Bu gençler neden istifa ediyor?

Pandeminin tetiklediği “Büyük Yeniden Değerlendirme Çağı”nda yaşanan istifa furyasının arkasında değer görmeme hissi ve aidiyet eksikliği var. Maaş, Z kuşağıyla birlikte birinci kriter olma özelliğini iyice yitirdi

Pilita Clark
Yakın zamanda katıldığım bir sanayiciler  buluşması beni epey şaşırttı. Otomobil, gübre, çelik, cam, parfümeri gibi farklı sektörlerden yöneticiler vardı. Herkes Covid kaynaklı kıtlıktan dertliydi. Bilgisayar çiplerinden IKEA minderlerine kadar her ürünün arzı sekteye uğramıştı. “Büyük İstifa” adı verilen çalışan kıtlığı da canlarını sıkıyordu.  Pandemi sona erdiğinde genç çalışan bulamayacaklarını söylediler.  Binlerce çalışanı olan bir global şirketin yöneticisi, “Üretim sektöründe yeni nesillere hitap eden pozisyonlar oluşturma tarzımızı tamamen değiştirmemiz gerekiyor” diyor.  Daha Covid vurmadan çok önce fabrika sahipleri ciddi bir personel eksiğiyle karşı karşıyaydı. 2018 yılına kadar uzanan çalışmalar, Amerikalı sanayicilerin özellikle sektöre dair “olumsuz algı” sorunu yüzünden 2030’a kadar 2.4 milyon çalışan eksiğiyle karşı karşıya kalacağını öngörüyordu.  Ancak toplantı sırasında birisi bana Joe Biden’ın geçtiğimiz günlerdeki tavsiyesini hatırlattı. Başkan, Amerika’da işletmelerin çalışan bulmakta zorlanmasına yol açan iş gücü kıtlığı sorulunca, “Ücretleri artırın” demişti. Gençlere daha yüksek ücret vermenin işe yarayıp yaramayacağını sordum. Yöneticiler sandığım kadar etkili olmayacağını söylediler.  İçlerinden biri, ücretin elbette önemli olduğunu söylüyor ama ona göre para, “eski kuşaklar için olduğu kadar etkili bir özendirici değil ve buna güvenemeyiz.” Aynı yönetici, bu tavrın 1980-2000 arasında doğan ve bu yıl en yaşlısı 40 yaşını dolduran nesilde gözlendiğini, 1997 ve sonrasında doğan Z kuşağında ise daha bariz olduğunu belirtti.  Ücret konusundaki tutumlar değişiyorsa, bunun tüm işverenler için ciddi sonuçları olur.  Değişim, birçok çalışan için pandemiyle birlikte başladığına inanılan “Büyük Yeniden Değerlendirme Çağı” ile uyumlu. 

“İş bulmasam da ayrılırım”

Geçen ay yayınlanan McKinsey raporuna göre, Nisan’dan bu yana 15 milyondan fazla Amerikalı işinden ayrıldı; ABD, Avustralya, İngiltere, Kanada ve Singapur’daki çalışanların yüzde 40’ı, altı ay içinde işten ayrılmasının “ihtimal dahilinde” olduğunu söylüyor.  İşten ayrılmayı düşündüğünü söyleyenlerin üçte ikisi, yeni bir iş bulmadan da ayrılmaya hazır.  İnsanların öne sürdüğü ana ayrılma sebebi, çalıştıkları yerden ve yöneticilerinden yeterince değer görmedikleri hissi ve aidiyet eksikliği.  Kimi yöneticiler daha fazla özerklik, daha fazla takdir, daha esnek saatler, daha iyi tatiller ve iş hayatını genel olarak daha eğlenceli kılacak şeylerden bahsediyor.  Geçen hafta Unilever tüketim maddeleri grubunda dijital pazarlamacı olarak çalışan 34 yaşındaki Sophie Munn ile konuştuktan sonra buna biraz daha ikna oldum.  Munn dört yıl önce iki ay yaz tatili olan bir öğretmenle evlenmek üzereymiş; evlilik öncesi Unilever’deki ücretsiz izin hakkından yararlanmaya karar vermiş. Neticede, Munn’ın üç haftalık balayı planı iki aylık bir seyyahlığa dönüşmüş. Şöyle diyor: “Maaş önemli ama hayatımı yaşamak istiyorum.” ©️ The Financial Times
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız