Çağan Irmak’ın gözünden sinemanın altın çağının unutulmuş tarihi, ikinci sezonun 5 bölümüyle birden BluTV’de yerini aldı
Defne Akman
defnettinhanim@gmail.com Senaryosu Levent Cantek ve Volkan Sümbül’e ait olan Yeşilçam’da bu sezon yine aşk, intikam, gözyaşı, yanlış anlaşılmalar, fedakarlıklar var. Yani bir Yeşilçam filminde ne olması gerekiyorsa hepsi… Dizinin yönetmeni Çağan Irmak ise ortaya son derece dinamik, güler yüzlü, birleştirici ve ustaca bir iş çıkarmış. İlk sezon borçları yüzünden filmlerinin haklarını devretmek zorunda kalmış sinemacı Semih Ateş’in (Çağatay Ulusoy) eski kayınçosu Hakan (Bora Akkaş) ve yeni yıldız adayı Tülin (Afra Saraçoğlu) ile el ele vererek yeniden ayağa kalkmak için 1964-65’te verdiği mücadeleyi izlemiştik. Semih’in en büyük düşmanı, eski karısı Mine Cansu’yu da (Selin Şekerci) elinden alan Reha Esmer’di (Yetkin Dikinciler). Semih babasını küçük yaşta kaybetmiş ve annesi Belkıs Derinsu (Güngör Bayrak) tarafından terk edilmiş, sinema mirasını ise Kosta adındaki makinist ustasından devralan bir karakterdi.
Eller aya giderken
Bu sefer artık 1969’dayız. Mini etekler, hippiler, avantgart yaşamlar, gece kulüpleri, LSD tripleri hepsi burada. Tülin ile Semih evlenmişler, bir çocukları olmuş. Ama bu yeni düzen belli ki onlara iyi gelmemiş. Tülin oyunculuk kariyerini bir kenara bırakmış, tüm hayatı annelikten ibaret olmuş, Semih ise nefes alamıyor, bunalmış durumda. Bir zamanların ünlü film yıldızı Mine Cansu Anadolu’da pavyona düşmüş. Reha’nın kızıyla evlendikten sonra “iç güveysi” olan Hakan ise çoktan ablası Mine ve Semih’e sırtını dönmüş durumda. Bir de Semih’in yeni heyecanı haline dönüşecek olan İngiliz asıllı Türk iş adamının sanat sevdalısı sosyetik karısı Gazel (Bige Önal) var. Bugün filmler artık eskisi kadar önemli değil. İnsanların dikkati internet ve bilgisayar oyunları arasında dağılıyor. Eskisinden çok daha fazla ünlü var ama onlara tapmıyoruz. İşte bu yüzden “Bir film yaparım hastalar iyileşir, mevsim değişir” diyerek Çağatay Ulusoy’un hayat verdiği prodüktör Semih Ateş karakteri önemli. Semih Ateş gırtlağına kadar borca batabilir; çapkın, umursamaz ya da taş kalpli olabilir. Ama içinde yanıp sönen bir sinema ateşi olduğu muhakkak. Yeşilçam kadın-erkek temsilleri bakımından medeni bir yaklaşıma sahip. Eski karı-koca Mine ile Semih’in dostluğu, oyunculuk kariyerine ara veren Tülin’in çalışma hayatına yapımcı olarak dönmesi gözden kaçmayan seçimler. Bir diğer nokta ise insanların yakalamak için çok uğraştığı, elde ettikleri zaman ise kendilerini tatmin etmediklerini gördükleri şöhrete olan yaklaşım. Şöhret meselesi özellikle Mine, Cansu ve Tülin karakterlerinde incelikle işlenmiş. Sanat dostu, yeniliklere açık ve canı çok sıkılan zengin kadın rolündeki Bige Önal da çok başarılı. Görüntü yönetmenliğini Gökhan Tiryaki’nin üstlendiği dizinin görsel dili kadar müziklerinin de özenle seçildiğini belirtmek gerek. Hümeyra’dan Kördüğüm, Barış Manço’dan Kol Düğmeleri, Cem Karaca’dan Resimdeki Gözyaşları dönemin ruhunu yansıtan şarkılardan bazıları. Bu kesinlikle sinemayı çok seven insanlar tarafından yapılmış bir dizi. Bize anti-komünist kara listelerden seks filmlerine, kahpe Bizans’tan salon komedilerine kadar Yeşilçam sinemasının unutulmuş tarihini ve kamera arkasını içi dışı bir olarak aktarıyor. Çok iyi bildiğimizi sandığımız bir konuyu bugüne kadar keşfedilmemiş köşelere, denenmemiş açılara eğilerek anlattığı için de etkileyici. Belli ki bize daha söyleyeceği çok şey var.