistan arasında süregelen gerilimler, nükleer silahların çatışmaları engellemekte yetersiz kaldığını gösteren somut örnekler sunuyor.
Nükleer silah kontrol anlaşmaları ciddi yara aldı. 2019 ve sonrasında ABD’nin INF ve Açık Semalar Anlaşmaları’ndan çekilmesi, Rusya’nın da benzer adımlar atması, küresel silah kontrol rejiminin zayıflamasına yol açtı. New START Anlaşması’nın süresinin 2026’da sona erecek olması ve halef anlaşma müzakerelerinin askıya alınması, geleceğe dair ciddi belirsizlikler doğuruyor. SIPRI uzmanları, uzun yıllar devam eden nükleer silah azaltma sürecinin artık geride kaldığını vurguluyor. Modernizasyonun ve stok genişletmenin hız kazandığı bu yeni dönemde, nükleer silahların sayısının önümüzdeki yıllarda tekrar artması bekleniyor. Bu durum, küresel güvenliği tehdit eden ciddi bir risk olarak değerlendiriliyor.
Nükleer silahların yayılması, mevcut silah kontrol mekanizmalarının zayıflaması ve bölgesel çatışmaların artmasıyla dünya, Soğuk Savaş’tan sonra görülmemiş düzeyde bir nükleer risk ortamına sürükleniyor. Uzmanlar, bu gidişatın engellenmesi için uluslararası iş birliği ve yeni anlaşmaların hayata geçirilmesinin aciliyetini vurguluyor.