Nora ölmedi, hayatını yaşıyor

Tülin Özen, Tansu Biçer ve Saim Güveloğlu’nun kurucuları olduğu çiçeği burnunda tiyatro mekânı Bahçe Galata, Nora: Bir Bebek Evi’nin devamı niteliğindeki Nora 2 ile seyircisine merhaba diyor

Gülin Dede Tekin 
Henrik Ibsen’ın 1879 yılında kaleme aldığı Nora: Bir Bebek Evi yazıldığı dönemin koşullarında, toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden tartışıldığı ve kadın karakterlere getirdiği radikal bakış açısıyla döneminin en çarpıcı ve hatta feminist metinlerinden biri olarak kabul ediliyor. Hem babasının hem de kocasının evinde oyuncak bebek gibi hissettirilen, boğucu bir yaşam süren Ibsen’in ‘Nora’sı, oyunun sonunda Ibsen’in Nora için hayal ettiği son olarak ‘terk etmeyi’ seçmesiyle -derler ya- en heyecanlı yerinde bitmişti. Ama Nora’yı özel yapan en önemli şeylerden biri de ‘son’dan sonra yaşadıklarının gizemiydi. Ibsen, Nora’nın ikinci hayatının öngörüsünü seyircisine bırakmıştı. Ta ki Lucas Hnath’ın Nora 2’sine kadar…  Hnath, bu bilinmezi kendi hayal ettiği biçimde yeniden sahneye taşıyor ve ‘3 çocuğu, kocası ve yerleşik hayatını terk ettikten sonra neler yaşadı?’ sorusuyla yola çıkarak Nora’yı önemli bir yüzleşme için evine döndürüyor. Ibsen’in 150 yıl önce büyük bir gümbürtüyle kapattığı kapı, Hnath’ın metninde yeniden çalınıyor ve herkesin öldü sandığı Nora 15 yıl sonra aradığını bulmuş bir kadın olarak geri dönüyor. 

Sahnede yüzleşme

Baskıcı erkek egemen hayattan kaçarak varoluşunu aramaya çıkan Nora, bu arayışta kendi sesini duymayı başarmış, dünyanın kadınlara bakış açısı ve kadınlara sunduğu baskıcı yollar üzerine kitaplar yazan ünlü bir yazar olarak çıkıyor karşımıza. Kurduğu yeni hayatını yıllar boyunca boşanmış bir kadın olarak sürdürürken bir gün kocası Torvald’ın onu anlaştıkları gibi geçmişte boşamadığını öğrenir. Ve hakkı olanı almak için eve döndüğünde ardında bıraktıkları ile aksiyonu az ama diyaloğu bol bir yüzleşme içinde bulur kendini. Hnath’ın evliliğin anlamsızlığına odaklandığı metni yüzleşme konusunda oldukça cömert. Evini bırakıp giden Nora, terk edilmiş koca Torvald, Nora’nın yokluğunda çocukları büyüten bakıcı Anne Marie ve annesiz büyüyen Emmy… Hepsine kendini anlatma fırsatı sunuyor.  Saim Güveloğlu’nun rejisi ile Bahçe Galata’nın açılış oyunu olarak sahneye taşınan Nora 2, Tülin Özen, Tansu Biçer, Nihal G. Koldaş ve Zeynep Çötelioğlu ile aktarıyor bu duyguları. Karakterler onca yıldır içlerinde büyüttüklerini zaman zaman seyirciyle göz teması kurarak tartışıyorlar. Bu çarpışmada taraf tutmamak zaman zaman zor olsa da hem ideolojik hem de kişisel olan bu yüzleşmelerden her izleyici kendi payına düşeni alıyor muhakkak.  Nora’nın kendi iç sesini duyabilmek için iki yıl yalnızlığı ve susmayı seçecek kadar üzerinde hissettiği baskı çoğu kadının kurabileceği bir empati şüphesiz.  Oyun ve oyunculuklar metin ilerledikçe özellikle Tansu Biçer’in de dahil olmasıyla git gide yükseliyor. Karakterlerdeki ve çelişkili görüşlerindeki kontrastı ortaya çıkartırken komedi dozunu da eksik etmeyen oyunda yer yer diyalogların uzunluğu minik kopuşlar yaşatsa da hikâyenin çetrefilleşmesiyle dinamizmini yeniden yakalıyor. Bahçe Galata’nın kapılarla çevrili yepyeni salonu hikâyeye büyük katkı sağlıyor. Hilal Polat’ın özellikle Nora için tasarladığı göz alıcı kostümü ise oyunun yıldızlarından.  Kendi değişimini apaçık bir şekilde sergilemekten kaçınmayan Nora’nın oyun sonunda Torvald’a söylediği “Dünya düşündüğüm kadar değişmedi,” cümlesi, geçen 150 yılda kadınlar adına dünyanın pek de değişmediğine işaret ediyor.  Yine de inanıyorum ki , Nora’nın bütün duygularını sonuna kadar yaşıyor ve korkmuyor oluşuyla, toplumsal normlara kafa tutmasıyla baş edemeyen tüm erkeklere inat ‘kadınlar artık susmayacaklar!’
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar