Savaşıyorum çünkü kadınım

Netflix’in en çok izlenenler listesinden inmeyen yapımı Maid’de dünyanın her ülkesinden, her kadın kendinden bir şeyler bulabilir

Asuman Turhan
Normal bir iş günü sonrası eve gelip Netflix’te gezinirken ‘’Aa mini diziymiş birkaç bölüm seyredip yatarım’’ diye başlayıp başından kalkamazsınız ya hani… Maid tam öyle bir dizi. Tüm bölümleri bir oturuşta bitirmenin getirdiği uykusuzlukla karışık sarhoşluk halinde bile Alex’in kızına baktığı sevgi dolu gözleri düşüyor aklına insanın. Gösterime çıktığından beri Türkiye ilk 10’un da olması hem sürpriz hem de böylesi yara dolu bir hikayenin benimsenmesi nedeniyle sevindirici. Maid kadınların evlilikte veya sevgililikte gördüğü duygusal şiddeti odağına alan bir hikaye. Sevgilisi Sean’la olan sorunlu ilişkisinden kızını da alıp kaçan Alex’in (Margaret Qualley), başkalarının evini temizlerken kendi hayatını da temize çekme çabası gerçekçilikten uzaklaşmadan anlatılıyor. Alex’in ve hikayedeki tüm kadınların hataları, tüm aşırıya kaçmaları “insandır yapar” dedirten tarzda.

Duygusal şiddet

Yanında küçük bir çocukla sokakta kalan bir kadının başının çaresine bakmasının ABD gibi gelişmiş bir ülkede bile ne denli zor olduğunu tüm çıplaklığı ile gösteren hikaye, bir yandan da sosyal devlet imkanlarının çarpıklığını gözler önüne seriyor. Alex’in genç yaşta yaptığı seçimlerin yanlışlığı bir yana, kendini güvende hissetme duygusunun ne denli mühim bir olgu olduğunu anlıyor insan. Bipolar bozukluğu olan bir anne (Andie MacDowell ve gerçekte de Qualley’in annesi) ve alkolik bir babanın kızı olması hayata 100 – 0 yenik başlaması için gayet yeterliyken, Alex bir de hep yağmurdan kaçarken hep doluya tutulmuş. Belki de hayatının en doğru kararını Sean ile yaşadığı o pespaye hayattan kaçarak veriyor. Ama bir yanlıştan döndüğünde her şeyin düzelmesini bekler ya insan, tabii ki hiçbir şey güllük gülistanlık olmuyor. Kızıyla kafasını sokacak bir çatı bulamadan kendini hayatında ilk defa mahkeme salonunda buluyor. Kimsesizlik ve sefalet diz boyuyken bir de velayet davası biniyor üstüne.  İş ve ev bulmak için bir yandan evlere temizliğe giderken bir yandan 6 yaşından beri baktığı bipolar annesiyle olan ilişkisinin zorluğu ile sınanıp duruyor. Alex’in 10 bölüm süren hikayesinde elinden tutanlar hep kadınlar oluyor. Evine temizliğe gittiği Regina ile sinir harbiyle başlayan ilişkisi taş gibi bir kız kardeş dayanışmasına evriliyor mesela. Tüm bu yol boyunca mükemmel insan diyebileceğimiz bir adam da çıkıyor karşısına Alex’in ama işte geçmiş ağır bir taştır derler ya hani, mutlu ve güvende olma fırsatını o taş ayağına dolanarak alıyor elinden. Uğruna üniversiteye gitmekten vazgeçtiği kızı ile kuruyor yeni hayatını. Ama ne kurmak. Maid boşanma ve velayet davalarında yok sayılan duygusal şiddetin ne olduğunu, bir insanı neye çevirebileceğini gösterirken boğazımıza yumru olup oturuyor. İyi yazılmış, iyi oyunculuklarla taçlanmış bu çok güçlü kadın hikayesini sakın ıskalamayın.
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar