Scholz zoru başardı şimdi işi daha da zor

New York Times'ın Berlin büro şefi Katrin Bennhold, Almanya seçimlerinden çarpıcı sonuçlar çıkardı: Yeni bir dönem başladı ve siyasi tablo çok dağınık

Almanya seçimlerinin galibi Olaf Scholz, kendisini Almanya’nın bir sonraki lideri olarak kutlayan coşkulu taraftarlarıyla çevrili sahnede dururken bir an için şansölye olmayı başarmış gibi görünüyordu.  Akıllara yatmayan bir işi başararak böylesine gelgitli bir seçimde can çekişen merkez sol Sosyal Demokrat Parti’yi (SPD) zafere taşıdı. Ancak işin zor kısmı henüz başlamadı. Güler yüzlü ama disiplinli bir politikacı olan Scholz, son Şansölye Angela Merkel’in hükümetinde başbakan yardımcılığı ve maliye bakanlığı yaptı. Muhafazakar Hıristiyan Demokrat Birliği’ne (CDU) rakip partiye liderlik etse de seçmenleri kendisinin bir değişim değil istikrar ve süreklilik temsilcisi olduğuna ikna ederek zirveye çıktı. Mevcut başbakanın dahil olmadığı bir yarıştan birinci çıktı.  Bu, bugün hızla değişen siyasi ortamın merkezine tutunan eski bir  sosyalist için sürdürülmesi zor olabilecek bir denge. Almanların sola kayması bir günde olmadı. Aslında, dört Almandan üçü Scholz’un partisine oy vermedi ama Scholz’un kampanyası asgari ücreti yükseltmek, sanayiyi güçlendirmek ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek gibi ana akım siyasetler üzerine kuruldu. En çok oyu almasına rağmen, Scholz’un şansölyeliği henüz kesin değil. Bunu başarabilirse birden fazla koalisyon ortağı arasında çekişmelere kapılma riskiyle karşı karşıya kalır ki kendi partisi içindeki muhaliflerden söz etmiyoruz dahi.  Koalisyon görüşmelerinde en güçlü elin Scholz’da olduğu bariz. Gazetecilere de “Seçmen diyeceğini dedi” diye konuştu. Yine de işi hiç kolay değil. Scholz, yirmi yılı aşkın bir süredir Alman siyasetinde tanıdık bir yüz ancak halen  onun nasıl bir şansölye olacağını kestirmek güç. 

Biden'la karşılaştırılıyor

1970’lerin ateşli sosyalist genci bugün belirli yönlerden partisinin sağında yer alıyor ve bu açıdan zaman zaman ABD Başkanı Joe Biden ile karşılaştırılıyor.  Partisinin seçimde aniden canlanması, büyük ölçüde kendi kişisel popülaritesine dayanıyor. Ancak pek çokları, Scholz’un kişisel cazibesinin Sosyal Demokratları rahatsız eden daha derin sorunları ve bölünmeleri çözmediği uyarısında bulunuyor. Süddeutsche Zeitung gazetesi, seçimin ertesi günü “SPD hakkında son yıllarda ortaya atılan aşınma veya siyaseten abeslik iddialarının hiçbiri kaybolmuş değil” diye yazdı.  Alman Marshall Fonu’ndan Thomas Kleine-Brockhoff’un dediği gibi, “Sosyal Demokratlar yeni bir paket önermiyorlar, arkasındaki partiyi unutturan bir merkezci sunuyorlar.” Diğer Avrupa ülkelerindeki kardeş partileri gibi Almanya’daki Sosyal Demokratları da yıllardır krizdeydi, geleneksel işçi sınıfı seçmenlerini sol ve sağ uçlara, genç şehirli seçmenleri ise Yeşillere kaptırdılar. Scholz’un işi kendi sol parti tabanını tatmin etmekten ibaret değil. Almanya’da kurulacak koalisyonun tek ortağı olmak için rekabet eden iki baskın parti yerine, bugün hükümette yer almaya çalışan dört orta ölçekli parti var. 1950’lerden bu yana ilk kez, şansölye ülkeyi yönetmek için en az üç partinin desteğine ihtiyaç duyuyor.  Hatta sandıktan ikinci olarak çıkan muhafazakarların lideri Armin Laschet teoride Scholz’un önüne bile geçebilir.  Almanya’da resmen siyasette yeni bir dönem resmen başladı ki tablo çok dağınık görünüyor. Birkaç şansölyenin onar yıldan fazla sürelerle iktidarda kaldığı ülkenin uzun süredir istikrarlı bir tablo çizen siyasi harita artık büyüklük olarak birbirinden o kadar da farklı olmayan çok sayıda partiye bölündü. Kleine-Brockhoff, “Henüz anladığımızı sanmadığım bir yapısal değişim yaşıyoruz” diyor. “Siyasi yapıda birkaç hafta öncesine kadar öngörmediğimiz bir değişiklikle karşı karşıyayız. Çok boyutlu bir satranç oyunu başladı.” Yüzde 14.8 oy alan Yeşiller ile yüzde 11.5 alan Hür Demokratlar’ın toplam oyu iki ana partinin tek başına oylarından fazla. Ülkede yaşanan bir başka ilk ise Hür Demokratlar’ın büyüklerle görüşmeden önce Yeşiller ile görüşeceklerini söylemesi. Hür Demokratlar, ülkeyi muhafazakarlarla  yönetme tercihlerini hiçbir zaman saklamadılar. Yeşiller, Sosyal Demokratlarla çok daha doğal bir uyum içindeler ancak daha zayıf bir adayla müzakere etmeyi daha avantajlı  bulabilirler. Hıristiyan Demokratlarla başarılı bir yönetim tecrübeleri var.
Angela Merkel

Ne dediler?

Financial Times: Merkel milyonlarca oyu ortada bıraktı Angela Merkel’in 16 yıl sonra şansölyeliği bırakıp Almanya’nın siyasi sahnesinden ayrılması, milyonlarca oyu ortada bıraktı. Sosyal Demokratların şansölye adayı Scholz, kampanyanın başlangıcından itibaren inatla son dört seçimde Merkel’i destekleyen ancak onun Hıristiyan Demokrat Birliği’ne (CDU) güçlü bir bağlılığı olmayan birçok Almanı hedef aldı. Scholz’un bir yardımcısı durumu şöyle açıklamıştı: “Bu seçmenler Merkelci sosyal demokratlar. Merkel yönetimdeyken CDU/CSU’ya oy veren ancak şimdi SPD’ye veya Yeşiller’e oy vermeyi düşünenler. Merkel’in gösterişsizliğini, iyi mizah anlayışını, sakinliğini takdir eden ve Olaf’ta tam olarak aynı nitelikleri gören insanlar.” TIME: Macron güven vermiyor Avrupa’da Merkel’in azim ve dayanıklılığına denk gelecek başka kimse yok. Özellikle, gelecek yıl seçim kampanyası yürütecek olan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Merkel’in birbirleriyle mücadele halindeki Avrupalı liderleri uzlaşmaya yönlendirme yeteneğini devralmak adına ülkesinde de başka ülkelerde de büyük bir güvensizlik yaratıyor. Neyse ki Merkel, diğer liderlere herkesin çıkarı adına uzlaşmanın mümkün olduğunu göstererek Avrupa’nın kendisini güçlendirdi.

Berlinliler  kamulaştırma için 'evet' dedi

Almanya’da seçimlerle birlikte büyük şirketler tarafından kiraya verilen 240 bin kadar konutun kamulaştırılması konusunda da bir referandum yapıldı. Berlin’de yaşayanların yüzde 56’dan fazlası kamulaştırmaya “Evet” dedi.  Bağlayıcı bir niteliği olmayan referandum, kentteki ev kirası ve satış fiyatlarının arttığı bir döneme denk geldi. Yine de sonuçtan Deutsche Wohnen gibi 100 bin kadar konuta sahip olan şirketlerin etkilenmesi bekleniyor.  Berlin merkezli emlak firması Guthmann'a göre şehirdeki kira fiyatları son 12 ayda yüzde 13 arttı. Guthmann'a göre 3.6 milyon nüfuslu şehrin 205 bin adetlik bir konut açığı var. Berlin sakinlerinin dörtte üçü kirada oturuyor.  Referandum, serbest piyasa modelinden uygun fiyatlı konutları bir insan hakkı olarak gören bir modele doğru bir kaymaya işaret ediyor. Plan, kamu mülkiyeti altında daha uygun fiyatlı konut seçenekleri sunmak. Bu plan hayata geçerse özellikle Berlin'in dış mahallelerinde yeni inşaatlar yapılmasının da önüne geçilecek. Şehirde 2007 ve 2020 yılları arasında büyük ölçekli gayrimenkul yatırımına 42 milyar euro harcandı ki bu da aynı dönem için Londra ve Paris'in toplamından fazla. Bu dönemde daha küçük ev sahiplerinin ve devletin elindeki konutlar, hızla büyük sermaye fonlarının eline geçti. Berlin’in ilk kadın belediye başkanı seçilen Franziska Giffey, sandıktan önce kamulaştırmalara karşı olduğunu söylemişti. Ancak referendumun görüşlerini değiştirebileceği ifade ediliyor.
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı