Seaspiracy ne kadar gerçek, ne kadar komplo?

İngiliz yönetmen Ali Tabrizi, “Seaspiracy” belgeseliyle hem büyük balık üreticilerini hem de birçok doğa koruma örgütünü karşısına almayı başardı. Verdiği bilgilerin doğruluğundan azade, kucağımıza pek çok soru bırakarak...

Kariyerinin henüz başındaki İngiliz yönetmen Ali Tabrizi’nin Netflix için çektiği Seaspiracy (Denizlerdeki Komplo) belgeseli, izleyenleri deniz ürünü tüketimini gözden geçirmeye sürüklerken çevrecileri, hayvan hakları savunucuları ve koca bir endüstriyi Musa’nın asası gibi ikiye böldü. Bir kesim Tabrizi’nin sektörün devlerinin kapılarını zorlayarak çektiği belgeselde verilen bilgilerin abartılı olduğunu söylerken, kimilerine göre yapım, balıkları sürü değil tekrar birer canlı olarak tanımlıyor. Tabrizi, sırf güncel bir tartışmayı tetiklediği için bile amacına ulaşmış sayılır: Sanayinin sinir uçlarına dokundu. Elbette bu çarpıcı işte yalnız değildi. Arkasındaki yapım ekibi, et endüstrisinin acı gerçeklerini konu alan, 2014 yapımı “Cowspiracy”nin yaratıcılarından oluşuyor.  27 yaşındaki yönetmen, konuya balıklama daldığını söylüyor. Yola çıkış fikri David Attenborough ya da Jean Jacques Cousteau gibi doğaya, okyanusa duyduğu hayranlığı anlatmakmış. İlerledikçe belgeselin akışını değiştirmiş ve tartışma yaratan o önermeye ulaşmış: Ticari balıkçılık, denizlere plastikten çok daha büyük zarar veriyor. 

Tartışmalı veriler

Yapımcıların derlediği bilgilere göre “her dakika okyanusa bir kamyon plastik boşaltılıyor. Halihazırda okyanuslarda 150 milyar ton plastik var, yani sayıları samanyolundaki yıldızları aştı.”  Belgesel, plastik tehlikesinin pipetlerden ya da pet şişelerden daha çok düzenli olarak denize bırakılan ağlardan  kaynaklandığı görüşünde. Çevre örgütlerinin enerjilerini denizlerin daha az kirlenmesine sevk ettiği bir çağda böyle bir argümanla ortaya çıkarken pek çok veri toplamış. Ama bazıları tartışmalı.   En çok karşı çıkılan öngörü, Science dergisinin 2006 yılında yayınladığı bir makaleden alınan “2048 yılı itibarıyla okyanusta balık kaymayacağı” iddiası. Bilim insanları bu umutsuz bakışın doğru olmadığını, eskidiğini, üstelik önlem alınırsa balık popülasyonlarının çok hızlı gelişeceğini söylüyor.  Belgesel, Büyük Pasifik Çöp Alanı’nın yüzde 46’sını terk edilmiş balık ağlarının oluşturduğunu vurguluyor. Buna yönelik eleştiri, rakamın dibe çöken çöpleri ve plastikleri içermemesi. 

Balıklar boşa mı ölüyor?

Belgesel en çok Japon balıkçıları kızdırdı. The Cove (Koy) isimli belgeselde de anlatılan Taiji koyunu ziyaret eden Tabrizi ve ekibi vahşetten başka bir sözcükle açıklanamayacak yunus avını kameraya almış.  Çinli köpekbalığı avcıları, İskoç balıkçılar öfkeli. Filme göre somon çiftliklerindeki balıkların yarısı hastalıktan ölüyor. İskoç Somon Üreticileri Örgütü ise Tabrizi’nin konu hakkında yeterince bilgisi olmadığı fikrinde. Belgesel, atık bırakan balık çiftliklerinin de masum olmadığını söylüyor.  Plastik Kirliliği Koalisyonu belgeselin bazı bilgileri “cımbızlayarak” yanlış bir izlenim verdiği görüşünde.  Greenpeace de belgesele mesafeli yaklaştı. Onların çözüm önerileri arasında balıkçılığa kapalı bölgeler var.  New York Times belgeselin önemli gazetecilik yönleri olduğunu kabul etmekle beraber “önemli noktaların şöyle bir yüzeye çıktıktan hemen sonra tekrar komplocu düşüncenin kasvetli sularına dalarak kaybolduğunu” yazdı. Birçok yorumcu yapımın belgesel disiplinine uymamakla beraber çarpıcı gerçekleri ortaya çıkardığını kabul ediyor. Anlatılanların tamamına kani olmayabilirsiniz ama neslimizin dünyayla ilişkisini sorgulamak için Seaspiracy’nin iyi bir vesile.  Tabrizi’nin nihai önerisi keskin: Balık yemeyin. İşin bu kısmı size kalmış. Dilerseniz belgeseli plastik sanayisinin komplosu olarak da okuyabilirsiniz. Ama The Guardian köşe yazarı George Monbiot’a kulak verecek olursanız, siz de kendinize yeni sorular, yeni cevaplar bulabilirsiniz: “Okyanuslara yeni bir gözle bakmanın, balıkları “deniz ürünü” gibi değil, doğal yaşamın bir parçası olarak görmenin vakti geldi. Varlıklarını bir sömürü fırsatı değil, bir doğa harikası olduğunu görmenin vakti geldi. Mavi gezegen ile ilişkimizi yeniden tanımlamanın vakti.”
Villası kesici tel örgülerle çevrili olduğundan giremedik Kayıp Narin'in cansız bedeni bulundu Erzurum'a mevsimin ilk karı yağdı: Hava sıcaklığı 10 derece birden düştü PM sigara grubuna zam Amca Salim Güran beni ve ailemi öldürmekle tehdit etti Yeşil pasaport bundan sonra ayrıcalık olmaktan çıkacak mı?