Bizim ekranda bir benzeri daha yok
Yerli dizi izleme alışkanlığı olmayanları bile cuma geceleri ekran başına geçiren Son Yaz’ın alıştığımız klişelerden çok uzak, şaşırtıcı bir yapısı var
Binnaz Saktanber Son Yaz -veya Whatsapp gruplarındaki adıyla “savcı seks”- iç daraltıcı konuların ve tıkışık hisli dizilerin hüküm sürdüğü yerli ekranın en ferah işlerinden biri. Muhbirlik yapan bir mafya babasının oğlunu (Alperen Duymaz) koruması altına alan ve senelerdir ilgilenmediği karısı (Funda Eryiğit) ve çocuklarının yanına Çeşme’de (sıkı durun) Adalet Sitesi’ne yerleşen savcı Selim Kara’nın (Ali Atay) hikayesini anlatan dizi, ilk başlarda bir Medcezir ve Kuzey Güney karması havası vermiş ve pek de radarıma girmemişti. Amma velakin Son Yaz zamanla çok daha fazlası olduğunu kanıtladı ve arkadaşlarla canlı yayında izleme mertebesine kadar yükseldi. Ki bilirsiniz, bu bir dizinin geleceği en güzel mertebedir. Peki nedir Son Yaz’ın farkı, onu bir buçuk hızda izlemememize sebep olan püfür püfür serinlikleri? İlki, seksin iki yetişkin insan arasında bir ihtimal ve tüm dünya yıkılmadan, kimse kara sevdadan ölmeden de yaşanabilecek doğal bir durum olduğunu göstermesi. Boşanmalarına rağmen aralarındaki çekim bitmeyen karı-koca rolünde Atay ve Eryiğit’in kimyası o kadar tutuyor ki, tüm ‘RTÜKleme’lere rağmen ekrandan tatlı tatlı ateşler çıkarabiliyorlar. Özellikle Eryiğit, en doğal flört anlarının yaratıcısı. Aynı tansiyonun daha genç ve hayranların bayıldığı “öpüştüler mi öpüşecekler mi” versiyonu da Akgün (Duymaz) ve Savcı’nın kızı Yağmur (Hafsanur Sancaktutan) arasında mevcut. İkincisi, neredeyse tüm yerli dizilerin duvardan duvara halısı olan toksik erkeklik ve “kadın kadının kurdudur” diskurunun geçer akçe olmaması. Yani bir Pose izleyeceksiniz sanmayın elbette ama en azından birbirine “Seni seviyorum” diyen, mutfak tezgahı silen erkekler; babalarına “Beni koruma beni sev” diyen, evlenmek istemeyen, gece dışarı çıkan kızlar; kocaları bir arkadaşlarına sarktığı zaman arkadaşlarını değil kocalarını tepikleyen, kendi kariyerlerinin peşinden koşan kadınlar var Son Yaz’da. Üçüncüsü, mafya-devlet mevzularını alışık olduğumuz racon, kan ve kurşun değil de daha sportif ve makaralı bir lensten vermesi. Özellikle Savcı Kara, Akgün ve Soner (Halil Babür) arasındaki atışmalar pek tatlı. Savcının kütüğü Rize’de John McClane havaları, Akgün’ün otorite karşısındaki mahçupluğu ve Soner’in buzlu karizması bu sahnelerin ritmini yükseltiyor. Dizinin gölge starı Halil Babür “Bana başrol lazım” diye bağırıyor. Uzun lafın kısası Son Yaz bir bakış açısı olan, kendiyle dalga geçebilen ve seyirciyi kendine bağlayabilen bir dizi. Ekranda püfür püfür esiyor. Rüzgarı dinmesin.