Papandreu-Cem Barış Ödülü bu yıl Maria Farantouri’nin oldu

Cem-Papandreu Uluslararası Barış Ödülü'ne bu yıl Maria Farantouri layık görüldü. Zülfü Livaneli; savaşın etkilerinin tartışıldığı Simi Sempozyumu'nun açılış konuşmasında, katılımcıların enternasyonalizm bilincini geliştirmek için büyük çaba göstermesi gerektiğine dikkat çekti

Papandreu Vakfı tarafından düzenlenen 24. Symi (Simi) Sempozyumu, dün akşam George Papandreu'nun başkanlığında Sounio'daki Poseidon Tapınağı'nın yanında Zülfü Livaneli’nin konuşmasıyla başladı.

Livaneli "Tecrübelerime göre tüm uluslararası entelektüel toplantılar şu aşağıda sayacaklarımın nasıl yapılacağı konusunda ortak bir anlayışa ulaşmayı amaçlar" dedi ve 3 başlığa dikkat çekti:

  • Barış idealine hizmet ederek anlaşmazlıkların çözümünde şiddetin bir araç olarak kullanılmasına karşı çıkmak
  • Farklı kültürler arasında karşılıklı anlayışı ve işbirliğini artırmak
  • Milliyetçilik ve din kavramlarının otokrata dönüşen demagoglarca ideolojik araçlar olarak kullanılması sonucu toplumlardaki mevcut tüm dengelerin bozulmasıyla yaşanacak felaketler konusunda dünyayı ve toplumları daha etkin bir şekilde uyarmak.

Zülfü Livaneli sözlerine şöyle devam etti: Bu konuları tanık olduğumuz gelişmeler temelinde tartıştığımızda, tekrar tekrar karşımıza çıkan temel sorular şunlar: “İnsanlık ileri gidiyor mu?” ve eski hatalar bu kadar çok tekrar ediliyorken ve bu denli bir geri gidiş yaşanıyorken “Bu nasıl oluyor?”

"Mücadele kararlılığımızı asla kaybetmemeliyiz"

En baştan ve hiç tereddüt etmeden söyleyeyim ki insanlık ciddi gerileme dönemleri yaşasa da geriye gitmez; bu nedenle iyimserliğimizi, doğru yönde ilerleme için mücadele etme kararlılığımızı asla kaybetmemeliyiz. Ancak ne yazık ki insanlığın ilerleyişi doğrusal bir şekilde gerçekleşmiyor ve her dönemde daha iyiye doğru gelişmiyor. Kalkınma bölgeler ve kültürler arasında, tarih içinde zikzaklar çizerken bazen belirli zaman dilimleri içinde her şey geriliyor. Bireyin yaşam süresinin kısalığıyla tarihin gelişmek, kendi rotasında ilerlemek için ihtiyaç duyduğu zaman arasındaki orantısızlık nedeniyle savaşlara, yıkıma ve insan zulmüne, bunlarla eş zamanlı olarak ekonomik ve politik gerileme dönemlerine tanık ettiğimizde dünyanın gerçekten kötüye gitmekte olmadığına ve ufukta bir yükseliş göründüğüne inanmaya devam etmemiz zorlaşıyor. 15. yüzyılın büyük filozof ve sosyologlarından İbn Haldun, “Mukaddime” adlı kitabında “coğrafya”nın “kader” olduğunu söylemiştir.

Bu demektir ki ülke, ırk, din ve kültür de dahil olmak üzere dünyanın tesadüfen içine doğduğumuz parçası değerlerimizi şekillendirir. İnsanlar vatanseverlik görevleri olduğuna inandırıldıkları şeyler ya da kutsal olduğu öğretilen değerler adına birbirlerini öldürüyor. Yine de insanların aynı coğrafyayı paylaştıkları, dolayısıyla onları birbirine bağlayan birçok benzer mizaçlara sahip oldukları durumlarda dahi işler farklı gelişebilir. Örneğin tesadüfen biri Ayvalık'ta diğeri 2 kilometre ötedeki Midilli'de doğan ve kendi gelişimlerine izin verildiği koşullarda hayatta benzer mizaçlara sahip olacak olan iki insan kendilerine empoze edilen ideolojiler ve işlerin farklı dönemlerde farklı görünebileceği gerçeği nedeniyle birbirlerine karşı çok düşmanca tutumlara sahip olabiliyorlar.

Örneğin 1900'lerin başında doğan bir Alman, insanlığın geriye gittiğini düşünmekte haklı olabilir. İki dünya savaşına, milyonlarca kişinin öldüğüne, kentlerin bombalandığına, insanın bir ömür süresinde kavrayamayacağı bir vahşete tanık olduktan sonra iyimser olmak kolay değildir. Öte yandan, 1960'da doğan bir Alman'ın gelişmiş, zenginleşmiş, medeni bir ülkenin vatandaşı olarak insanlık adına daha umutlu olması anlaşılır bir şey. Bu nedenle, yaşadıkları dönemin ve coğrafyalarının ihtilaflarının, çatışmalarının, savaşlarının insanları nasıl etkileyip şekillendirdiğini anlamaya çalışmalı, bunu yaparken de tüm bunlardan etkilenme biçimlerinin geçmişte yaşananlardan çok farklı olmadığını unutmamalıyız. Bu da bizi bir kez daha Rusya-Ukrayna savaşı ışığında popülizm ve otokrasi konusuna getiriyor.

"İki ana araç din ve milliyetçilik"

Savaşların temelde ekonomik çıkarlara dayandığı gerçeğini gözden kaçırmadan, popülist liderlerin toplumu savaşa, fanatizme, yıkıma ve yok olmaya götürürken kullandıkları iki ana aracın din ve milliyetçilik olduğunu anlamalıyız. Bu iki kötülüğün 1990'lı yıllardan itibaren iki kutuplu dünyanın çöküşü ve küreselleşmenin hızlanmasıyla birlikte daha saldırgan hale gelen neoliberal ideoloji içinde yaşamasına izin verildiğinden ayrılmaz birleşenleri herkes için barış, demokrasi ve sosyal adalet olan enternasyonalizm fikrine küreselleşme öncülük edemez, bilakis bu fikri tehlikeye atar.

Enternasyonalizm bilincinin önemi

Bu nedenle, Simi Sempozyumu'nun katılımcıları uluslararası Barış ve Demokrasi güçlerinin birer parçası olarak küreselleşmenin yarattığı günümüzün kutuplaşmalar dünyasında her türlü örtülü milliyetçilik biçimine doğru tüm bilinçli veya bilinçsiz ideolojik kaymalara karşı enternasyonalizm bilincini geliştirmek için büyük çaba göstermelidir.

Genellikle bolca dini unsurla çeşnilendirilen örtülü milliyetçilik biçimlerini barındıran politikaların, günümüz dünyasında karşı karşıya olduğumuz kötülüklere karşı herhangi bir olumlu katkı yapabileceğine inanmak ölümcül bir hatadır. Yine de asıl sorun, nispeten daha “demokratik” liderlerin de milliyetçi demagogların ekmeğine yağ süren politikalara kayarak küresel barış ve demokrasi mücadelesine içeriden zarar vermelerinin alışılmadık bir durum olmadığı gerçeğidir. Bu nedenle bu Sempozyum'daki tartışmalarımızı kendi aramızdaki ve kendi ülkelerimizdeki milliyetçi ve dini duyguların nasıl daha etkin bir şekilde tespit edilip bunlarla nasıl mücadele edileceğine yoğunlaştırmamız gerektiğine inanıyorum.

Savaşın etkisiyle yaşanan kriz konuşuldu

Toplantıya aralarında Almanya Tarım Bakanı Cem Özdemir ve Kültür Bakanı Claudia Roth'un da bulunduğu birçok ülke yöneticisi ve uluslararası isim katıldı. Türkiye'den katılan isimlerin arasında ise Hurşit Güneş, Şule ve Adnan Bucak, Zeynep Göğüş, Soli Özel, Necati Pelin Özkan dikkat çekti. Eski başbakan George Papandreu, törende, bu yılki sempozyumdaki tartışmaların Ukrayna'daki savaşla birlikte Avrupa ve dünyanın şu anda içinden geçtiği büyük krize atıfta bulunduğunu söyledi. Papandreu, “Bu savaşın enerji, gıda, ulaşım açısından Yunanistan'da da yaşadığımız büyük sonuçları var” dedi.

Her yıl verilen ve daha önce Livaneli’nin de aldığı Papandreu-Cem Barış Ödülü bu yıl Yunan barış savaşçısı ve yaşayan en büyük yorumcu olarak kabul edilen Maria Farantouri’ye takdim edildi. Farantouri teşekkür konuşmasında Mikis Theodoraküs ve Livaneli’yle 40 yıldır sürdürdükleri barış etkinliklerinden bahsetti.

Maria Farantouri kimdir ?

Yunan şarkıcı ve siyasetçi Maria Farantouri, 28 Kasım 1947’de Atina’da doğru. Kariyerinde Farantouri Theodorakis'in bestelerini yorumladı ve sanatçının Avrupa konserlerinde yanında yer aldı. Yunanistan'daki cuntaya karşı mücadele etti.

1967-1974 Yunan askeri cuntası sırasında Farantouri, Mikis Theodorakis ile Avrupa'da protesto şarkıları kaydetti. 1971'de Avustralyalı gitarist John Williams ile Federico García Lorca'nın yedi şiirini içeren Theodorakis'in Şarkıları ve Gitar Parçaları albümünü kaydetti. 1989-1993 arasında PASOK'tan seçilerek milletvekilliği yaptı. Farantouri, 1989'dan 1993'e kadar Yunan Parlamentosu’nda Panhellenik Sosyalist Hareketi (PASOK) temsil etti. 23 Eylül 2004'te Yunanistan Cumhurbaşkanı, Maria Farantouri'nin Yunan müziğine katkısını takdir ederek ona Zümrüdüanka Yoldaşlığı Nişanı'nın Altın Haçı'nı verdi.

Farantouri, Uluslararası çağdaş ve geleneksel müziğe yaptığı katkılardan dolayı Premio Tenco İtalyan Ödülü 2014 ve İspanyol LiberPress 2017'ye layık görüldü.Günümüzde de müzik yaşamını sürdüren Farantouri, Yunan politikacı Tilemachos Chitiris ile evlidir.

Cem-Papandreu Uluslararası Barış Ödülü nedir ?

Dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ve Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir ilişkiler dönemi başlatarak 2001 yılında Samos adasında barış fidanı dikti. Cem-Papandreu Uluslararası Barış Ödülü, 2016'dan itibaren ödül barışa niyet etmiş iki devlet adamı anısına her yıl verilmeye başlandı. İlk kez Türk Yunan Forumu ile iş adamları Şarık Tara  ve Theodore Papaleksopulos'a (2016) verilen ödülü alan isimler arasında Zülfü Livaneli (2018) ve Thomas Bach da bulunuyor. 

Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar