Leo’nun zihninin içinde gezerken

Hayatın Yolları’nda, Javier Bardem’le Elle Fanning’i baba kız rolünde izliyoruz

Günümüz sinemasının en iyi oyuncularından Javier Bardem ve Elle Fanning’i baba-kız olarak perdeye taşıyan Hayatın Yolları (The Roads Not Taken) yönetmen Sally Potter’ın son filmi. Fiziksel olarak düzenlenen son Berlin Film Festivali’nin Ana Yarışma’sına giren drama, eli boş dönmüştü.

Leo’nun kafa karışıklığı

New York’ta geçen bir günün hikayesini anlatan film, geriye dönüşlerle Bardem’in hayat verdiği Leo’nun hikayesine ortak ediyor izleyenleri. Leo nörolojik bir rahatsızlıktan dolayı bakıma muhtaç halde bir apartman dairesinde yalnız yaşamaktadır. Kızı Molly’nin onu hastanede muayeneye götürmek için eve gelişiyle başlar film. Aynı günün akşamı da sona erer. Bu süreçte Leo’nun kafasında canlandırdığı geçmiş günlerine tanıklık ederiz. Ama gerçeklik duygusunu zaman zaman kaybeden adamın zihninden geçenlerin ne kadarı gerçek, ne kadarı hayal biz de bilemeyiz. New York’tan İspanya’ya oradan Yunanistan’a seyahat ederiz biz de Leo’nun zihninde. Lakin film kağıt üzerinde kadrosu ve yönetmeniyle heyecan verici olsa da sonuç o kadar heyecan verici değil maalesef. Leo’nun yaşadığı kafa karışıklığı filmin bütününe de yansımış gibi. Bunda biraz da sorun Javier Bardem’in başrolde olmasıyla ilgili sanırım. Hafızalarımızda halen capcanlı duran Alejandro Amenabar filmi İçimdeki Deniz’de oynadığı unutulmaz Ramon karakterine yakın bir rolde izliyoruz onu. İster istemez film başlar başlamaz aklınıza o rol ve film geliyor. Kıyaslama başlayınca kaybeden Potter oluyor! Sonuç olarak sevdiğimiz iki oyuncuyu ve küçük bir rolle de olsa ekranı şenlendiren Salma Hayek’i bir araya getiren Sally Potter filmi Hayatın Yolları’nın eksiği, gediği olsa da sevdiklerimize kredimiz her zaman mevcut. Yönetmenin bir aile hikayesi anlatacağı Alba adlı yeni filmini de merakla bekliyoruz.

Sally Potter: Denemekten çekinmeyen cesur yönetmen

Sally Potter kariyeri çok iyi başlayan bir yönetmen. Virginia Woolf’un Orlando romanına yepyeni bir yorum getiren aynı adlı ikinci filmiyle, hem kendisi hem de Tilda Swinton yıldıza dönüşmüştü. Ardından kendi yaşamından bir dönemi anlattığı The Tango Lesson geldi. Tango öğretmeniyle aşka düşen bir sinemacı kadını anlatan filmde kendi başroldeydi. Farklı denemeler yapmaktan çekinmeyen, türler arasında gezmeyi seven cesur bir yönetmen. Bundan bir önceki filmi The Party de gayet hoş bir filmdi. Londra’da bir politikacı kadın ve çevresinin yılbaşı gecesini anlatan filme bir yerlerde rastlarsanız kaçırmayın, eğleneceksiniz.
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız