Bir zamanlar IŞİD’in Afganistan’daki lideri olan Ebu Ömer Horasani, Taliban tarafından öldürülmeden iki gün önce, cezaevinde Wall Street Journal’a “Eğer iyi Müslümanlarsa beni serbest bırakırlar” demişti. Horasani, Taliban’ın ilerleyişinden memnuniyet duyuyor, yönetimi ele geçirdiklerinde kendisini cezaevinden çıkaracaklarını umuyordu. Ancak yüzlerce mahkumu serbest bırakan Taliban, Horasani ve sekiz diğer IŞİD üyesini infaz etti. Örgütün Afganistan’daki kolu IŞİD-K diye anılıyor. K harfi, Horasan sözcüğünün İngilizce yazılışından emanet.Amaçları arasında sözde halifeliklerine ülkenin bazı kısımlarını dahil etmek de var. Taliban, Kabil’e yürümeden önce Afgan ordusuyla birlikte IŞİD-K’yı da konumlandığı noktalardan sürdü, örgütün militanları ülkenin dört bir yanına dağıldı. IŞİD-K’nın verdiği karşılık ise kanlı oldu. ABD askerleri ve Taliban, ülkeden yabancıların çıkışları sırasında güvenliği sağlarken Kabil havalimanı çevresinde düzenledikleri bombalı saldırıda onlarca kişi öldü. Afgan güçlerinin yanı sıra IŞİD-K ile de savaşan Taliban, aslında bu durumdan uluslararası meşruluk sağlamak için de yararlanıyor. Rusya, Çin ve İran, Taliban’ı Afganistan’da istikrarın temel dayanağı olarak gördüklerini söylediler bile. ABD Merkez Komutanlığı komutanı Orgeneral Frank McKenzie’nin geçen haftaki saldırıların ardından söyledikleri ise durumun vehametini ortaya seriyor. Havalimanı çevresindeki sivillerin güvenliği konusunda Taliban’a güvendiklerini söyleyen McKenzie “Tabilan’ı mümkün olduğunca bizi korumaları için kullanıyoruz” diyor.
Birbirlerini aşağılıyorlar
11 Eylül saldırılarının ardından Taliban El Kaide üyelerini ABD’ye teslim etmeyi reddetmişti ancak iki örgüt arasında Taliban’ın pek çok kolu zaten Usame bin Ladin’in 1990’ların sonundan itibaren ülkeyi bir operasyon üssü olarak kullanmasından rahatsızdı.
2001’de Taliban’ın devrilmesinden sonra yine Wall Street Journal’ın kurtardığı br bilgisayar El Kaide üyelerinin Afgan müttefiklerinden “okuma yazma bilmeyen” ve “Kuran’ı anlamaktan aciz” diye tanımladıklarını göstermişti. Taliban ise bazı El Kaide üyelerini Batı’yla yaşadıkları sorunları büyütmekle ve ülkelerinin izolasyonunda pay sahibi olmakla suçluyordu.
Bin Ladin-Molla Ömer gerilimi
Taliban’ın kurucusu ve o dönemki lideri Molla Ömer’in 11 Eylül saldırılarını önceden bilmemesi de müttefiklerini arasında önemli bir çatlak yarattı. “Al-Qaida in Afghanistan” (Afganistan’da El Kaide) kitabının yazarı Anne Stenersen’e göre birlikte Pakistan’da saklanırlarken Molla Ömer’in ve bin Ladin’in ilişkisi soğuktu. Zaten 2011’de bin Ladin ABD kuvvetleri tarafından öldürülünce ele geçirilen belgeler, ikilinin temaslarının çok az olduğunu ortaya koydu.
Ancak ABD ile savaş her iki örgütün kaçınılmaz olarak birbirlerine yaklaşmasına sebep oldu. 2009 itibarıyla iki örgüt sahada aynı komuta altında birleşti. Bu birleşme, genellikle El Kaide üyelerinin Taliban birliklerine eklemlenmesi şeklinde gerçekleşiyordu.
El Kaide’nin “düşük profilli” olarak geçirmeyi tercih ettiği bu dönemin sonunda, 2015 yılında IŞİD ön plana çıktı. Yeni örgüt, Suriye ve Irak’ta toprak ele geçiren IŞİD, Afganistan’ın bazı kısımlarını, İran’ın bir bölümünü ve bazı eski Sovyet cumhuriyetlerinin topraklarını kapsayan tarihi “Horasan”’ bölgesinde halifelik ilan etmek üzere şeriatçı militanlara kendisine katılma çağrısı yaptı.
Doğudaki Nangarhar eyaletinde ve kuzeydeki Jowzjan eyaletinde bu çağrı gidişattan hoşnutsuz bazı Taliban üyeeleri arasında karşılık buldu.
Örgütün buradaki lideri Horasani, Wall Street Journal’a IŞİD’in “daha iddialı” küresel hedefleri olduğunu, Taliban’ın ise Afganistan’ın kontrolünü yeniden kazanmaya çalıştığını ve ülke dışındaki gruplara destek olmak istelediğini anlatmıştı. Bu nedenle, kendi örgütünün “daha cazip” olduğunu savunuyordu. Bazı ülkelerse, Taliban’ı IŞİD’in küresel emellerine karşı potansiyel bir siper olarak görmeye başladı.
Rusya beş yıldır görüşüyor
Moskova Devlet Üniversitesi’nden Orta Asya uzmanı profesör İvan Safrançuk’a göre, halen Taliban’ı resmi olarak terör örgütü olarak sınıflandıran Rusya, grupla beş yıldan uzun süre önce müzakerelere başladı, IŞİD tehdidi bu görüşmelerin yoğunlaşmasına sebep oldu.
ABD, Rusya’yı Taliban’a silah sağlamakla suçladı ancak Moskova bu iddiayı reddediyor. Çin, yakın
zamanda üst düzey bir Taliban heyetini ağırladı. IŞİD, Irak ve Suriye’de olduğu gibi Afganistan’da da korkunç infaz videoları, sivillere yönelik saldırılar ve ele geçirdikleri yerlerdeki halka karşı zulmederek yükseldi. Horasani’nin “vali” olduğu Nengrehar eyaletinde köyün yaşlılarını bir tepenin yamacındaki patlayıcı yığınının üzerine oturtarak infaz etti. Horasani, aradaki hüsumete rağmen IŞİD’in saldırılarının, Taliban’a yaradığı görüşündeydi. IŞİD’in geçen yıl Celalabad’da dört intihar bombacısı ve 11 silahlı militanla düzenlediği hapishane baskınında hem Taliban hem de IŞİD üyesi mahkumlar serbest kaldı.
Horasani, 2017’de Taliban bağlantılı bir komutanın militanlarıyla birlikte
IŞİD’in kurucusu Ebu Bekir el-Bağdadi’ye bağlılık yemini etmesinin ardından Cevizcan’da Taliban ile IŞİD arasında bir hesaplaşma yaşandığını da anlattı. Daha sonra Özbekistan İslami Hareketi adlı militan grup da IŞİD’e katıldı. Beraber oluşturdukları “devletçiğe” IŞİD bayrağı çektiler.
Söz konusu hesaplaşma boyunca IŞİD, hem ABD ve Afgan kuvvetlerinin hem de Taliban’ın saldırılarına maruz kaldı.
Aylar süren çatışmaların andından çok sayıda IŞİD üyesi teslim oldu.
Nengrehar’daki IŞİD hakimiyeti böylece sona erdi.
Mayıs 2020’de Horasani Afgan yönetimi tarafından yakalanarak idama ve 800 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak ülkeye dağılan IŞİD üyeleri, halen faaliyet yürütmeye çalışıyor. IŞİD’e vurmak ise Taliban’ın elini güçlendiriyor. ABD’ye göre şu an ülkede 2000 kadar IŞİD-K militanı var ve ülke için bir iç savaş tehdidi oluşturuyor.