Dört sezonluk Gomorra’yı yaratan ekibin imzasını taşıyan ZeroZeroZero, sekiz bölümüyle tam bir ‘maraton’ dizisi. Bitirmeden başından kalkılmıyor
Gomorra’yı izlediniz mi? Birkaç hafta önce burada da tanıtmıştık. İtalyanların Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ı diyelim. Bunda vatan-millet-Sakarya aforizmaları yok ama geri kalan her şey, yani yeraltı dünyasının bütün mekanizmaları, aile ilişkileri, ihanetler, hesaplaşmalar, iktidar kavgaları, artık aklınıza ne gelirse, aynı. Aman bir taklitten bahsediliyor sanılmasın, her ikisi de son derece özgün işler. Gomorra, Napoli’nin kenar mahallelerinde büyüyen ve tanık olduğu hayatı 2006’da kitaplaştırdıktan sonra yaklaşık 10 korumayla birlikte ve kurşun geçirmez camlarla yaşamak zorunda kalacak kadar tehdit altında olan gazeteci, yazar, senarist Roberto Saviano’nun kitabından uyarlanmıştı. Kapağında “DİKKAT! İtalyan mafyası öldürmek için bu kitabın yazarını arıyor” notuyla yayımlanan Kan ve Suç İmparatorluğu alt başlığıyla 52 dile çevrilen Gomorra, dünya genelinde 10 milyonun üzerinde sattı. 2008’deki film uyarlaması Cannes’da Grand Prix ödülünü aldı, daha sonra gelen dizisi ise dördüncü sezonu idrak etmiş durumda ve bu sezonların hepsini BluTV’den izlemek mümkün (Hatta pandemi nedeniyle geciken beşinci sezondan çekim haberleri de gelmeye başladı).
Bir sevkiyatın izinde
Fakat şimdi konumuz Gomorra değil, aynı ekibin imzasını taşıyan ve yine bir Saviano uyarlaması olan ZeroZeroZero. İlk gösterimi Venedik Film Festivali’nde yapılan ZeroZeroZero, Gomorra’da ticaretini izlediğimiz uyuşturucunun transit lojistiği üzerine diyelim. Şiddet kaçınılmaz olarak yine var ama epey bir zamanı da rıhtımlarda, konteyner parklarında geçiriyoruz. Amerikalı armatör Edward Lynwood (Gabriel Byrne), Meksika kartellerinin üretiminin İtalyan mafyasına ulaşmasını sağlıyor. Şirketinde, tıfıl oğlu ve çok sağlam bir iş insanı olan kızıyla birlikte çalışıyor. Latin Amerika’nın karanlık köşelerinde başlayan hikaye kartellerin arasındaki güç savaşlarını ve uyuşturucu dünyasındaki büyük hesaplaşmaları ekrana taşıyor. Bir sevkiyatın izinde Meksika, İtalya, Fas, ABD, Senegal derken yine mafyayı rahatsız edecek ve Saviano’nun güvenliğini artırmasına neden olacak bir dizi diyebiliriz yani kısaca. Sekiz bölümlük uyarlamada Andrea Riseborough, Gabriel Byrne, Dane DeHaan başrollerde. Mogwai’nin müziği de unutulmasın.
Yanında iyi gider
The New York Times, 2020’ye girerken ‘Son 10 Yılın En İyi 30 Uluslararası Dizisi’ (yani ABD’de yapılmamış diziler) listesine aldığı Arjantin yapımı El Marginal için “Amerikan hapishane dizileri, El Marginal’in yanında Disney’in aile filmleri gibi kalıyor” demiş. Abartmış diye düşünmeyin, durum aynen böyle. Yolsuzluklar ülkesinin yolsuz savcılarından birinin kızı kaçırılıyor, o da kızını kaçıran çetenin bulunduğu hapishaneye mahkum gibi girip kızı bulması için bir eski polisle anlaşıyor. Ajan mahkumumuzun, Arjantin’in en namlı hapishanesini kontrol altında tutan çete içinde adım adım yükselişini izlerken elbette şiddetin 50 tonuna da vakıf oluyoruz. Oz ve Prison Break hayranlarını pek memnun edecek, onları izlememiş olanları da hemen kendine bağlayacak El Marginal’in üç sezonu var BluTV’de. Bir de El Recluso / The Inmate isimli bir Meksika uyarlaması var, ki o da tek sezon olarak Netflix’te mevcut.