Yeni bir Oscar adayı geldi

Netflix yapımı tick, tick... BOOM!; yaratıcılık, vazgeçmemek üzerine yapılmış en güçlü filmlerden

Jonathan Larson henüz 36 yaşında hayatını kaybetmiş, geleceği çok parlak, yetenekli bir müzikal ve oyun yazarıydı. Okul yıllarını oyunculuğa, dramatik yazarlığa ve müzisyenliğe adamış, kendisini üretken bir geleceğe hazırlamıştı. New York’a taşınınca kendi gibi sahne sanatlarıyla ilgilenen birçok gençle kirasını paylaşarak ve garsonlukla geçinerek ilk rock müzikali Superbia için senelerce çalışmıştı. En büyük hedefi 30 yaşına basmadan önce ilk oyununu sahneye koyabilmekti. Larson bu amacına erişemedi ama 31 yaşında New York’taki günlerinden esinlendiği ve yaratıcılık sürecinin zorluklarını anlattığı diğer oyunu ‘bir rock monologu’ olarak kurguladığı tick, tick... BOOM!’u off-Broadway oyunu olarak çıkarabildi. Ama asıl başyapıtı birkaç yıl sonra, senelerce Broadway’de sahnelerde kalacak olan Tony ve Pulitzer ödülleri kazanan Rent olacaktı. Ancak kendisi bunları göremeyecek çünkü galasından birkaç ay önce bir kalp rahatsızlığı yüzünden hayata veda edecekti. Larson hayalini kurduğu en büyük başarısını yakalayıp bunun tadını çıkaramadan gitti bu dünyadan. Çok az eseri olmasına rağmen homofobi, genç sanatçıların sistem içindeki varoluş mücadeleleri, özgüven, dostluk, bağımlılık meselelerine takıntılıydı. Hâlâ yaşasaydı bu temalarda kim bilir neler anlatacaktı daha...

Enerjisi çok yüksek

Hem onun ilk oyununu yazma serüvenini hem de iç dünyasını enerjik ve samimi bir tonda anlatan Netflix filmi tick, tick... BOOM!, geçtiğimiz yıllarda sahneye koyduğu ve başrolünü oynadığı bol ödüllü şaheser Hamilton müzikaliyle tüm dünyanın ilgisini çeken Lin-Manuel Miranda’nın yönetmenliğini yaptığı ilk film aynı zamanda. Miranda ünlü müzikalinde de yaptığı gibi hızlı bir kurguyla kahramanının enerjisine yetişmeye çalışmış, hayli de başarılı olmuş. 90’ların New York’unda bohem ve yaratıcı bir yaşamı maddi olarak sürdürebilmenin zorluklarına, hırslı ve yetenekli bir gencin kendini gösterme çabası karışıyor. Bu da filmi tipik bir biyografiden çıkarıp nitelikli bir yapıma dönüştürüyor. Müzikler çok büyük dans koreografileriyle destekli olmasalar da duyguları yüksek. Miranda bazı sinematografik numaralarla da seyirci ilgisini diri tutuyor. İki Örümcek Adam filminde Peter Parker’ı canlandırmış ve Sosyal Ağ’daki (The Social Network) rolüyle de hatırlanan Andrew Garfield dokunaklı bir performansla getiriyor karşımıza. 2022 Akademi Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde Oscar’a aday gösterilirse hiç şaşırtmayacak...
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım