The Attaché, Tel Aviv’den Paris’e göç edince kariyerini, huzurunu ve aşkını kaybeden bir müzisyenin üzerinden göçmenliğin sorunlarını işliyor
Elif Eren
Başarılı caz müzisyeni Avshalom’un karısı Annabelle, Paris’teki İsrail elçiliğinde bir yıllığına göçmen ataşesi olarak iş bulur. Müzik kariyerinin iyi bir noktasında olan Avshalom çok gönüllü olmasa da çift, çocukları Uri ile birlikte taşınır. Paris’te romantik bir yıl geçirmeyi hayal eden çift, Fransız Yahudisi olan Anabelle’in kalburüstü ailesine de yakınlaşmış olurlar, hayatlarındaki dengeler yerinden oynar.
Bataclan’la yükselen nefret
Avshalom oğluyla Paris’e geldiği gün önce İsrail’deki müzik grubundan atıldığını öğrenir, ardından Paris’i kana bulayan Bataclan saldırıları gerçekleşir. Yeni hayatına adım atar atmaz kendini kaosun için bulan Avshalom; dilini bilmediği, tanımadığı bir yerde kimliğinden ve görünüşünden ötürü hedef durumuna düşer. Üstüne üstlük Yahudilere yönelik tehditler arttığı için İsrail elçiliği çalışanları ve yakınları için güvenlik alarmı verilir. Avshalom’un hem tehdit olarak görüldüğü hem de tehdit edildiği bu yeni dünyada dengesini ve huzurunu koruması imkansızdır. Zamanımızın en önemli ve tartışmalı konularından göçmenlik üzerine bir drama olan BluTV’deki The Attaché, 2015’te Paris’te yaşanan terör saldırılarından sonra yaşanan gerçek bir hikayeden ilham alıyor. Hatırlatmak gerekirse; 13 Kasım 2015’te Bataclan Konser Salonu ve Fransa Stadı çevresinde gerçekleşen silahlı ve bombalı saldırılarda 130 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. Fransa’nın yaşadığı en büyük ulusal travmalardan biri olan cihatçı saldırılardan sonra tüm Avrupa’da İslamofobi ile birlikte antisemitizm de yükselişe geçti. (Saldırılara dair hafızanızı güncellemek isterseniz Netflix’teki 13 Kasım: Paris Saldırıları isimli üç bölümlük belgesel serisini izleyebilirsiniz.) Diziye dönersek… The Attaché, merkezine aldığı göçmenlik sorununun yanı sıra Anabelle-Avshalom çiftinin aşkı ve güç dengelerinin değişmesiyle çatırdayan evlilikleri ile ilgili bir katmana daha sahip. Avshalom; kendi topraklarından, düzeninden, kariyerinden kopmak zorunda olduğu için olabildiğince mutsuz. Öte yandan doğup büyüdüğü Paris’ten uzaklaşarak yerleştiği Tel Aviv’de uzun yıllar ev ve çocuk odaklı bir yaşam süren Anabelle’in yeniden, kendi deyimiyle ‘hayatını’ kazanması çiftin arasında uçurumu büyütüyor. Sıradan görünen bu evlilik krizinin ardında dahi pek çok mesaj uçuşuyor. Belki de Anabelle’in de dediği gibi söz konusu göçmenlik olduğunda “Bazılarına göre hayaller gerçek olur, bazılarının hayatı mahvolur.”
Deneyimlerinden yola çıktı
Filmin senaristi, yönetmeni ve Avshalom karakterine hayat veren başrol oyuncusu Eli Ben-David, The Attaché’yi kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yaratmış. Dizi ırkçılığın sadece bize yöneldiğinde kötü bir şey olduğuna, herkesin birbirini dışladığı bir dünyada yaşadığımıza dair samimi bir yüzleşme fırsatı.
Netflix'teki gurbetçiler
His House Savaştan ve yoksulluktan kaçmak her zaman iyi sonuçlar getirir mi? Sudan’dan İngiltere’ye göç eden çiftimizi düşünürsek her zaman değil. Life Overtakes Me Vazgeçme ya da Teslimiyet Sendromu olarak bilinen “mülteci hastalığı”, 40 dakikalık belgeselde İsveç’teki mülteci çocuklar üzerinden anlatılıyor. Out of Many, One Dünya üzerindeki her beş göçmenden birinin tercih ettiği ABD vatandaşlık sınavına hazırlanan her milletten, ırktan, dinden, insanın tecrübeleri. Stateless Avustralya’daki bir göçmen kampında geçen altı bölümlük mini dizi dört benzemez karakteri bir noktada buluşturuyor; hapiste.