İki ay önce, bu yaz onun gibisini izleyemeyeceğinizi söylemiştik. Yılın dizisi The White Lotus’un altı bölümü bitti, herkes onu konuşuyor
Binnaz Saktanber
The Mare of Easttown mı The Underground Railroad mu derken 2021 ekranı golü son çeyrekte attı: Mike White’ın yazıp yönettiği The White Lotus, HBO’nun en sofistike işlerinden ve yılın açık ara en iyi dizisi. Gizemli bir ölümle başlayan ve son ana dek kimin öldüğünü açık etmeyen dizi, kanalın Big Little Lies, The Undoing gibi popüler “katil kim?” dizilerine de selam çakan bir dramedi. Ama son tahlilde The White Lotus bir cinayet dizisi değil. Şöyle diyelim: The White Lotus’un ilgilendiği cinayetler silahla işlenen cinsten değil. Hawaii’deki lüks The White Lotus’un VIP misafirleri otele giriş yapar: Balayına gelmiş anne kuzusu Shane ve gazeteci karısı Rachel; annesinin küllerini okyanusa serpmeye gelmiş alkolik Tanya (bütün ödülleri alması garanti bir Jennifer Coolidge oynuyor) ve Mossbacher ailesi: Sheryl Sandberg vari bir CFO olan aile reisi Nicole, onun gölgede kalmış kocası Mark, ergen oğulları Quinn, havuz başında Lacan ve Nietzsche okuyup annesinin başarılarına burun kıvıran Z jenerasyonu Olivia ve onun yanında bir politik nişane gibi taşıdığı yakın arkadaşı ve dizinin tek beyaz olmayan VIP’i Paula. Misafirleri karşılayan ekibin başında otel menajeri Armond (Jennifer Coolidge’den kalan ödülleri toplayacak bir Murray Bartlett) vardır. “İçinizden geliyormuş gibi el sallayın!” der Armond. “Her müşteri kendini otelin seçilmiş en küçük çocuğu gibi hissetmek ister.” Bu seçilmiş çocuklar ve otel çalışanları arasındaki güç ve imtiyaz ilişkileri, lütfenler, “nerde kaldı bu içki”ler ve şimdi geliyor efendim”ler arasına sıkışmış tüm iğrençlikler, sınıfsal öfkeler ve onlardan çıkan acı komedi The White Lotus’un bel kemiğini oluşturuyor. Üstelik Mike White, Survivor ve The Amazing Race gibi yarışmalara katılmış olmanın verdiği avantajı ustaca hikâyeye yediriyor. Gerçek zorluk nedir bilmeyen şanslıların kendilerini hayatta hissetmek için uydurduğu yapay krizler, sadece eşitsizliklerin “farkında” olmanın kendilerine bir ahlaki üstünlük sağladığını sanan ödlekler ve kendi konforuyla dünyanın iyiliği arasında sıkıştığında kendini seçen özelliksizler. The White Lotus yüzümüze tutulan kirli bir ayna gibi. Karakterlerden biri sizsiniz. Ama dikkatli bakın, o sandığınız kişi olmayabilirsiniz.