Yunan basını: Türkiye ve İsrail'in Suriye'deki gölge savaşı
Yunan medyasına göre Türkiye, yeni Şam yönetimini destekliyor; İsrail, Dürzilerin güvenliğini gerekçe göstererek saldırılarını artırıyor. ABD ise bölgedeki en önemli iki müttefiki arasında sıkışmış durumda
Son günlerde Suriye'de Dürziler ile Bedeviler arasında gerilim arttı. 100 kişiden fazla can kaybının yaşadığı çatışmalarda Suriye ordusu kontrolü bir nebze sağladı. Kontrol tam sağlanmışken ise İsrail bugün Şam'ı vurdu. Yunan medyasından Ta Nea gazetesi ise yaşanan gelişmelerle ilgili bir analiz yayınladı. Söz konusu analizde Türkiye ve İsrail'in bölgede karşı karşıya geldiği belirtildi.
Ta Nea'nin yayınladığı analiz şöyle:
Suriye, halkının büyük bir kısmı ve pek çok yabancı hükümet için “istenmeyen” bir rejim olan Beşar Esad’dan kurtulmuş olabilir; fakat savaşın kabusu ülkeyi terk etmiş değil. Bunun en çarpıcı kanıtı, son günlerde Suveyda kenti ve aynı adı taşıyan eyalette patlak veren ve çok sayıda can kaybına yol açan yeni çatışma dalgası. Ülkenin güneydoğusunda yer alan bölge, Dürzi Müslüman azınlığın kalesi olarak biliniyor.
Peki, gerçekte ne oluyor?
Konuyu basitçe ifade etmek gerekirse;
Türkiye ve İsrail, Suriye topraklarında kozlarını paylaşıyor; her iki ülke de Suriye’yi kendi nüfuz alanına dahil etme mücadelesi veriyor. 2011’de başlayan iç savaştan bu yana Suriye, büyük güçler ve bölgesel aktörler için doğrudan veya vekalet yoluyla hesaplaşmaların sahnesi haline gelmişti. Şimdi ise bu geleneğin devam ettiği görülüyor.
Vekalet savaşı mı?
Tarafların mevcut konumlanışı bu tabloyu doğruluyor: Şam’daki yeni yönetim, eski bir İslamcı grup olan ve artık geçici devlet başkanı olarak uluslararası toplumla müzakere masasına oturan Ahmed el-Şaraa’nın liderliğinde, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi ve askeri desteği altında hareket ediyor.
Buna karşılık, Dürziler geleneksel olarak İsrail’in müttefiki konumunda. İsrail, onların güvenliğini gerekçe göstererek “hükümet” güçlerini şiddetle bombalıyor ve hatta geniş çaplı bir müdahale tehdidinde bulunuyor.
Taraflardan gelen açıklamalar da bu tabloyu destekler nitelikte. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada yalnızca İsrail saldırılarını kınamakla kalmayıp, “Suriye hükümetinin ülke genelinde güvenliği tesis etmek ve varlığını güçlendirmek amacıyla attığı adımların desteklenmesi gerektiğini” vurguladı.
Öte yandan İsrail Savunma Bakanı, Şam’daki yönetime “Dürzileri rahat bırakın” çağrısı yaparak, ülkesinin “onları asla yalnız bırakmayacağını ve Suriye’nin silahsızlandırılmasını kararlılıkla sağlayacağını” belirtti.
Bölgesel çatışma riski
Ortaya çıkan tablo, bölgedeki iki askeri güç olan Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir silahlı çatışma riskinin arttığına işaret ediyor. Pek çok analist, Esad rejiminin geçen Aralık ayında bir “kağıttan kule” gibi çökmesinin ardından, bu iki ülkenin bölgede mutlak kazananlar olarak öne çıktığını belirtiyor.
Washington için zor bir sınav
Bu durum, Suriye ve genel olarak Orta Doğu’da Rusya ve İran’ın etkisini önemli ölçüde zayıflatmayı başaran ABD için ise ciddi bir “baş ağrısı” yaratıyor. Zira İsrail ve Türkiye, Washington’un bölgedeki en yakın iki müttefiki konumunda. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Başbakan Benyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’a doğrudan erişimi olan ve onun tarafından “iyi ve değerli dostlar” olarak tanımlanan liderler.
Şimdi ise gözler Washington’da; ABD, kartları olabildiğince eşit bir şekilde dağıtarak Türkiye-İsrail çatışmasını önleyebilecek mi? Yoksa ne kadar kısa sürerse sürsün, doğrudan bir savaş kaçınılmaz hale mi gelecek? Böyle bir çatışma, bölgedeki dengeleri kökten değiştirebilir ve kimin üstünlüğü ele geçireceğini belirleyebilir.
Tüm bölgeyi ilgilendiren gelişmeler
Yaşananlar yalnızca Suriye’yi değil, tüm Arap dünyasını ve Filistinlileri de yakından ilgilendiriyor. Zira artık hem Türkiye hem de İsrail, bölgenin en büyük “oyuncuları” arasında.
Bu tablo, Yunanistan için de önemli. Uzun süredir tarafını belli etmiş olan Atina, kimi “ateşli” açıklamalara rağmen, sıcak bir çatışmaya dahil olmamakta kararlı görünüyor.