‘Tek çocuk’ döneminin tüyler ürpeten gerçekleri

Çin’in 35 yıl boyunca sürdürdüğü ‘her aileye sadece bir çocuk’ politikasının yaşattıklarını anlatan belgesel One Child Nation Prime Video’da

Derin Koçer
"Bireyler topluma boyun eğmelidir.” “Toplumsal fayda her şeyin üzerindedir.” “Parti yanılmaz.” Meşhur bir distopya kurmacasından değil bu cümleler. Vatandaşlara çocuklarını öldürmeyi kabul ettiren bir devlet anlatısını tarif ederken bir Çinli sanatçının ağzından çıkmışlar. Dibine kadar gerçek yani. Çin’in 35 sene boyunca sürdürdüğü, ülkede ailelerin sadece bir çocuk yapmalarına izin veren politikayı anlatan One Child Nation belgeselinde buna benzer birçok ifade duyuyor izleyenler.

Kız çocuklar terk edildi

Aslında bu, geçtiğimiz günlerde ilk defa Kongre’ye seslenen ABD Başkanı Joe Biden’ın da açıkça söylediği gibi, bu yüzyılın liderliği için yarışan iki ayrı siyasi geleneğin arasındaki farkı da özetliyor: Bir tarafta devletin otoritesini kutsayanlar duruyor; diğer tarafta insan onuruna öncelik verenler. Yönetmen Nanfu Wang de “tek çocuk dönemi”nde doğmuş; sokakları kaplayan afişlerde, oyun kartlarında, tiyatro oyunlarında, şarkılarda... “Hayatın arka planında” tek çocuk propagandasına tanık olmuş ama kendi çocuğunu dünyaya getirmeden önce memleketini terk etmiş biri. Ülkesinin hikayesi, kendi öyküsü aynı zamanda. Bu yüzden de köyüne dönüyor ve tarihini anlamaya çalışıyor. Kaçtığı yasaklar dünyasının sebep olduğu trajediler yığılıyor önüne: Kız çocukları terk eden aileler, dolup taşan yetimhaneler, çocuklarını satmaya çalışan ebeveynler, bunu bir ticarete dönüştüren eyaletler, çöplüklerden çıkan küçücük cesetler…  Sorumlu bürokratların dilindeyse kötülüğü sıradanlaştıran o tanıdık cümle var: “Sadece emirleri uyguluyorduk.” Üstelik o sorgulanamayan kararların sonuçları da hesaplananlarla uyuşmuyor: Ülke yaşlılarına bakacak insan arıyor. Şimdi o eski propaganda cümlelerinin yerini “Bir az, iki çocuk iyidir” sloganı almış; televizyonda “Ölürüm Çin’im” diyen karakterler de insanları iki çocuk yapmaya çağırıyor. Ama yine devletin o ceberrut yüzüne bakıp onu sorgulayamıyor halk. Belgeselin anlatıcısı Çin’de kısırlaştırılmış bir kadınla konuşmak istediğinde mahallenin insanları sadece “Onun da mı başını belaya sokmak istiyorsun?” diyor. Wang gibi soru soranlar, kendi ailelerinden bile dışlanıyor. Hepsinden kötüsü, toplumca şahit oldukları trajedilere rağmen bugün Çin’de insanların hâlâ o günleri savunduğunu da görüyoruz belgeselde. Biri “Bu politikada nefret edilecek ne var?” diye sormaktan imtina etmiyor. “Politika, politikadır.” Bu normalleşmiş itaat kültürü, uygulanabilecek her politikadan daha tehlikelidir belki de.
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız