Netflix’in kaplan gücünde filmi
En alt tabakadan gelip hızla yükselen Balram Halwai’nin hikayesini anlatan The White Tiger, günümüzün bölünmüş ve sosyal adaletten uzak Hindistan’ının röntgenini çekiyor Elçin Yahşi elcinyahsi@gazeteoksijen.com 2008 yılında edebiyat dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olan Man Booker ödülünü alan bir roman The White Tiger. Bizde de aynı yıl Pegasus Yayınları tarafından Beyaz Kaplan adıyla yayımlanmış, artık baskısı yok. Roman, kahramanı Balram Halwai’nin Hindistan’ın en alt tabakasından gelip nasıl hızla yükseldiğini ve başarılı bir işadamı olmak için neleri göze aldığını anlatıyor. Dili basit çünkü her şeyi anlatan bizzat Halwai’nin kendisi; akıcı, çünkü roman mektuplardan oluşuyor. Kitabın ilk sayfasında bir ithaf var: “Ramin Bahrani’ye”. Bahrani, Netflix’in ‘2021’de her hafta yeni bir film’ kampanyası kapsamında bugün gösterime giren yepyeni filmi The White Tiger’ın yönetmeni. Peki İran asıllı yönetmen ve Hint asıllı yazar nereden tanışıyor? Columbia Üniversitesi’nde aynı dersleri alıyorlar ve Bahrani’nin deyimiyle “öğrencilerinin çoğu beyaz olan okulda iki ‘dışarlıklı’ olarak” daha çok birbirleriyle arkadaşlık ediyorlar. Birinin hayali yönetmenlik, diğerinin yazarlık. Aravind Adiga diyor ki “Ramin, 2005‘de ilk filmi Man Push Cart’ı yaptığında aslında her ikimizin de kariyerlerinin fitilini ateşledi. Ondan ilham alarak ben de uzun süredir kafamda dolanan romanı yazmaya başladım ve 2008’de bitirdim. Hayaller her zaman gerçekleşmez ama benimki gerçek oldu ve tam 12 yıl sonra kitabım Ramin Bahmani tarafından filme dönüştürüldü. Film, kitabın yeniden hayat bulmasını sağlamanın çok ötesine geçiyor, umarım herkes The White Tiger’ı izleme fırsatını bulur.” Yazardan rejisöre‘Otobüse bin’ öğüdü Ramin Bahrani de taslak aşamasından itibaren yazılışına yakından tanık olduğu ve neredeyse ezbere bildiği kitabı filme dönüştürebilmek için 15 yıl kadar beklediğini anlatıyor. Filmin mekanlarını seçmek üzere Hindistan’a gittiğinde yazarın yönetmene en önemli öğüdü asla klimalı arabalarla değil, halk usulü otobüslerle veya yürüyerek dolaşması olmuş. Bahrani de öğüdü tuttuğunu, hatta kaldığı otellerde ilk iş garaja inip zenginlerin şoförleriyle konuştuğunu belirtiyor. Filmin yapımcısı Akademi ödüllü Yapımcılar arasında Oscar’lı yönetmen Ava Du Vernay var. Genç oyuncu Adarj Gurav (Balram Halvai), başrolleri Pniyanka Chopra Jones ve Rajkummar Rao ile paylaşıyor. Priyanka Jones aynı zamanda filmin yapımcılarından. Oscar şansı ne kadar? Priyanka Chopra Jones’un iyi bir menajeri olmalı ki, birkaç yerde yardımcı kadın oyuncu dalında aday olabileceği haberleri çıktı. Netflix de tanıtımına özen gösterdi; özel gösterimler, yapımcılar ve oyuncularla söyleşiler düzenledi ancak şu aşamada adaylık sürpriz gibi görünüyor. Hindistan’ı anlamak İçin izlenecek 15 şey Bu filmden sonra Hindistan’la ilgili başka şeyler de izlemek isteyeceksiniz, işte ülkeye çok farklı açılardan bakan filmler ve diziler: Aşka en büyük engel sınıf farkı: A Suitable Boy 1300 sayfalık bir romanın altı bölümlük dizisi. Yönetmen Mira Nair. Vikram Seth’in 1993’te yayımlandığı zaman devasa hacmine rağmen çok okunan ve çok ses getiren aynı isimli kitabından uyarlandı. 1947’de bağımsızlığına kavuşan ama bir daha birleşmemek üzere bölünen Hindistan'ı, kızına uygun talip arayan ve kimseleri beğenmeyen bir annenin yaşadıklarını merkeze alarak anlatıyor. (Netflix) Olay yaratan toplu tecavüzün öyküsü: Delhi Crime 2012’de Delhi’de yaşanan ve ülkeyi sokaklara döken toplu tecavüz davasını konu alan yedi bölümlük dizi olayın takipçisi olan kadın polisin üzerinden Hindistan’ın en önemli sorunlarından birini ele alıyor. Geçtiğimiz ay Uluslararası Emmy’lerde 2020’nin en iyi drama dizisi seçildi. (Netflix) Hindistan’ın Narcos’u: Sacred Games Gerçek kişi ve olaylardan esinlenilerek, 2006'da Vikram Chandra’nın yazdığı ve bizde de Salon Yayınları tarafından Kutsal Oyunlar adıyla basılmış romandan uyarlanan dizi. Hindistan’ın sosyal ve politik durumu, Müslüman ve Hindu grupların arasındaki gerilimin yanı sıra iç içe geçmişlik de anlatılıyor. (Netflix) Ülkenin acı dolu inşaatları: Liar’s Dice İsmi ‘üçkağıt’ anlamına gelen şarkısız, türküsüz, rengarenk sarisiz bir Hint filmi. Genç kadın, inşaatlarda çalışmak için büyük şehire giden ve beş aydır haber alamadığı kocasını aramak için minik kızını da alıp köyden kaçar. Kamyon, tren, otobüs ne varsa kullanarak yollara düşer, tesadüfen esrarengiz bir yabancıyla karşılaşır. İnşaat sektörüyle ilgili çok acı gerçekler var. (Netflix) Genölerin çöpçatanı: Indian Matchmaking Sima Taparia, Mumbai’de yaşayan ama işi için ABD ve Hindistan arasında mekik dokuyan, çok başarılı bir çöpçatan hanım. Evlilik çağına gelmiş Hint kökenli gençler (ve aileleri) kapısını aşındırıyor. Sekiz bölümlük belgesel dizide kriterlerin havada uçuştuğu görücü usulü evliliğin en modern halini ve Hindistan’da büyük bir endüstriye dönüşmüş olan evlilik törenlerini izliyoruz. (Netflix) Akıl almaz zenginlik: The Fabulous Lives of Bollywood Wives Bollywood’un ‘içinden’ dört kadının akıl almaz zenginlik içinde yaşanan, rekabeti de eğlencesi de bol hayatlarının ‘reality şovu’. (Netflix) Bu yılın Oscar adayı: Jallikattu Bu yıl Akademi Ödülleri’nde Hindistan’ı temsil edecek olan film kısaca ‘Ücra bir köyde kasabın elinden kurtulan bufalo ortalığı birbirine katar’ şeklinde anlatılabilir. Ancak özellikle ses ve görüntüye dayanan şaşırtıcı ustalıktaki yönetimiyle, insana bir an bile gözünü kırpma fırsatı vermeyen temposuyla, Hint sinemasının özel örneklerinden biri. (Prime Video) Yolu İstanbul’dan da geçiyor: Four More Shots Please! Mumbai’de yaşayan dört genç kadının hikayesi. Biri araştırmacı gazeteci, biri avukat (ve adeta çakma Sandra Bullock), biri spor salonu eğitmeni ve biri de çok varlıklı bir ailenin canı sıkılan kızı. İkinci sezonda bu kız çok bunalımlı olduğu bir dönemde atladığı gibi uçağa kendini İstanbul’da buluyor. İçki şişesini kafasına dikerek yürüdüğü Galata Köprüsü’nden arkadaşlarını arıyor, onlar da arkadaşlarının kendine bir şey yapmasından korkarak soluğu İstanbul’da alıyorlar. Fakat kızımız o sırada yakışıklı Baran’ın koynunda… Neyse, belki izlersiniz, İstanbul’un çok hoş kullanıldığını belirterek, gerisini anlatmayayım. Amazon Prime Hindistan’ın en çok izlenen üç dizisinden biri olan ‘Four More Shots Please!’ çok cesur seks sahneleriyle de çok konuşuluyormuş. (Prime Video)