Tarihi soygunun anatomisi: Filmlere konu olacak Louvre soygununun perde arkası
Louvre hırsızları, dünyanın en ünlü müzelerinden birini dört dakika içinde soyarak dünyayı şoke ettiler. Kaçış planlarının merkezinde aslında onları yukarıya taşıyan merdivenli kamyonu yakmak vardı, böylece kanıtlar da kül olacaktı. Panikleyip hata yaptılar, geride bıraktıkları ise onları ele verdi
Hırsızlar, Louvre Müzesi'ne girip Fransa'nın kraliyet mücevherlerini çalmak için kullandıkları kamyonet üstü asansörü ve diğer ekipmanları hızla ateşe vermek için bir bidon benzin hazırlamışlardı. Ateş, onları suça bağlayan kanıtları yok edebilirdi. Ancak geri sayım çoktan başlamıştı. Güvenlik görevlileri giderek yaklaşıyordu. O yüzden kritik bir karar verdiler: Kamyoneti olduğu gibi bıraktılar ve scooter’larına binerek Sen Nehri’nin kenarında belirledikleri kaçış rotasını izlediler.
WSJ’ye göre bu, Fransız yetkililere adli tıp izleri sağlayan birkaç hatadan biriydi. Bu sayede, soygunla bağlantısı olduğundan şüphelenilen diğer kişilerin yanı sıra, şüpheli hırsızlardan üçünü birkaç gün içinde bulup gözaltına aldılar. Paris savcıları, olay yerinde 150'den fazla DNA, parmak izi ve diğer örneklerin toplandığını söyledi.
Louvre soygununu gerçekleştiren dört kişilik ekip, operasyonlarının cüretkarlığı nedeniyle Ocean’s Eleven filmindeki usta hırsızlarla karşılaştırıldı. Ancak müzeye girerken gösterdikleri tüm kurnazlığa rağmen, Louvre hırsızları önemli noktalarda hatalar yaptılar ve soygunun son dakikalarında paniklediler. Bu da Hollywood tarzı bir son yaşamalarının önüne geçti.
Northeastern Üniversitesi'nde kriminoloji profesörü olan Nikos Passas, “Şaşırtıcı seviyede dikkatsiz davranmışlar. Bunlar düşük teknolojili, sofistike olmayan teknikler” dedi. Yanlış adımlara rağmen, araştırmacılar hala dünyanın en sıkı güvenlik önlemleri alınan müzelerinden birinden kaybolan 102 milyon dolar değerindeki kraliyet ve Napolyon dönemi mücevherlerini bulamadı. Paris savcısı Laure Beccuau, “Adım adım, soruşturma şekilleniyor ve olaya karışmış olabilecek kişilere yaklaşıyoruz” dedi.
Sahibini kandırıp kamyonu çaldılar
Soygun, 10 Ekim'de hırsızların, Fransız başkentinin dışındaki bir kasabada, müzenin adını andıran bir isme sahip olan Louvres adlı kamyon üstü asansörün sahibi ile buluşma ayarlamasıyla başladı. Savcılara göre, ekip kamyon sahibini onu nakliyeci olarak işe aldıklarını inandırdı. Vinç benzeri mekanik bir asansöre sahip olan kamyon, genellikle mobilyaları pencerelerden ve balkonlardan yukarı taşımak için kullanılır. Savcılara göre, hırsızlar kamyon sahibinden anahtarları aldı ve kamyonunu çaldı. Hırsızlar ihtiyaçları olan önemli bir ekipmanı ele geçirdiler. Ancak artık ortada bir tanık vardı: Kamyon sahibi. O da soygunun ardından yetkililerle konuşan ilk isimlerden oldu.
Dokuz gün sonra, sabah saat 9:30'da, hırsızlar kamyonu kaldırıma sürdüler ve Sen Nehri'ne bakan Louvre Sarayı'nın balkonunun altına park ettiler. Sarı yansıtıcı yelekler giymişlerdi ve geçen arabalara kendilerini bakım işçisi olarak tanıttılar. Bu lokasyon özenle seçilmişti, çünkü Louvre’un yaşlanan güvenlik kamerası sisteminin görüş açısının dışında kalıyordu. Bu sayede hırsızlar, içeri girme hazırlığı yaparken tespit edilemediler.
Plan, iki adamın soygun boyunca sokakta kalarak kaçış için iki adet yüksek güçlü scooter hazırlaması ve asansörü çalıştırmasıydı. Diğer iki adam asansörle balkona çıktı. Her biri bir açılı taşlama makinesi taşıyordu.
Balkon penceresinin diğer tarafında, müze ziyaretçileri, 17. yüzyıl hükümdarı Güneş Kralı olarak bilinen XIV. Louis döneminde tasarlanan yaldızlı Galerie d'Apollon'a girmeye başlamışlardı. Artık galeri, onun haleflerinin ışıltılı mücevherlerine ev sahipliği yapıyordu.
Galerideki sükunet, davetsiz misafirler tarafından aniden bozuldu. Camı kesen açılı taşlama makinesinin tiz sesi salonda yankılandı. Birkaç saniye sonra, biri sarı yelekli biri motosiklet kasklı iki adam, balkon penceresindeki yeni kesilmiş açıklıktan içeri tırmandı. Salonun ortasındaki bir grup vitrine saldırdılar.
Kurşun geçirmez camı aştılar
Müze yetkililerine göre, vitrinler kurşunlara dayanacak şekilde tasarlanmış camlarla donatılmıştı. Ancak hırsızlar, camda el büyüklüğünde delikler açmak için kullandıkları açılı taşlama makineleriyle bu camları kolayca aştılar. Hırsızlar, Napolyon'un ikinci eşi Marie Louise'e verdiği kolye ve küpe setini aldılar. Ayrıca İmparatoriçe Eugenie'nin elmaslarla süslü tacını, safirlerle bezeli bir taç ve birkaç başka parçayı da çaldılar.
Galeriye girdikleri anda Louvre’un güvenlik komuta odasında alarm çalmaya başladı. Polis yola çıkmıştı, silahsız güvenlik görevlileri ise ziyaretçileri dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Zaman daraldıkça hırsızlar sakinliğini koruyamamaya başladı. Dördüncü dakikada kaçışa başlamaya karar verdiler. Polis, aceleyle kaçarken galerinin zeminine birkaç mücevher düşürdüklerini söyledi. Polis, hırsızlardan birinin durup bazı mücevherleri almak için eğildiğini, ancak bir tanesini ve bir eldiveni geride bıraktığını söyledi.
Asansör hazırdı. Sarı yelekli hırsız, Louvre'un balkon penceresinden asansörün benzeri platformuna adım attı. Polis, kasklı ortağının çok acelesi varmış gibi göründüğünü ve platformun üzerine baş aşağı uçtuğunu söyledi. Asansör daha sonra mekanik vinçle yavaş yavaş aşağı indi.
Savcı Beccuau'ya göre, ekip yere indikten sonra kamyona benzin dökmeye başladı. Ancak polis, aracı ateşe vermeye çalıştıkları sırada olay yerine geldi. Dört adam yüksek hızlı scooterlara atlayarak Sen Nehri’nin kıyısı boyunca hızla uzaklaştı. Beccuau, daha sonra biraz uzakta park edilmiş başka araçlara geçerek Paris'in doğusuna doğru yola çıktıklarını söyledi.
Nasıl yakalandılar
Louvre Müzesi'nin dışındaki sokakta bir kamyonet, bir bidon, bir lehim lambası, açılı taşlama makineleri, bir telsiz ve sarı yelekler bırakılmıştı. Polis ayrıca, 1.354 elmas ve 56 zümrütle süslenmiş İmparatoriçe Eugénie'nin hasarlı tacını da yakınlarda yerde buldu.
Hırsızlar için av başlamıştı.
Fransa, adli tıp uzmanlarından dijital dedektiflere kadar yaklaşık 100 araştırmacıyı seferber etti. Bu araştırmacılar, hırsızların kaçış rotasını yeniden oluşturmak ve en az bir scooter bulmak için şehirdeki güvenlik kameralarını inceledi.
Adli tıp ekipleri, cam parçalarıyla dolu galeriyi ve hırsızların geride bıraktıkları ekipmanları inceledi. Araştırmacılar, DNA, parmak izleri ve diğer izleri topladı ve bunları suçlu veritabanlarında araştırdı. Kısa sürede iki eşleşme bulundu. Bunlardan biri, daha önce çok daha küçük çaplı bir hırsızlık suçundan hüküm giymiş 34 yaşındaki Cezayir vatandaşıydı. Diğeri ise 2008 ve 2014 yıllarında ATM'leri nakit para için çarpıp ağır hırsızlıktan hüküm giymiş 39 yaşındaki bir Fransızdı.
Polis, bunların Apollon Galerisi’ne açılı taşlama makineleriyle giren adamlar olduğundan şüpheleniyordu. İkisi de Paris'in hemen kuzeyindeki Aubervilliers banliyösünde yaşıyordu. Cumartesi akşamı, Cezayirli vatandaş, Cezayir'e tek yön biletle Paris-Charles de Gaulle uluslararası havaalanına gitti. Polis, onu terminalde durdurdu. Ayrıca, Fransız vatandaşı da evinin yakınında gözaltına aldı.
Kriminolog Passas, başkentin ana havalimanından uçakla kaçma girişiminin deneyim eksikliğini gösterdiğini söyledi: “Mantıklı olan arabayla bir başka AB ülkesine gitmek ve oradan uçmak olurdu”
Birkaç gün sonra, polis, başka bir DNA eşleşmesi sonrasında soygun ekibinin üçüncü üyesi olduğundan şüphelenilen bir adamı gözaltına aldı. Polis, Beccuau'nun soygunla ilgili bilgi sahibi olabileceğini söylediği dört kişiyi daha gözaltına aldı. Ekibin dördüncü üyesi ise halen yakalanamadı.