Toksinlerle dolu bir dünyada hayatta kalma rehberi

Dr. Mark Hyman: Bu hafta Maggie Ward ile detoks hakkında konuşacağız. Toksinler çok farklı sorunlara yol açabiliyor. Bugün çevremizde 80 binden fazla kimyasal madde var; pestisit, plastik, ftalat, bisfenol A, alev yavaşlatıcı, herbisit, gilfosat gibi kimyasallarla kuşatılmış durumdayız. Bebekler bile kanlarında birçok toksinle dünyaya geliyor. Bu toksinler sağlığımızı nasıl etkiliyorlar? Hangi hastalıklara yol açıyorlar? Maggie Ward: Toksisite yüzünden her tür hastalık ortaya çıkabilir. Sanırım en yaygını nörolojik hastalıklar. Beyin sisinden Parkinson’a kadar gidebiliyor. Otoimmün hastalıklar da olabiliyor. Üstelik metaller ve benzeri toksinler bazen hastanın kanında pek yüksek görünmüyor, ama yağdokuda ve organların içinde bulunabiliyor. İdrar içindeki farklı metabolitlere bakarak tespit etmeye çalışıyoruz. Dr. Mark Hyman: Bir hastam vardı. Neredeyse her gün ton balığı yiyordu; sonunda cıva zehirlenmesi yüzünden kronik hastalığa yakalandı. Başka biri, evindeki hamam böcekleri ve fareleri öldürmek için her ay ilaçlama yaptırıyordu ve bu yüzden 50 yaşında Parkinson hastası oldu. Çiftçilerde de kimyasal maddelere maruz kaldıkları için, glifosat ve pestisit kaynaklı sorunlar görebiliyoruz. Örneğin çiftçiler arasında Parkinson oranı çok yüksek. Üstelik yüksek toksisite yüzünden şeker hastası, kalp hastası, kanser, otoimmün hastalıklar, nörolojik sorunlar, bilişsel bozukluk, depresyon, kronik yorgunluk ortaya çıkabiliyor.  Maggie Ward: Toksinler bağırsağı etkiliyor ve kilo aldırıyor. Vücudun detoks, yani zehirden arınma becerisi düşüyor, toksik yük oluşuyor ve giderek artıyor. Esas olan toksinlere maruz kalmamak; ama bu çağda bu çok zor. Bu yüzden vücudun detoks becerisini artırmak gerek. Beslenme çok önemli. Genetiğin de etkisi var. Bazı insanlar genetik olarak glutatyon üretiminde daha başarısız oluyor. Glutatyon en güçlü detoks molekülü ve genetiğe bağlı olarak bazılarımız bunu üretebilirken bazılarımız o kadar başarılı olamıyor. Dr. Mark Hyman: Diş dolgusu gibi beklenmedik şeyler de sorunun kaynağı olabiliyor. Aslında (ABD’de) gümüş dediğimiz dolguların yarısından fazlası cıva dolgusu. Yıllarca ağzımızda bir şeyler çiğniyoruz ve dolgusu olmayanlarda inorganik cıva bulunmadığını görüyoruz. ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin yeni yayınladığı açıklamaya göre hamileler ve hamileliği düşünenler, emziren anneler ve bebekleri, altı yaşından küçük çocuklar, cıvayla ilgili nörolojik sorunları veya böbrek sorunları olan kişiler için cıva dolgular risk oluşturuyor. Yani yeni dolgu yaptıracaksanız gümüş dolgu yaptırmayın.  Öte yandan, toksinlerle ilgili hastalıkları tespit etmek zor. Şekeriniz varsa ve çok fazla karbonhidrat ya da gazlı içecek tüketiyorsanız, sebebi bellidir. Ama kronik hastalığınız varsa bunun sebebi cıva mı, pestisit mi yoksa kimyasal maddeler mi bilemiyoruz. Bu yüzden toksini mümkün olduğunca az tuttuğumuz bir yaşam tarzına yönelmek şart. Şarabın tadını daha iyi verdiği için yapısında kurşun kullanılan kadehler bile sorun olabiliyor.   Ama doğal yiyeceklerin içindeki kimyasal maddeler iyileşmenize ve temizlenmenize yardımcı oluyor. Organik gıdalar ilaçlanmadığından, hayatta kalmak için kendi içlerinde daha fazla koruyucu maddeye ihtiyaç duyduğundan daha güçlü oluyor. Onlara pestisit veya herbisit uygulanmıyor. Böylelikle siz de daha güçlü besinler tüketmiş oluyorsunuz. Maggie Ward: Aksi halde, organik olmayan gıdalardan daha fazla toksin alıyoruz ve yiyecekler bizi eskisi gibi korumuyor.  Hastaları iyileştirmek için farklı yöntemler kullanıyoruz ve genellikle bağırsaktan başlıyoruz. Bazı sindirim enzimleri veriyoruz. Toksinle ilgili sorunlarda bile bağırsağı desteklemek önemli. Hastanın durumuna göre FODMAP diyeti uyguladığımız oluyor. İdrardaki toksik metal seviyesine bakıyoruz. Mesela cıva ciddi sorun oluşturuyor.  Dr. Mark Hyman: Plütonyumla birlikte insanlar için en toksik kimyasal madde cıva. Üstelik ideal cıva seviyesi diye bir şey yok. Mesela kan şekerinin 70-90 aralığında olması gerekir. Sıfır olursa ölürüz. Ama güvenli bir cıva aralığı yok. Sıfır olması gerekiyor. Bu yüzden düşük düzeylerde bile sorun çıkarabiliyor. Yaygın problemler var. Mesela cıva toksisitesi ve düşük aminoasit birlikte görülebiliyor. Bunun sebebi hastanın protein almaması değil. Karaciğerdeki ikinci detoks aşamasında çok fazla aminoasit kullanması.  Vücudun temizlenmesine yardımcı olmak için sorunun kaynağını ortadan kaldırmak gerekiyor. Ama gıdayı ilaç olarak kullanmak da önemli. Çünkü faydalı olacak fitokimyasalların, yani bitkisel bileşiklerin hepsi aslında yiyeceklerde var. Bunlar vücudun kimyasal maddeleri temizleme kapasitesini düzenliyor.  “Karaciğerimde ve vücudumdaki detoks sistemimi nasıl hızlandırabilirim? Hangi yiyecekleri her gün tüketmem gerekir?” diye soranlar olacaktır. Hastalığınız olmasa bile, toksik bir dünyada yaşıyoruz ve her gün hava, su ve gıdalar aracılığıyla sayısız toksine maruz kalıyoruz. Kart ekstreleri, bisfenol A, plastik şişeler, konteynerler vs. Bu yüzden hepimizin detoks sistemini iyileştirmeye odaklanması gerekiyor. Karaciğerimizin ve vücudumuzun temizlenmesi için en faydalı gıdalar neler? Maggie Ward: Birinci sırada turpgiller geliyor. İçlerinde birçok faydalı bileşik var. Brokoli, karnabahar, lahana, karalahana, roka. Dr. Mark Hyman: Yer lahanası, wasabi. Maggie Ward: Karaciğerdeki detoks sürecinin iki aşaması var. Her iki aşamaya da destek olmak için brokoli çok faydalı, çünkü sülforafan gibi bileşikler açısından zengin. Sülfasyon böyle sağlanıyor.  Dr. Mark Hyman: Doğru, çünkü bu doğal glutatyonlarla birleşerek glutatyon oluşuyor. Maggie Ward: Bu çok önemli. Karaciğerdeki temizlenmenin ikinci aşaması doğru işlemezse, karaciğere giderek daha fazla toksin girer ve bunları dışkıyla atamazsınız; glutatyon işte bu ikinci aşamanın doğru işlemesini sağlıyor. Bahsettiğimiz sebzelerde kükürt var ve glutatyonu harekete geçiriyor. Bu sayede toksinler suda çözünebilir hale geliyor ve idrarla ya da dışkıyla atılıyor. Bu yüzden en önemli konu bu.  Dr. Mark Hyman: Roka, karalahana, brokoli, lahana, brüksel lahanası, karnabahar gibi gıdaları her gün yemeye çalışıyorum. Diyelim ki genlerim glutatyon oluşturmak için detoksa yatkın değil, o zaman bunlara odaklanıyorum. Peki başka neler var? Maggie Ward: Sarımsak, pırasa, frenk soğanı, kuru soğan ve taze soğan gibi bitkileri seviyorum. Sindirim hassasiyeti olanlar başlangıçta zorlanabilir, ama aynı ailede birçok farklı gıda var ve pişirerek daha rahat tüketebilirsiniz. Hepsi çok önemli. Baharat ve otları da yeterince önemsemiyoruz. Bazıları en zengin antioksidan kaynakları arasında. Antioksidanlar, hepimizin maruz kaldığı oksidatif stresten korunmamızı sağlıyor. Sırf oksijen solumak bile bunu sağlıyor, ama oksidasyon detoksun ilk aşaması, bu yüzden oksidatif strese karşı koymak önemli. Tarçın, zencefil ve zerdeçal, antioksidan açısından gerçekten zengin, üstelik detoks molekülü işlevi görüyorlar.  Dr. Mark Hyman: Yani biberiye, zencefil ve zerdeçal gibi bazı baharat ve otlar sadece antioksidan olmakla kalmıyor, detoks özellikleri de var. Maggie Ward: Bir diğeri de nar. Narın yanı sıra dut, kiraz, böğürtlen gibi yumuşak sulu meyveleri her zaman öneriyoruz. Koyu renkli meyveler faydalıdır. Çocuklarımıza gökkuşağındaki her renkten meyve yemelerini söylüyoruz. Ayrıca yeşil çay ve rooibos çayı, dulavrat otu çayı, karahindiba çayı gibi farklı çaylar var. Bunlar hem ihtiyacınız olan otları içeriyor, hem de su almanızı sağlıyor. Gıda çok önemli, çünkü karaciğeri güçlendiriyor, bağırsakları hareketlendiriyor. Tabii bir de terleme var. Sauna öneriyoruz.  Dr. Mark Hyman: İdrar, dışkı ve terleme üçlüsü çok mühim. Gıda konusunda yeşil çayın içindeki kateşinler gerçekten çok kuvvetli. Glutatyonu artırıyor. Limon özü de öyle. Çoğu zaman salataya veya farklı yemeklere limon rendeliyorum.  Maggie Ward: Lifli gıdaları da unutmayalım. Çünkü bu toksinleri vücuttan atarken onları bağlayıp dışkıyla çıkarabilmeniz gerekiyor. Lif bunu sağlıyor. Çörekotu ve çiya tohumu bu açıdan yararlı.  Dr. Mark Hyman: Detoks için enginarı da söyleyelim. Enginarda hem lif hem prebiyotikler var.  Ayrıca proteini artırmak çok fark yaratıyor. Çünkü vegansanız, ya da emilim veya sindirim sorununuz varsa, detoks için gereken aminoasitleri oluşturmakta zorlanabilirsiniz. Detoks için enzimler gerekir; bu enzimler bir molekülü başka bir moleküle çevirir ve bunlar için bahsettiğimiz gıdalarda bulunan bileşiklere ihtiyaç vardır.  B vitamini, ayrıca magnezyum, çinko ve selenyum da çok gerekli. 

Her şey dönüp dolaşıp ne yediğimize geliyor

Maggie Ward: Enzimleri destekleyenler bunlar. Selenyum antioksidan sayılır, çünkü glutatyonu harekete geçiriyor. En zengin selenyum kaynaklarından biri, Brezilya cevizi. Artık epey bilinir hale geldi. İki-üç Brezilya cevizi gerekli selenyumu sağlayabiliyor. Selenyum öyle önemli ki birçok detoks ürününün içinde yer alıyor.  Dr. Mark Hyman: Çinko ve selenyum için kabak çekirdeği, magnezyum içinse her tür fındık, ceviz ve fasulye tüketilebilir. Hepsinden yemek gerek.  Maggie Ward: Her şey dönüp dolaşıp ne yediğimize geliyor. Takviyeler elbette yardımcı olabilir, ama yiyeceklerin içinde henüz bilmediğimiz ve bir arada daha fazla yarar sağlayan maddeler var. Tüm bu besinler yediklerimizde bulunuyor. Burada esas farkı yaratan ise nitelik; organik ve ilaçlanmamış olurlarsa, antioksidan görevi gören tüm bu besinler açısından zengin oluyorlar. Dr. Mark Hyman: Detoks yollarını açmak için takviyeler de kullanıyoruz. En çok tercih ettiklerimiz arasında aseltilsistein, oral glutatyon, lipoik asit bulunuyor. Devedikeni, selenyum, enginar özleri ve brokoli özleri de kullanıyoruz. Bu yolları açmak için B vitamininden faydalanıyoruz. Ama dediğimiz gibi terlemek de çok önemli. Saunalar çok işe yarayabiliyor. Aslında detoks sistemini güçlendirip düzenlemek ve bu toksinlerden kurtulmak için en etkili yollardan biri bu; çünkü toksinler yağda çözünüyor ve atılması zor. Yağın içinde bol miktarda depolandıkları için vücuttan atabilmek için terlemek gerek. Spor yapanlarda ve ter atanlarda toksin seviyesi düşük oluyor. Bu yüzden her gün ter atmaya çalışıyorum. Maggie Ward: Buna hepimizin ihtiyacı var. Ayrıca masaj ve yoga da dolaşıma yardımcı olmakla kalmıyor, lenf sistemine de fayda sağlayarak toksinleri daha kolay atmamızı sağlıyor. Gerçekten bütün yaşam tarzımızı kapsayan bir yaklaşım gerek. Örneğin cıvayı belli bir yere kadar şelat yoluyla atabiliyoruz; ama solvent ve plastiklerden kurtulmanın en iyi yolu terlemek. Dr. Mark Hyman: Şu ana kadar çok bahsetmediğimiz bir konu daha var; bu da daha az maruz kalmayı sağlamak. Sadece cıva değil, diğer toksinler de her yerde etrafımızı sarmış durumda. Genel toksik yükümüzü azaltmak ve detoks yollarını açarak uzun vadede sağlıklı kalmak için bunlardan korunmak gerek.  Maggie Ward: Besinlere dönecek olursak, balıktan bahsedebiliriz. Avcı balıkları, yani başka balıklarla beslenen balıkları önermiyoruz. Ton balığı, kılıç balığı yerine somon gibi beyaz etli balıkları tavsiye ediyoruz. Duruma göre yumurta da verilebilir.  Dr. Mark Hyman: Yumurtada da sülfür ve farklı besinler var.  Maggie Ward: Özel bir hassasiyetiniz yoksa, besin açısından yumurta harika bir gıda. Yumurta sarısında kolin ve yağda çözünen vitaminler bulunuyor. Meme kanseri geçirmiş ve tekrarını önlemek için destek almaya gelen 52 yaşındaki hastama yumurta önermiştim. Ayrıca süt ürünlerini mümkün olduğunca azaltmasını söyledim. Reflüsü olduğu için kahveyi bırakmasını istedik. Pesketaryendi, yani et olarak sadece deniz ürünlerini tüketiyordu. Bu yüzden kinoa ve fasulye de önerdik. Yapraklı sebzeler, özellikle de pişirerek. Meyve püresine karıştırması için yeşil tozlar hazırladık. Toksinleri azaltmaya çalışıyorduk, ama hastada özellikle iki tür ftalat yüksekti.  Kozmetik, deterjan, plastik, bazı pestisitler, parfümler… Bir şeyin üzerinde “parfüm” yazıyorsa içinde ftalat bulunduğundan emin olabilirsiniz. İnsanların hala bunları kullandığına inanamıyorum. Birçok ürün maalesef paraben içeriyor.  Dr. Mark Hyman: Hastanın kanser olmasının sebebi ftalat veya paraben diyemeyiz; ama fonksiyonel tıp, kötü olan her şeyden kurtulma yaklaşımına dayanır. İyileri artırmaya çalışıyoruz. Vücudumuza savaşmak için daha fazla güç vermeye çalışıyoruz. Maggie Ward: Kesinlikle. Hasta bizi dinledi, kahveyi bıraktı ve reflüden kurtuldu. Kendini çok daha enerjik hissediyordu. Biz yine proaktif davranmak için diyetine biraz daha protein ve iyi yağ ekledik. Hem vücudunun hem zihninin daha iyi olduğunu söyledi. Kan şekeri de çok daha iyiydi.  Amacı kilo vermek değildi, ama belinin biraz inceldiğini söyledi. Bu benim için her zaman önemli bir göstergedir. Tedavi sırasında beliniz inceliyorsa, doğru şekilde zayıflıyorsunuz demektir. Bu, toksinin depolandığı fazla yağları attığınız anlamına gelir. Dr. Mark Hyman: Bu vaka çok iyi bir örnek; fonksiyonel tıbbın ne kadar farklı düşündüğünü, vücuttaki dengesizliklere geniş bir perspektiften bakarak sorunları nasıl ele aldığını gösteriyor. Örneğin detoks konusunda genetik risklerden vücuttaki metal, pestisit ve toksin yüküne kadar her şeye bakıyoruz. Bu sorunları beslenme ve yaşam tarzıyla çözmenin yollarını arıyoruz. Egzersiz, terleme, sıvı tüketimi, lifli gıda tüketimi, dışkılama, hepsi önemli. Peki toksik yükü nasıl azaltırız? Environmental Working Group adlı oluşumun yönetim kurulundayım. www.ewg.org sitesinde bir kılavuz hazırladık. Bu kılavuza bakarak evinizdeki zararlı ürünleri atmaya başlayabilirsiniz. Evlerimizi güvenli alanlara dönüştürebiliriz. Maggie Ward: Mesela temizlik ürünleri. Temizlik için sirke gibi basit şeyleri kullanabiliriz.  Dr. Mark Hyman: Yapı malzemelerinde bile dikkatli olmak gerekiyor. Mobilyanın formaldehit içermemesi, halılardan gaz çıkmaması, ışıklandırmanın iyi, suyun ve havanın filtreden geçmesi gerekiyor. Genel sağlığımız üzerinde hepsinin etkisi var. Çeşitli kronik hastalıkları olup nedenini bulamayanların toksik yüküne ve hikayesine bakılabilir. Detoks sistemini güçlendirmek çok önemli. Ben de bir dönem aynı sorunu yaşadığım için bu konuda uzmanlaştım. Toksisite sorununu çözmek, obezite, şeker, otoimmün hastalıklar, hatta demans ve otizm gibi nörolojik sorunlara kadar birçok rahatsızlığın tedavisinde inanılmaz etkili oluyor. Maggie, bizimle paylaştığın bilgiler çok önemli. Umutsuz görünen durumlarda insanlara umut veriyor. Maggie Ward: Özellikle de bugün yaşadığımız dünyada, çevremiz giderek iç karartıcı bir hal alıyor. Bu yüzden hasta olmasak bile vücudumuzu toksinlerden nasıl arındıracağımız konusunda düşünmemiz gerekiyor.  Dr. Mark Hyman: Kesinlikle, temiz ve yeşil bir yaşam şart. Teşekkürler Maggie.
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar