On bini aşkın fotoğraf sızdırıldı: Esad'ın işkence doktorları bugün Avrupa'da çalışıyor
Şam’daki gizli servis merkezlerinden elde edilen belgeler, Esad rejiminin ölüm belgelerini onaylayan eden bazı doktorların bugün Avrupa’da çalıştığını ortaya koydu
Suriye’de Esad rejiminin tutuklulara uyguladığı işkenceyi ölüm belgelerinde gizleyen bazı doktorların bugün Avrupa’da doktorluk yapmaya devam ettiği ortaya çıktı. The Times'ın haberine göre Suriye’nin başkenti Şam çevresindeki gizli servis birimlerinden elde edilen kapsamlı belgeler ve fotoğraflar, askeri hastanelerin rejimin kitlesel gözaltı, işkence ve infaz mekanizmasının merkezinde yer aldığını gösteriyor.
Suriye İnsan Hakları Ağı’na göre, yalnızca 14 yıllık iç savaş döneminde 150 binden fazla kişi zorla 'kaybedildi' ya da tutuklandı.
10 bini aşkın ölüm fotoğrafı
Belgeler arasında, cezaevinde öldürülen 10 binden fazla tutuklunun fotoğrafları bulunuyor. Bu arşiv, rejimin suçlarını bürokratik bir sis perdesiyle gizleme çabasını da açık biçimde gösteriyor.
Fotoğrafları çeken kişi, askeri poliste görevli bir fotoğrafçıydı ve görevi, gözaltında ölen Suriyelilerin bedenlerini kayıt altına almaktı. Bu görseller, Alman yayın kuruluşu NDR tarafından elde edildi ve The Times ile Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu dahil birçok kurumla paylaşıldı.
Açlık, dayak, ihmal: İşkence sanayi gibi işliyordu
Fotoğraflarda kadınlar, erkekler ve bir bebek de dahil olmak üzere çok sayıda kişinin işkence, açlık, yetersiz beslenme ve tıbbi ihmal nedeniyle öldüğü görülüyor. Cesetler çoğu zaman üst üste yığılmış, sineklerle kaplı veya cezaevi araçlarının zeminine atılmış halde görüntülenmiş.
Binlerce tutuklu isimsiz biçimde toplu mezarlara götürüldü; ailelerine ne zaman ve nasıl öldüklerine dair hiçbir bilgi verilmedi.
Geçen yıl Esad hanedanlığının devrilmesinin ardından Suriyeliler, kayıp yakınlarını bulmak için cezaevleri ve gözaltı merkezlerine akın etti. Kimi aileler hayatta kalanları bulmayı başarsa da binlercesi hala kayıp.
“Caesar” arşivinin devamı: İşkence son ana kadar sürdü
Belgeler, 2015’te uluslararası tepki doğuran “Caesar” fotoğraflarından sonra bile rejimin kitlesel işkence uygulamalarına devam ettiğini kanıtlıyor.
2014’te arşivi dünya kamuoyuna duyuran ve yıllar sonra kimliğini açıklayarak adının Farid el-Madhan olduğunu söyleyen eski askeri polis yetkilisi, subayların infaz emrinin yerine getirildiğini kanıtlamak için cesetleri fotoğrafladığını belirtmişti. Fotoğraflar aynı zamanda ölüm belgelerinde de kullanılıyordu.
Çoğu belgede ölüm nedeni gerçeğe aykırı biçimde “kalp ve solunum durması” olarak yazılmıştı.
Askeri hastaneler: Tishreen, Harasta ve Sednaya ‘‘işkence ağının’’ parçası
Rejim, ülke genelinde 100’den fazla gözaltı merkezi işletiyordu. Bunların arasında kötü şöhretiyle bilinen Sednaya Cezaevi de vardı. Tishreen ve Harasta gibi bazı askeri hastanelerin, özel gözaltı katları bulunuyordu. Bu hastanelere getirilen tutuklular, askerî gözetim altında tutuluyor ve ölüm belgeleri burada hazırlanıyordu.
Belgelerde, bugün Avrupa’da görev yaptığı tespit edilen bazı doktorların da ölüm sertifikalarını imzaladığı görülüyor.
Almanya’da çalışan bir doktor tarafından imzalanan belgelerden biri, altı isimsiz tutuklunun toplu ölümünü kayda geçiriyor:
“21/11/2013 tarihinde Acil Servis’e kalp durması sonrası getirilen tutuklulara yapılan müdahaleler sonuçsuz kaldı.”
Birleşmiş Milletler’in geçen yıl yayımladığı rapor, bu belgelerde yer alan bilgilerin çoğunun gerçek ölüm nedenlerini gizlemek amacıyla tahrif edildiğini belirtmişti.
Doktorların işkenceye katıldığı iddiaları
Bazı eski tutuklular, doktorların işkencelere doğrudan katıldığını öne sürüyor. Bu iddialar bağımsız olarak doğrulanmasa da, rejimin sağlık çalışanlarını baskı altında tuttuğu biliniyor.
Almanya’da bir doktora ömür boyu hapis: İşkence ve insanlığa karşı suç
Haziran ayında bir Alman mahkemesi, Suriyeli doktor Alaa Mousa’yı hastanelerde tutukluları işkenceyle öldürmekten ve anestezisiz ameliyat yapmaktan suçlu bulmuş, insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle müebbet hapse mahkûm etmişti.
Hastanelerde ‘‘işkence rutini’’: Sigara söndürme, kirli su, toplu ceset kamyonları
Harasta Hastanesi’nde çalışan bir doktor, askerlerin koğuşlara girerek mahkûmların üzerinde sigara söndürdüğünü, tuvalet suyunu yaralarına döktüğünü ve düzenli olarak şiddet uyguladığını anlattı.
Haftada iki kez büyük bir kamyonun hastaneye geldiğini, içi cesetlerle dolu bu aracın hastane bahçesine yığın halinde boşaltıldığını söyledi.
Rejim suçları konusunda uzman araştırmacı Annsar Shahhoud, askeri hastanelerle güvenlik birimleri arasındaki ilişkiyi "tıbbi soykırım" olarak nitelendirdi:
“Hastaneler cezaevi gibi kullanıldı. Sistematik bir programdı. Hastanelerde öldürülenlerin sayısı bazı cezaevlerinden fazlaydı.”
Binlerce kurban sadece numaraydı: Kimlik tespiti neredeyse imkansız
Yeni belgeler, bazı kişilerin kimliklerini doğrulamak için kurumlardan bilgi alan sivil toplum kuruluşlarına aktarılsa da fotoğraflanan tutukluların büyük çoğunluğu sadece bir numarayla kaydedilmiş durumda.
Suriye’deki kaynaklara göre, 2015’ten sonra Harasta Hastanesi’ndeki sağlık personeli başka bölgelere taşınarak hastane yalnızca cezaevlerinde ölenlerin cesetlerinin taşındığı bir merkeze dönüştürüldü.
“Ailelerin bilmeye hakkı var”
2020–2024 yılları arasında Şam’da askeri polisin delil koruma biriminin başında görev yapan ve daha sonra ülkeden ayrılan eski bir subay, bu belgeleri NDR’ye ulaştırdı.
“İnsanların bilmesi gereken şeyler var” diyen subay şöyle devam etti:
“Aileler yakınlarının nerede olduğunu, onlara ne olduğunu bilmek zorunda.”