Ünlü Fransız ekonomist Thomas Piketty’nin aralarında bulunduğu bir grup tarafından hazırlanan Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre gelir ve servet uçurumu can yakıcı boyutlara ulaştı. 2021’de dünyanın yüzde 50’si toplam gelirin yüzde 8’ini alırken en zengin yüzde 1’in payı yüzde 19 oldu. Dipteki yüzde 50’nin dünya servetindeki payı yüzde 2, en tepedeki yüzde 10’un payı ise yüzde 76
Gelir ve servet eşitsizliği üzerine çalışmalarıyla tanınan Fransız ekonomist Thomas Piketty’nin de aralarında bulunduğu 100’e yakın araştırmacının hazırladığı “Dünya Eşitsizlik Raporu 2022” adlı çalışma büyük yankı yarattı. Raporda özellikle dünyanın fakir bölgelerinde eşitsizliğin giderek arttığı vurgulanırken, en zengin yüzde 1’in dünyadaki toplam gelir ve servetten aldığı payın giderek yükseldiğine dikkat çekildi. Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı tarafından yayınlanan, Thomas Piketty ile birlikte Lucas Chancel, Emmanuel Saez ve Gabriel Zucman’ın liderlik ettiği rapordan dikkat çekici ayrıntılar şöyle: • Raporda, dünya yetişkin nüfusu 5 milyar 170 milyon kişi olarak hesaplanıyor. • Gelir ve servet hesaplamalarında üç ana grup ve bazı alt gruplar tanımlanıyor. Ana gruplar, en alttaki yüzde 50 (2.5 milyar kişi), en tepedeki yüzde 10 (517 milyon kişi) ve aradaki yüzde 40 (2 milyar kişi). Raporda sıkça vurgulanan en tepedeki yüzde 1’de ise 51 milyon kişi bulunuyor. • 2021 yılında dipteki yüzde 50’nin dünyada yaratılan gelirlerden aldığı pay yüzde 8. Yüzde 40’lık orta kesimin gelirdeki payı, nüfustan aldığı paya neredeyse eşit: Yüzde 39. En tepedeki yüzde 10’un toplam gelirlerden kaptığı dilim ise tam yüzde 52. Yani pastanın yarıdan biraz fazlasını en tepedeki yüzde 10 mideye indiriyor. Bu yüzde 52’lik payın 19 puanı ise zirvedeki yüzde 1’in. Dolayısıyla dünyadaki her 100 yetişkinden 1’inin oluşturduğu 51 milyon kişi, 2021 yılında yaratılan tüm gelirin neredeyse beşte birini kazanıyor. (Oksijen’in notu: Raporda, dünyada yaratılan gelir kabaca “iş gücü gelirleri, faiz ve kar paylarının vergi öncesi toplamı” olarak ifade ediliyor. Hesaplamalar Satın Alma Gücü Paritesi (SAP-PPP metoduyla yapılıyor.) • Satın alma gücü paritesine göre yapılan hesaplamalarda, dünyadaki tüm yetişkinlerin 2021 yılında kişi başı ortalama aylık geliri 1.950 dolar, yıllık geliri ise 23 bin 380 dolar olarak hesaplanıyor. Bir başka deyişle dünya herkesin istisnasız eşit olacağı bir yer olsaydı kişi başına kazancımız 1.950 dolar olacaktı. En dipteki yüzde 50’nin payı yüzde 50, tepedeki yüzde 10’un payı yüzde 10 olacaktı.
• Ancak hayatın gerçekleri böyle değil. Dipteki yüzde 50, toplam yıllık gelirden yüzde 8 pay alınca, bu kesimdeki 2.5 milyar kişinin ortalama aylık geliri 322 dolarda kalıyor. Orta sınıfı temsil eden 2 milyar kişinin ortalama aylık geliri ise 1.925 dolar olarak hesaplanıyor. Toplam gelirin yüzde 52’sini alan en tepedeki yüzde 10’un ortalama aylık geliri 10 bin 220 dolar. • Rapora göre, en dipteki yüzde 50’lik kesimin üst sınırı ayda 782 dolar. Bu rakamı aşıyorsanız, yüzde 40’lık orta sınıf arasında sayılıyorsunuz. En üstteki yüzde 10’un arasına girmek için ise ayda en az 4 bin 340 dolar kazanmanız gerekiyor. Tüm bu rakamlar satın alma gücü paritesine göre. • Dünyanın en tepesindeki yüzde 1’e girmek için ayda en az 14 bin 455 dolar kazanmak gerekiyor. Eğer ayda en az 52 bin 33 dolar kazanıyorsanız binde 1’in içindesiniz. • Raporda 2021 yılı gelirlerine ilişkin ilginç bir tablo da var. Dünya ortalama geliri 100 olarak kabul edildiğinde bölgelerin bu rakama göre gelir düzeyini yansıtıyor. Dünya ortalaması 100 alınırsa, Sahra Altı Afrika bölgesinde ortalama gelir 31, Güney ve Güney Doğu Asya 50, Latin Amerika 82’yi buluyor. Rusya ve Orta Asya 104 ile dünya ortalamasını yakalıyor. Avrupa 215 ile arayı açıyor. En tepede 315 ile Kuzey Amerika var. Tabloya göre en fakir bölge ile en zengin arasındaki gelir farkı 10 kattan fazla. Bu rakamların satın alma gücü paritesine göre hazırlandığını hatırlatalım.
Bölgesel eşitsizlikler
• Bir diğer önemli ayrıntı bölgelerde gelir dağılımı eşitsizliği. İşin kötü yanı düşük gelirli bölgelerde eşitsizliğin daha fazla olması. Örneğin fakir Latin Amerika’da tepedeki yüzde 10’luk kesim yıllık gelirin yüzde 55’ini alırken, Avrupa’da bu oran yüzde 36. Sahra Altı Afrika ve Orta Doğu Kuzey Afrika bölgesindeki eşitsizlik Latin Amerika’nın da bir tık üzerinde. • En tepedeki yüzde 10’un, en alttaki yüzde 50’ye göre gelir farkı oranı en iyi olan bölge 10 katla Avrupa. Bu rakam Latin Amerika’da 27, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde tam 32 kat. • Servet eşitsizliği tablosundaki durum ise daha kötü: Rapora göre dünyadaki toplam servetin sadece yüzde 2’si dipteki yüzde 50’ye ait, yani 2.5 milyar yetişkine. Yüzde 40’lık orta sınıfın toplam servetten aldığı pay ise yüzde 22. En tepedeki yüzde 10, toplam servetin yüzde 76’sine sahip. • Rapor dünyadaki dolar milyoneri sayısını 62 milyon 165 bin 160 olarak hesaplıyor. Bu kitle içinde 9 kişinin serveti 100 milyar doların üzerinde. Varlıklarının toplam tutarı 1 trilyon 320 milyar dolar. Serveti 1 milyar doların üzerinde bulunan 2 bin 582 kişinin varlık toplamı 7.6 trilyon dolar. • Gelir hesabında olduğu gibi servet hesabında da tüm dünyanın eşit olduğunu varsayan senaryo şöyle: 5 milyar 170 milyon kişinin kişi başına ortalama serveti 102 bin 600 dolar. Dünya yetişkin nüfusunun yüzde 50’sini temsil eden 2.5 milyar kişinin ortalama varlığı ise 4 bin 60 dolar. Orta sınıfı temsil eden ve dünya yetişkin nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 2 milyar kişinin ortalama varlığı 57 bin 260 dolar seviyesinde. Tepedeki yüzde 10 ise ortalama olarak kişi başına 771 bin 260 dolar varlığa sahip. (Oksijen’in notu: Raporun gelir ve servet rakamlarını satın alma gücü paritesine göre hesapladığını belirtmiştik. Bu hesaplarda Euro/USD kuru 1.4 olarak alınmış. Raporda, hesapların cari kurlarla yapılması halinde eşitsizliğin daha da artacağı, en dipteki yüzde 50’nin toplam servetten yüzde 1 pay alırken, tepedeki yüzde 10’un payının yüzde 82’ye yükseleceği hesaplanıyor.) • Dünyadaki tüm yetişkinlerin ortalama serveti 100 birim kabul edilirse, en dipte 17 birimle Sahra Altı Afrika bulunurken, en tepede 390 birimle Kuzey Amerika var. • En tepedeki yüzde 1’in bulunduğu bölgedeki servetin yüzde kaçına sahip olduğuna dair bulgular çok çarpıcı: Avrupa’nın tepedeki yüzde 1’i kıta servetinin yüzde 25’ine sahip. Bu orana çok diyebilirsiniz ama bu rakam dünyanın en iyi seviyesini temsil ediyor. Yüzde 1’lik kesim Doğu Asya’da toplam servetin yüzde 30’una, Kuzey Amerika’da yüzde 35’ine, Latin Amerika’da yüzde 45’ine, Rusya ve Orta Asya’da yüzde 46’sına sahip. • En tepedeki yüzde 10’un ortalama servetinin en alttaki yüzde 50’nin ortalama servetine oranında daha çarpıcı rakamlar ortaya çıkıyor: Bu oran Avrupa’da 66 kat iken, Kuzey Amerika’da 197, Orta Doğu Kuzey Afrika’da 306, Latin Amerika’da tam 630 kat.
Kamu serveti eriyor, özel servet katlanıyor
Rapora göre dünyadaki toplam servet stoku satın alma gücü paritesine göre yaklaşık 714 trilyon dolar. Bu rakam kamu ve özel servetlerin toplamını temsil ediyor. Bu da dünya yıllık gelirinin 6 katı. (Oksijen’in notu: Yıllık gelir her yıl için ayrı ayrı, servet ise bir stok hesabı olduğu için, birikimli olarak hesaplanıyor. Bu nedenle, servet eşitsizliği gelir eşitsizliğinden daha büyük çıkıyor. Çok kazanan biriktiriyor, az kazanan tasarruf edemediği için birikim yapamıyor.) Raporda ilginç noktalardan biri de, devlete ait servetlerin özel servetler karşısında erimiş olması. 1995’te dünyada yaratılan yıllık gelirin yüzde 380’i düzeyinde olan özel servet stoku 2020’de o yıl yaratılan dünya gelirinin yüzde 525’ine çıkmış durumda. 2020 itibariyle devletlerin servet stoku, yaratılan gelirin yüzde 75’ini temsil ediyor. Sadece bir yıl önce 2019’da bu oran yüzde 87 seviyesindeydi. (Her iki kesime ait servet stoku, o kesimlere ait olan varlıklardan borçların düşülmesiyle hesaplanıyor) Gelişmiş veya toplam milli geliri yüksek ülkeler arasında devlete ait servetlerin toplam servete oranı en yüksek olanlar Çin ve Rusya. Bu iki ülkede devlet serveti oranı yüzde 30 civarında. Almanya ve Fransa ise yüzde 10’lar seviyesinde. Japonya, ABD ve İngiltere’de kamu serveti eksi seviyede. Yani bu ülkelerin borçları, toplam kamu aktiflerinden daha fazla.
Türkiye’de de servet uçurumu çok yüksek
Raporda Türkiye’ye ilişkin bazı rakamlarda tutarsızlıklar var. Yıllık gelirin dağılımı konusunda hazırlanan tablo, yüzde 50, yüzde 40 ve yüzde 10’luk gelir gruplarına atfedilen paylar hata nedeniyle yüzde 100’ü tutmuyor. Bu nedenle raporun Türkiye bölümündeki gelir analizini bir tarafa bırakıp, servet dağılımını aktarmayı tercih ettik. Buna göre, Türkiye’de ortalama servet satın alma gücü paritesine göre 39 bin 100 euro. Araştırmada parite 1.4 olarak alındığı için bu rakam dolar bazında 54 bin 740 dolara denk geliyor. En alttaki yüzde 50’lik kesimde ortalama kişi başına servet 4 bin 60 dolar seviyesindeyken, yüzde 40’lık orta sınıfta 39 bin 480 dolara yükseliyor. Zengin yüzde 10’luk bölümde ortalama yetişkin serveti 369 bin 320 dolar. Zirvedeki yüzde 1’in ortalama serveti 2 milyon doların biraz üzerinde. Dipteki yüzde 50’nin serveti, toplam özel servetler içinden yüzde 3.7 pay alırken, yüzde 40’lık kesim yüzde 28.9, zengin yüzde 10 ise yüzde 67.5 pay alıyor. (Yüzde 10’un payı, yüzde 1’i de kapsıyor) Rapordaki hesaplamalara göre Türkiye’de kişi başına ortalama karbon salımı 6.3 ton ile dünya ortalaması olan 6.6 tona yakın. Dipteki yüzde 50’de ortalama salım 3.1 ton, zengin yüzde 10’da 22.6 ton, zirvedeki yüzde 1’de ise 75 ton düzeyinde.
Dünyadan çarpıcı eşitsizlik rakamları
• Birleşik Krallık bağımsız insani yardım federasyonu Oxfam’ın verilerine göre 18 Mart 2020 ile 31 Aralık 2020 arasında pandemi nedeniyle dünyada ücretli çalışanların toplam gelirlerinde 3.9 trilyon dolar gerileme olurken, küresel milyarderlerin toplam servetlerindeki artış 3.9 trilyon dolara ulaştı. • Forbes dergisinin rakamlarına göre dünyanın en zengin 10 insanının toplam serveti Türkiye, Endonezya, Hollanda, Suudi Arabistan, İsviçre, Belçika, İsveç gibi aralarında G-20 üyeleri de bulunan pek çok zengin ve gelişmekte olan ülkenin milli gelirlerini geride bıraktı. • 2009 yılında dünyanın en zengin 380 kişisinin toplam serveti, en alttaki yüzde 50’nin toplam servetine eşitti. • Eşitsizlik sağlığı da olumsuz etkiliyor. The Journal of the American College of Cardiology adlı yayının 2019’da yaptığı bir araştırmaya göre eşitsizliğin yüksek olduğu ülkelerde her 100 kişiden 13.7’si kalp sorunu yaşıyor. Bu oran Avrupa gibi nispeten daha eşit bölgelerde yüzde 10.9. • Saygın sağlık dergisi JAMA’da yayınlanan bir araştırmaya göre en tepedeki yüzde 1’e dahil bir erkeğin ortalama yaşam beklentisi en dipteki yüzde 1 içindeki erkekten 15 yıl fazla. Kadınlarda aynı fark 10 yıl, bu da ömür boyu sigara içen bir kişinin hayat beklentisindeki kısalmaya eşit. • 2012-2016 arasında fakir ülkelerde her 100 bin kişide kanser ölümü 176.7 kişiyken, bu rakam zengin ülkelerde 149.7 kişi.
Zenginler dünyayı daha fazla kirletiyor
Dünyanın en önemli derdi iklim krizi. Bunu durdurmanın tek çaresi de karbon salımını azaltmak. Rapordaki verilere göre 2019’da atmosfere tam 50 milyar ton karbondioksit salındı. Yani kişi başına ortalama yaklaşık 6.6 ton. Bu rakamlara bölgesel bazda baktığımızda zenginlerin karbon salımının dikkate değer derecede daha fazla olduğu göze çarpıyor. Sahra Altı Afrika’da kişi başı yıllık karbon salımı 1.6 seviyesindeyken, bu rakam Latin Amerika’da 4.8 ton, Avrupa’da 9.7 ton, Rusya ve Orta Asya’da 9.9 ton, Kuzey Amerika’da ise 20.8 ton. (Oksijen’in notu: Küresel ısınmayı 1.5 derecede tutabilmemiz için kişi başına salımın 1.1 ton, 2 derecede tutabilmemiz için ise 3.4 tonla sınırlı olması gerekiyor. Yani ideali yakalamak için Avrupa’nın 9’da biri, dünyanın en fakir bölgesi Sahra Altı Afrika’nın bile üçte ikisi oranında karbon salımı yapmamız gerekiyor.) Bölgelerdeki farklı sınıflara baktığımızda yine zenginlerin dünyayı çok daha fazla kirlettiğini görüyoruz. Rapora göre örneğin Avrupa’da en tepedeki yüzde 10’un neden olduğu kişi başına ortalama salım ile dipteki yüzde 50’nin ortalaması arasında 6 kat fark var. Bu fark Kuzey Amerika’da 8 kata, Güney Asya’da 10 kata kadar çıkıyor. Petrol belgesi Orta Doğu’da ise fark 15 kattan fazla. Bir başka hesaba göre ise en en tepedeki yüzde 1, en alttaki yüzde 50’ye göre kişi başına ortalama 69 kat daha fazla karbon salımı yapıyor.