Sharon Stone’un mucize gibi hayatı

Sharon Stone, hayatının dökümünü İki Kez Yaşamanın Güzelliği adlı kitabında okurlarla paylaştı. Otobiyografik anlatıda 63 yıla sığan başarılar ve güzellikler kadar travmalar ve yüzleşmeler de var

Sadece iyi bir oyuncuyu değil, insan hakları aktivisti, sanatçı, anne, evlat, kız kardeş ve yazar olarak Sharon Stone’u anlatan İki Kez Yaşamanın Güzelliği, yayımlandığı günden itibaren tüm dünyada büyük tartışmalara yol açtı. Kitabın satır aralarında Hollywood’daki gelir eşitsizlikleri, kasaba kızı Sharon’ın hayat boyu uğradığı ayrımcılık, yaşadığı taciz ve travmalar, erkekler dünyasında var olma mücadelesi yer alıyor.  Nobel Barış Zirvesi Ödülü, Harvard İnsani Ödülü, İnsan Hakları Kampanyası İnsani Ödülü ve Einstein Başarı Ruhu Ödülü kazanan Stone; kitabında bilinmeyenleriyle, sırlarıyla, okuru bambaşka bir Sharon’la tanıştırıyor. 

Ölümden son anda kurtulmak

Otobiyografik anlatı, İlknur Özdemir’in ustalıklı çevirisiyle geçen günlerde Sia Kitap’tan yayımlandı. Stone kitapta her ne kadar iki kez yaşamanın güzelliğini anlattığını söylese de yaşam öyküsüne bakıldığında tek hayata onlarca hikâyeyi sığdırdığını ve defalarca baştan başladığını görüyoruz. Taciz, disleksi, zorbalık, eşitsizlik ve ayrımcılık kitaptaki hemen her anıda gösteriyor kendini. Hayatının özeti ise “sıradan ile mucizenin buluştuğu anlar bütünü”. İki Kez Yaşamanın Güzelliği, Stone’un beyin kanaması geçirdiği o meşum günle açılıyor. 2001 yılında hastaneye kaldırılan Stone’a teşhis önce konulamıyor, doktorlar panik içinde kendi aralarında tartışırken, Stone’un otuz yıl önce ölen büyükannesi Stone’a görünüyor ve boynunu ne olursa olsun kıpırdatmamasını söylüyor. Bu tuhaf deneyime kulak veren Stone sabit duruyor ve sonradan anlaşılıyor ki yaptığı şey hayatını kurtarıyor, ki hayatta kalma olasılığı sadece yüzde birken. Bu sarsıcı açılışın ardından Stone’un Pennsylvania’nın küçük bir kasabasında, son derece zor şartlarda geçen çocukluğunu okumaya başlıyoruz. İrlanda kökenli ailesi sert, şartlar çetin, hayata tutunmak zor hepsi için. Yine de her şeye rağmen tuhaf bir umutla, hırs ve azimle geçen bir çocukluk onunki. Zor şartlarda büyümüş, şansın ve disiplinin yardımıyla ‘yırtmış bir yıldız’ hikâyesi okuyacağımızı zannederken, bir anda Stone’un yıllarca sakladığı gerçeklerle yüzleşiyoruz. Stone küçük yaşlardan itibaren istismara türlü şekillerde şahitlik etmiş ve bizzat yaşayıp hayatta kalmış bir kadın: Oyun alanındaki bir çocuk, lise fen öğretmeni, McDonald’s’taki yönetici... Dahası cinsel eğitimin yetersizliği nedeniyle hamile kalıyor ve çok genç yaşta kürtaj oluyor.  Ancak Stone’u ve kız kardeşini tamamen değiştirip dönüştüren hikâye ilerleyen sayfalarda karşımıza çıkıyor. O ve kız kardeşi, büyükbabalarının tekrarlanan cinsel tacizine yıllarca maruz kalmışlar ve istismar ancak Stone’un ergenlik zamanlarında büyükbabasının ölümüyle sonlanmış. Bu yönüyle İki Kez Yaşamanın Güzelliği ismi hem Stone’un ölüme yakın deneyimine denk geliyor, hem büyükbabasının tacizi sonrası hayatta kalmayı başarmasına hem de tüm yaşadıklarıyla yüzleşmesi ve sonunda affetmeyi öğrenmesine...  

Üstün zekalı küçük kızın acılarla dolu hikayesi

İki Kez Yaşamanın Güzelliği şifanın ve kurtuluşun, şefkat ve anlayışın kitabı. Stone, kitabı kendisi de çocukluğunda istismar yaşayan ve hayatta kalmayı başaran annesine adıyor. Travmaları seslendirmenin hem kendisi, hem annesi hem de aslında tüm istismar mağdurları için çok önemli olduğunun altını çiziyor. Anne ve babasıyla çok geç yaşta gerçekten konuşabildiğini, onları sevmeyi ancak böyle öğrendiğini açıklıkla söylüyor.  “Sütümüzü mandıradan alırdık, sebzemizi annemin kendi elleriyle ekip biçtiği geniş bahçemizden, proteinimiz de babam neyi avlarsa oradan gelirdi,” diyerek çocukluğunu özetleyen, zekasıyla 5 yaşında okula başlatılan ve ilk günden okulun bilim projesi haline gelen tuhaf bir kız çocuğunun hikâyesi onunki. Annesiyle hep karmaşık bir ilişkisi olmuş. Dikenli çalılarla dövülen annesine büyükbabasının tacizini anlatamasa da onun bu durumu farkına varmamış olmasını anlamlandırmakta hep zorlanmış.   Yaşadığı travmanın etkilerini kariyerine ister istemez yansıtmış ileriki hayatında. Temel İçgüdü’de bir seri katili oynarken o öfkeden yararlandığını söylüyor. 

Film dünyasının acımasız tiranları arasında 

Stone’un otobiyografisinin yayımlanmasıyla beraber övgüler kadar eleştiriler de seslendirildi, acımasız tiranların elinde olan film endüstrisine dair daha büyük ifşalar yapması, net isimler vermesi, detaylı bilgiler paylaşması bekleniyordu.  Stone’a göre istismarı, tacizi, travmaları konuşma ve başa çıkma konusunda henüz yolun başındayız, yine de paylaşılan her hikâyeyle kadınlar daha çok özgürleşiyor, #MeToo akımı da bunun için çok kıymetli. Kadınların kendi hayatları, kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olmadığını dünya çapında bir yıldızın kaleminden, deneyimlerinden okumak ise çok önemli. 

Kitaptan

Temel İçgüdü’deki ünlü sahneye dair… “Temel İçgüdü çekildikten sonra izlemem için çağırdılar beni. Deyim yerindeyse hepimizi düşündüren durum dikkate alındığında orada sadece benim ve yönetmenin bulunması beklenirdi, oysa salon dağıtıcılar ve avukatlarla doluydu, ki bunların çoğunun projemizle ilgisi yoktu. Vajinamın filmde nasıl göründüğünü ilk kez böyle gördüm, bana ‘Hiçbir şey göremiyoruz – külotunu çıkarmanı istiyorum, beyaz renk ışığı yansıtıyor, dolayısıyla üzerinde külot olduğu anlaşılıyor,’ dendikten çok sonra. Evet bu konuda pek çok bakış açısı vardı, ama söz konusunu benim vajinam olduğuna göre şunu söyleyeyim: Diğer bakış açılarının hiçbir hükmü yok. Ekrandaki bendim, benim bedenimdi. Karar vermeliydim. Projeksiyon odasına gittim, Paul’e bir tokat patlattım, çıktım, arabama gittim, avukatımı aradım...”
  • İki Kez Yaşamanın Güzelliği / Sharon Stone / Çeviren: İlknur Özdemir / Sia Kitap / Otobiyografi - Anı / 240 Sayfa
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız