Netflix’in prömiyerini Londra Film Festivali’nde yapan yeni yapımı The Harder They Fall, akıcı bir ‘siyah western’ örneği
Burak Göral
Amerikan tarihinin Vahşi Batı dönemine odaklanan western film türünün altında pek çok alt-tür de bulunmakta. Bunlardan biri, ‘siyah western’ler diyebileceğimiz, Afro-Amerikan karakterlerin ana kahraman olduğu filmlerden oluşur. Irkçılık vurgusu mutlaka yapılır ve kendine özgü bir sertlik de barındırır. Çok zengin bir külliyata sahip değildir; özellikle 1990’larda Mario Van Peebles’ın Posse adlı filmiyle gündeme gelmişti ama kuşkusuz en ünlüsü Quentin Tarantino’nun Django Unchained’idir. Bir de ‘neo-western’ler var. Karakter tasarımları daha yenilikçi, farklı türden müzik kullanımına sahip, hızlı kurgusuyla ya da modern temalara yaklaşımıyla ‘klasik western’lere göre farklı biçimsel tercihlerle yapılmış filmlerdir. İşte The Harder They Fall bu iki alt türe de ait.
Gerçek karakterlerden
The Bullitts sahne adıyla da bilinen İngiliz şarkıcı Jeymes Samuel, zaten şarkılarının video kliplerini sinema filmi tadında çekmesiyle de biliniyordu. Western türüne olan ilgisini kendi çektiği orta metrajlı film/klip They Die by Dawn’dan da görebilmek mümkün. Şimdi ilk sinema filmiyle kendisini gösteriyor. Aslında hikayesi çok basit ve fazla da derinleşemiyor ama Vahşi Batı tarihinin gerçek karakterlerinden yola çıkılarak oluşturulmuş güzel bir seyirlik sunuyor. Ailesi çocukken gözleri önünde öldürülen Nat Love, yıllar sonra kendi çetesiyle soyguncuları soyarak geçinen ve arada kişisel intikamını da sürdüren bir silahşöre dönüşmüştür. Ailesini katleden Rufus Buck’ın, sevgilisi Trudy ve onun topladığı yeni çete sayesinde tekrar serbest kaldığı haberini alınca harekete geçer. Yanında, evlenmeyi düşündüğü sevgilisi Mary ve arkadaşları vardır. Böylece Nat Love ve Rufus Buck; çeteleri birlikte kanlı bir finale doğru sürüklenirler...
Tarantino filmi gibi
Tümüyle siyah oyunculardan oluşan filmde bir Tarantino etkisi görmemek pek mümkün değil doğrusu. Etkileyici bir açılış sahnesi ve aynı zamanda yapımcılarından biri olan Jay-Z’nin jenerik müziğiyle seyirciyi hemen avucunun içine alıyor film. Yönetmen Samuel, özellikle kötüler için ince bir kast çalışması yapmış: Rufus Buck rolünde sevilen siyah oyuncu Idris Elba, sevgilisi Trudy rolünde Oscar’lı Regina King ve onun sağ kolu olarak LaKeith Stanfield göründükleri sahneleri olduklarından daha ilgi çekici hale getiriyorlar. Hikayenin kahramanı Nat Love’ı Jonathan Majors içten bir sempatiyle canlandırıyor. Sevgilisi Mary’yi de Deadpool 2 ve Joker filmlerindeki rolüyle ilgi çeken Zazie Beetz canlandırmış. Şiddet dozu yüksek sahneler, kıvrak diyaloglar, farklı müzik kullanımı, yer yer sürpriz yapan esprili bir bakış (beyazların kasabasının tümüyle beyaz badanalı evlerden oluşması mesela) ve birkaç müzikal numara izleyenlerin hoşuna gidecektir. Süresi içeriğine göre biraz uzun. Rahatlıkla 20-25 dakika kısaltılabilir ve yine de özünden hiçbir şey kaybetmeyebilirdi.