Defne Akman
Tarihin en ikonik hükümdarlarından Kraliçe Viktorya (1819-1901) 60 yılın üzerinde hüküm sürdü. Dünyanın en büyük imparatorluğunu yönetti ve dünya tarihinde bir çağa adını verdi. Jenna Coleman’ın başrolünde yer aldığı ITV yapımı Victoria dizisinde ise kapalı kapılar ardında kraliçenin nasıl bir hayat sürdüğü anlatılıyor.
Kraliçe, evlilik, kariyer, çocuklar ve aşk; her şeyi bir arada yürütmeyi isteyen kadınların bir öncüsü gibi aslında. Yalnızca 1.50 boyunda. Ana dili olan Almanca ve İngilizcenin yanı sıra Fransızca, İtalyanca ve Latince konuşuyor (Daha sonra Hintçe de öğrenecek). Yemeğe ve sekse düşkün bir insan. Özellikle tütsülenmiş mezgit ve viskiye bayılıyor.
18 yaşında kraliçe oldu
Viktorya kadınların söz sahibi olmadığı, kocalarından aşağı görüldüğü bir kültürde yetişiyor. Kaderi, kocasına tabi olmak üzere yazılıyor. Diğer yandan kaderinde kraliçe olmak da var. 18 yaşında kraliçe olduğunda tüm baskılara rağmen kendi kararlarını alacağını beyan ediyor ve bunu kabul ettiriyor. Yansıttığı imajın son derece farkında bir hükümdar, Hannover dukalığındaki skandal hayatlar yaşayan o korkunç amcalarından kurtuluyor ve temel değeri masumiyet olan yepyeni bir hayat kurmaya odaklanıyor. Viktorya ve Albert’ın çağdaşlarının aksine tek eşli ve bir aşk evliliği yapması ise popüler olmalarına yol açıyor. Alışılmadık bir tercih yaparak beyaz gelinlik giyerek, bugünkü geleneğin temellerini atıyor. Birinci dereceden kuzen olan Viktorya ile Albert’ın evliliklerinin mimarı ise ortak amcaları; Belçika Kralı I. Leopold. Karısı Galler Prensesi Charlotte’un ölümüyle birlikte İngiltere’de hüküm sürme hayalleri suya düşünce, bu sefer yeğenini kral yapmaya karar veriyor.
Gücü paylaşmak istemedi
Bununla birlikte Viktorya, Albert ile tanıştığında etkileniyor ve ona beş gün içinde evlilik teklif ediyor. (Albert statü olarak daha aşağıda olduğu için bu teklif kraliçeden gelmek zorunda). Prens Albert evlenmeleriyle birlikte gücü ele geçirmeye başlıyor. Bunu yapmasının en kolay yolu ise, kraliçeyi sürekli hamile bırakmak. Viktorya hastayken ülkeyi yönetemiyor, dolayısıyla tüm memleket işleriyle Albert ilgileniyor.
Emretmeye ve yönetmeye neredeyse aç bir kişilik olan Albert için, günümüzdeki kontrolcü erkeğin karşılığı denebilir. Saatlerce çalışıyor, karısının tüm yazışmalarını takip ediyor. Diğer yandan sanat, bilim gibi konulara da çok meraklı ki zaten endüstriyel devrimin başlangıcı olan 1851 Büyük Sergi binası onun eseri. Zavallı Viktorya, bir yandan kocasına tapıyor, diğer yandan ise o bir hükümdar ve hiçbir şekilde gücünü kocasıyla paylaşmayı istemiyor. Büyük olasılıkla bu yüzden hamilelikten nefret ediyor ve çocuklarını emzirmeyi reddediyor. Çünkü bunun bir tür hapis olduğunu biliyor.