Alışveriş son 2 yılın zirvesinde
Açılmanın verdiği özgürlük hissi, kısıtlamada biriken tasarruflar ve “intikam alışverişi” perakende sektörünü canlandırdı. BMD Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel, mağazacılığın son durumunu değerlendirdi
BMD’nin Temmuz ayı verilerinde, üyelerinizin yüzde 82’si AVM satışlarının 2020 Temmuz’a oranla yüzde 100’den fazla arttığını belirtiyor. Cadde mağazası satışlarının en az yüzde 100 arttığını beyan edenlerin oranı yüzde 73… Biraz nefes aldınız gibi görünüyor? Şunu söyleyebilirim, ciro bazında son 2 yılın en iyi ayını yaşadık. Adet olarak da yine son 2 yılın en iyi ayı diyebilirim. Ertelenmiş harcamaların etkisi mi bu? İntikam alışverişi diye bir kavram atılmıştı ortaya… Elbette ertelenmiş harcamaların da etkisi var. Başka faktörler de bir aya geldi. Yaz tatili aylarının denk gelmesi olumlu etkiledi. Orta ve üst gelir grubu uzun süredir mecburen lüks harcamalarını kısmıştı. Dışarıda yemek, yurt içi-yurt dışı tatil gibi harcamalar kısılınca bu kesimin bütçesinde öyle ya da böyle “harcanabilir bir para” kaldı sanırım… Doğru. Ayrıca faizlerin yükselmesi ve dövizin artışıyla likit tasarrufu olanların gelirlerinde da artış oldu. Bu birikimlerin bir kısmı da alışverişe yöneldi. İnsanların uzun aylardan sonra kendilerini özgür hissetmesi olumlu etkiledi. Bazı ülkelerde kısıtlamaya takılan yabancı turistlerin ülkemizi tercih etmesi de katkı yaptı. Yani sektör nefes aldı… Nefes alma meselesi o kadar kolay olmuyor. Neden? Yüzde 200’e varan satış artışları açıkladınız? Evet ama bunlar ciro rakamları, kar-zarar değil. BDDK rakamlarına göre perakende sektörünün toplam kredi borcu son 1 yılda yüzde 35 artış gösterdi. Her firmanın borçlanma olanakları farklı olsa da kullanılan kredilerin faizinin yüzde 22-23’ler seviyesinde olduğunu söyleyebilirim. Maliyetler de yükseliyor… Maalesef. Finansal giderlerin artmasının yanında ham madde tarafında da çok ciddi yükselişler var. Sünger, sunta, petrokimya ürünleri gibi. Bunların hem döviz bazında fiyatı arttı, hem de kur artışı nedeniyle TL bazında fiyatları yükseldi. Dünyada nakliye tarafında da ciddi darboğa z var… Bundan 1-1.5 yıl önce bir konteyner mal Çin’den Türkiye’ye 2 bin dolara geliyordu, şimdi 12 bin dolara geliyor. Dolar bazında altıya katlandı navlun maliyeti. Bu global sıkıntı. Yerel önlemlerle çözmek kolay değil… Maliyeti düşürücü önlemler alınabilir: Diyelim ki 20 bin dolar değerinde bir konteyner mal ithal ediyorsunuz. Malın gümrük vergisi yüzde 20. Vergi hesaplanırken matraha navlun bedeli de giriyor. Kriz öncesi 20 bin dolar mal bedeli, 2 bin dolar da navlun, 22 bin dolar üzerinden yüzde 20 gümrük vergisi 4 bin 400 dolar tutuyordu. Toplam maliyet 26 bin 400 dolar ediyordu. Son durumda navlun 12 bin dolara çıktı, yani aynı malın matrahı 32 bin dolar, vergisi 6 bin 400 dolar oldu. Maliyet 38 bin 400 dolara çıktı. Fark 12 bin dolar. Peki ne öneriyorsunuz? CIF kıymet hesabında gümrük beyannamesine pandemi öncesindeki navlun bedelini yazalım. Bu da 2 bin dolar. Yani vergi örneğin Çin’den gelen mallar için 12 bin dolar yerine 2 bin dolardan hesaplansın. Bu da bir konteynerde 2 bin dolar tasarruf sağlar. Artan başka maliyet var mı? Tabii var. Örneğin enerji maliyetleri arttı. Mağazaların aydınlatma, ısıtma-soğutma maliyetleri… Bir de AVM’lerde ortak alan gideri sorunumuz var. AVM’lerde kat mülkiyeti olmadığı için, kat maliklerinden oluşan yönetimler yok. AVM yönetimi “Senin ortak giderdeki payın şu” diye ay başında bir fatura getiriyor, mecbur ödüyoruz. Çoğu zaman adilane hesaplanıp paylaştırılmıyor bu faturalar. Tüm bu maliyetler fiyatlara yansıyor mu? Bunu tam olarak hesaplamamız kolay değil. Ama, TÜFE-ÜFE farkı 27-28 puanlara kadar çıktı. Yani üretimdeki maliyet etikete yansımıyor. Perakende işinde maliyet artışını fiyata yansıtmak kolay değildir. Perakendeci “Bu malı kaça satabilirim” diye bakar, önce alım gücünü dikkate alır. Ağustos ayı nasıl gidiyor? Önce orman yangınları, ardından sel felaketleri ciddi duraklamaya neden oldu. Bu felaketler herkesin tadını kaçırdı. Pandeminin seyrini yakından takip ediyorsunuz. Perakende sektörü için yakın gelecek nasıl görünüyor? Şöyle söyleyeyim: 5 ay boyunca sağlı sollu dayak yedik. 17 gün kapalı kaldık. Uzun süre hafta sonları dükkan açamadık. Kimi zaman kısıtlı zamanlarda çalıştık; saat 16.00’da, 17.00’de dükkan kapatmak zorunda kaldık. Aşılama oranları nedeniyle aynı sıkıntıları tekrar yaşar mıyız diye endişeleniyoruz. Önerimiz şu: Aşısız kişilerin kalabalık mekanlara erişimine sınırlama getirilmeli. Yeme-içme sektörü de aynı öneriyi getiriyor… Evet. Biz “Zorla herkes aşılansın” demiyoruz. Aşıyı reddedenlere de saygılıyız. Ama aşıyı reddedenlerin, aşı olanların bulunduğu ortamlara girişi kısıtlanmalı. Aşıyı reddetmek haksa, aşılıların aşı olmayanlarla bir araya gelmek istememesi de bir haktır. Hastanelerin, yoğun bakımların yeniden tam kapasiteye doğru yaklaşması ve bunun sonucunda kısıtlamaların geri gelmesi en büyük endişemiz. Geniş kitlelere yüz yüze hizmet veren sektörlerin kepenkleri geçici de olsa bir daha inmemeli.