Rolling Stones yazdı: Trump'ı memnun etmenin maliyeti 1 milyar dolarlık kamu kaynağı
Trump yönetimi döneminde Adalet Bakanlığı, kamu harcamaları ve kültürel kurumlarda yaşanan değişiklikler, kurumların işleyişinde önemli dönüşümlere yol açtı. Tartışmalı kararlar ve politikalar, Amerikan demokrasisi ve anayasal normlar üzerindeki etkileriyle dikkat çekiyor
Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, sadece bir liderin iktidarını pekiştirmesi değil, aynı zamanda ABD’deki anayasal düzenin, kuvvetler ayrılığının ve kurumsal bağımsızlığın sistemli bir şekilde çözülmesi olarak değerlendiriliyor. Adalet Bakanlığı’ndan sanata, kamu harcamalarından medyaya kadar pek çok alanda Trump merkezli bir yeniden yapılanma yaşanıyor. Uzmanlar, bu süreci otoriter rejimlerde görülen "lider tapınması"nın Amerikan bağlamındaki bir versiyonu olarak nitelendiriyor.
"Kuzey Korevari"
İkinci dönemin ilk aylarında Adalet Bakanlığı'na atanan Pam Bondi, göreve gelir gelmez bakanlık personeline gönderdiği genelgede, Trump’ın görüş ve politikalarını “şevkle savunmaları” gerektiğini açıkça ifade etti. Bu adım, kurumun tarafsızlığına yönelik ilk ciddi müdahale olarak kayda geçti. Bondi aynı zamanda “Silahlandırma Çalışma Grubu” adlı birim kurarak, Trump’a dava açan ya da 6 Ocak Kongre baskınına katılan destekçileri yargılayan savcıları hedef aldı. Bu süreçte çıkarılan bir başkanlık kararnamesiyle, tüm bağımsız kurumların yalnızca başkanın ve onun denetimindeki başsavcının yasal yorumlarına uyması zorunlu hale getirildi.
Bu gelişmeler, federal sistemdeki denge-denetleme mekanizmalarının işlevsizleştirildiği bir dönemin başlangıcı olarak yorumlandı. Eski bakanlık çalışanları, bu yaklaşımı “Kuzey Korevari” olarak tanımlarken, Trump bu benzetmeyi olumlu karşıladı ve “liderlerine saygı duydukları için” bu tür sistemleri beğendiğini dile getirdi.
Jet, altın ve lüks Anayasa'yı alt edebilir mi?
Adalet Bakanlığı’ndaki bu değişim, Trump’ın anayasal sınırları da yeniden şekillendirme çabalarıyla birleşiyor. Anayasa, bir başkanın iki dönemden fazla görev yapmasını açıkça yasaklasa da, Trump ve çevresi bu hükmü açıkça sorgulamaya başladı. Bondi, Fox News’e verdiği röportajda “Anayasaya bakmak gerek” diyerek Trump’ın üçüncü döneminin mümkün olabileceği imasında bulundu. Trump ise bu iddiaları bir şaka gibi sunarak, “Bazı boşluklar var” dedi.
Trump’ın kişisel kültünü besleyen en sembolik gelişmelerden biri, Katar Kraliyet Ailesi’nden gelen lüks bir Boeing 747-8 jetinin kabul edilmesi oldu. Uçağın kabulü, Anayasa’nın “emoluments” maddesiyle açıkça çelişiyor. Ancak Bondi, jeti “kişisel hediye” değil, “devlet kullanımına uygun” şeklinde tanımlayarak hukuki engelleri bertaraf etti. Trump ise bu jeti “benim büyük ve güzel uçağım” olarak nitelendirdi.
Uçak 1 milyar dolara modifiye edilecek
Uçağın modifiye edilmesi, bakımının yapılması ve hizmete alınmasının Amerikan vergi mükelleflerine yaklaşık 1 milyar dolara mal olacağı tahmin ediliyor. Planlara göre, Trump başkanlıktan sonra jeti kendi başkanlık kütüphanesi vakfına devretmeyi planlıyor. Democracy Defenders Fund’dan Walter Canter, bu süreci “yolsuzluğun vücut bulmuş hali” olarak nitelendiriyor: “Bu, Trump’ın sadece bir uçak değil, bir sembol üzerinden gücünü ve ihtişamını sergilemek istemesiyle ilgili.”
Kennedy Center’da yeni kurallar
Trump yönetiminin kurumsal dönüşüm projeleri yalnızca devlet yapılarıyla sınırlı kalmadı; kültürel alanlar da bu yeni düzenin içinde. Trump’ın başkanı olduğu Kennedy Center’da sanat programlarının içeriğini doğrudan belirlemek istediği, “Anti-Trump” sanatçıların sahne almamasını ve içeriklerin daha “Amerikancı” hale getirilmesini talep ettiği bildirildi. Ayrıca merkezin bazı bölümlerine kendi adının verilmesi ya da heykelinin dikilmesi yönünde talepler dile getirildi.
Kamu kaynakları ticarileşiyor
Trump yönetiminin “güvenlik” söylemiyle beslediği bir diğer alan ise göçmen karşıtı kampanyalar oldu. İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’in yönettiği, Trump tarafından doğrudan denetlenen 200 milyon dolarlık reklam kampanyasında, Trump Amerikan bayrakları önünde göçmenlere karşı duruşunu öven mesajlar veriyor. Bazı reklamlarda, göçmenlerin El Salvador’daki tartışmalı CECOT cezaevine gönderilmesine yer veriliyor.
Kampanyanın reklam satın alımlarını Trump’ın kampanya firması Strategic Media Services yürütüyor. FCC kayıtları, firmanın Trump’tan 270 milyon dolar aldığına işaret ediyor. Demokrat Temsilci Rosa DeLauro, bu durumu “vergi mükelleflerinin parasıyla Trump’ın egosunu parlatmak” olarak değerlendirdi.
Trump yönetimi, sosyal medyada da başkanı idealize eden görsel içeriklerle bir “dijital lider kültü” inşa ediyor. Yapay zekâ destekli görsellerde Trump dev kaslarla, ışın kılıçlarıyla, ya da papa kıyafetleriyle kutsanmış figürlere benzetiliyor. Yönetim bu içerikleri “sadece eğlenceli troll çalışmaları” olarak tanımlasa da, üçüncü dönem tartışmaları ve kurumsal dönüşümle birlikte düşünüldüğünde bu imgeler ciddi bir meşrulaştırma stratejisinin parçası olarak değerlendiriliyor.