Domuz kalbi nakli umut oldu, sırada böbrek bekleyenler var

ABD’de domuz kalbini insana nakleden bilim insanlarının çalışmaları böbrek nakline ihtiyaç duyan ve sayıları çok daha fazla olan hastalara da müjde getirebilir. Ama umut verici çalışmaların tamamlanmasına yıllar var

Geçen ay Baltimore’daki Maryland Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden cerrahlar 57 yaşındaki bir adamın sorunlu kalbini bir domuzdan alınma, üzerinde 10 gen düzenlemesi yapılmış kalple değiştirdi. Dört hafta geçti ve hasta David Bennett yeni kalbini reddettiğine dair herhangi bir işaret göstermeden iyileşme sürecine devam ediyor.  Zenotransplantasyon, insanlara başka hayvanlardan organ nakli anlamına geliyor ve bilim insanları buna kısaca “zeno” diyor. Bu işlemin umut ile hayal kırıklığı arasında gidip gelen tarihi en azından 1984 yılına kadar uzanıyor.  Onlarca yıllık bekleyişin ardından şimdilerde CRISPR teknolojisi, hayvan klonlama ve immünoloji de dahil olmak üzere gen düzenleme alanındaki gelişmelerin mümkün kıldığı yeni bir tıbbi yeniliğin eşiğinde olabiliriz.  Maryland kalp hastalıkları ekibinin domuzdan alınan bir organı yaşayan bir hastaya naklettiğini açıklaması tıp dünyasını hayrete düşürdü çünkü bu işlem Amerikan sağlık otoritesi FDA'da alınan tek seferlik “acil kullanım izni” ile gerçekleşti.  Maryland zeno programı direktörü ve cerrahi profesörü Muhammad Mohiuddin “Hayati tehlike içeren bir tıbbi sorun sebebiyle hastaneye kaldırılmış ve normal bir kalp nakli için elverişli olmayan hastamızı kurtarmak adına tek seçenek buydu” diyor. Maryland ekibi izni yılbaşı gecesi aldı ve operasyonu bir hafta sonra gerçekleştirdi.  30 yıl önce Pakistan’dan ABD’ye gelişinden bu yana zenotransplantasyon araştırmalarının içinde bulunan Mohiuddin, operasyon sonrası Bennett’in iyileşme sürecinin yavaş olmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor. “1960’lardan kalma bir Ford’a yeni bir Ferrari’nin motorunu taktık diyebiliriz. Motor iyi çalışıyor ama gövdenin uyum sağlaması zaman alacak.” 

Doktorun kalbi de başkasından

Zeno araştırmacıları ve doktorlar uzun yıllardır domuz kalp ve böbreklerini insan dışındaki primatlara, özellikle de babunlara naklediyor. NYU Langone Transplant Enstitüsü başkanı Robert Montgomery, “Primat doktorluğu konusunda ilerliyoruz ama elbette esas hedef bu değil” diyor. Doktorun kendisi de 2018 yılında aşırı doz eroinden ölen bir kişinin kalbini taşıyor.  Bennett’in ameliyatı, denetim kurumlarının onay sürecini hızlandırabilir. Demografik baskı da söz konusu. Nüfuslar yaşlandıkça organ kıtlığı muhtemelen daha acil bir hal alacak. ABD’de organ bekleyenler ile tamamlanan nakiller arasındaki fark açılıyor. 

Nakilden sonra Bennett.

Böbrek nakledilen hasta idrar üretti

Bennett’ın yeni kalbini temin eden biyoteknoloji şirketi Revivicor’un başuzmanı David Ayares’e göre nakil amacıyla özel olarak yetiştirilmiş hayvanlardan alınan organlar uyum ve nitelik açısından insanlardan alınanlara göre daha avantajlı.  Araştırmacılar bir yandan onay beklerken, diğer yandan “preklinik insan modelleri” veya “ölmüş kimseler” üzerinde çalışmaya başlıyor. Ölmüş kimselerden kasıt, beyin ölümü gerçekleşmiş ama yaşam destek üniteleri sayesinde bedensel işlevlerini birkaç gün boyunca yerine getirebilen insanlar.  Geçtiğimiz sonbaharda biri Alabama Üniversitesi (UAB), ikisi New York Üniversitesi Langone Health’te olmak üzere üç operasyonda cerrahlar domuz böbreklerini beyin ölümü gerçekleşmiş insanlara nakletti.  Bu deneyler sadece söz konusu kişilerin yaşam destek ünitelerinin kapatılmasından önceki birkaç günlük süreyi kapsıyordu; yine de böbrekler düzgün çalıştı. Ani organ reddi yaşanmadı, böbrekleri kanı işledi ve idrar üretebildi.  Jayme Locke liderliğindeki UAB ekibi bu operasyonu bir motosiklet kazasında ölümcül yaralanan 57 yaşındaki Jim Parsons üzerinde uyguladı. Parsons aslında kayıtlı bir organ bağışçısıydı ama organları nakil için uygun değildi; bunun üzerine ailesi vücudunun araştırma amaçlı kullanımına izin verdi.  FDA ise zeno ekiplerinin daha fazla preklinik veri biriktirmesi gerektiğinde ısrarcı. Locke çalışmanın 1. fazının bu yıl sonuna kadar onaylanmasını umuyor. İlk aşamanın bağışçısı bulunmayan 10 ila 20 kişiyi kapsaması bekleniyor; ardından gelecek kapsamlı 2. fazda ise yüzlerce katılımcı yer alacak. 

Neden domuz? 

20. yüzyıldaki bazı erken zeno çalışmalarının primat donörlerle, özellikle de babunlarla yapılmasına karşın, 1990’lar itibariyle araştırmacılar domuzların en iyi seçenek olduğunda karar kıldı. Domuz ile insan arasındaki evrimsel mesafeye karşın – son ortak atamız yaklaşık 80 milyon yıl önce, memelilerin henüz dinozorların gölgesinde yaşadığı dönemde yaşadı – boyut ve fizyoloji açısından iki tür birbirine oldukça yakın.  25 yıl önce önemli sorunlardan biri, nakledilen organlar aracılığıyla olası ölümcül virüslerin, özellikle de PERVS olarak bilinen domuz kaynaklı retrovirüslerin domuzlardan insanlara aktarılmasıydı. Sonraki deneyler patojenden arındırılmış tesislerde yetiştirilen hayvanların alıcılarda enfeksiyon riskine yol açmadığını ortaya koydu. 

Nasıl yapıldı?

Virginia’nın Blacksburg kentinde bulunan Revivicor bu alanda dünyanın lider biyoteknoloji şirketi. Son operasyonlarda bu şirketin yetiştirdiği hayvanlar kullanıldı. Revivicor aslında koyun Dolly’nin yaratıcısı olan İskoç hayvan klonlama şirketi PPL Therapeutics’ten ayrılanlar tarafından 2003 yılında kuruldu ve 2011’de United Therapeutics tarafından satın alındı.  Maryland Üniversitesi ve UAB ekiplerinin kullandığı Revivicor domuzlarının üzerinde 10 genetik modifikasyon gerçekleştirildi. Dört domuz geni etkisiz hale getirildi. Bunların üçü hayvanların organlarındaki hücrelere karbonhidrat molekülü eklemesini önlüyor; normalde bu karbonhidrat alıcının vücudu organ naklini reddedebiliyor. Dördüncü “ihraç” ise organın alıcıda aşırı büyümesini önleyen bir domuz büyüme hormonu geni.  Öte yandan altı değişiklik “ithal” ediliyor: İstenmeyen kan pıhtılaşmasını, aşırı iltihabı ve antikor saldırısını önlemek adına domuzlara insan genleri ekleniyor. Bunlar birlikte etki ederek insan bağışıklık sisteminin gerek hemen gerekse uzun vadede domuz organlarını reddetmesi riskini azaltıyor.  Revivicor’dan Ayares söz konusu 10 gen düzenlemesi yapılmış domuzların tüm organlar için değilse bile farklı organlar için uygun donörler olacağını umuyor: “Kalp ve böbrek için uygunlar ama karaciğer ve akciğerin daha zorlu olduğu görüldü.”  Montgomery’nin NYU’daki ekibi ise sadece tek bir genetik modifikasyon uygulanmış, daha eski bir Revivicor domuzunu kullanıyor. Bu domuzda alfa-gal adı verilen ve hayvandan insana nakilde en önemli immün ret sebebi olduğu düşünülen molekül çıkarılmış. Prosedür dahilinde, bağışıklık sistemini kontrol etmeye yardımcı olan timüs bezi de nakil öncesinde domuz böbreğiyle kaynaştırılıyor.  Daha yeni bir zeno şirketi olan eGenesis 2015 yılında Harvard Üniversitesi’nden bilim insanlarınca kuruldu. Bu şirketin domuzlarının çoğu modifikasyonu Revivicor’dakilerle aynı ancak arada bir fark var. eGenesis aynı zamanda hayvanın genomunda bulunan tüm retrovirüs genlerini silmek için CRISPR adlı en son gen düzenleme teknolojisini kullanıyor. eGenesis Ar-Ge şefi Mike Curtis “Önceliğimiz primat modellerin uzun süre hayatta kalmasını sağlamak” diyor. “Böbrek programımız dahilinde nakil sonrası 400 günü geriden bırakmış iki hayvan alıcımız var.”

Diyaliz biter mi?

Domuz organlarının insanlarda ne kadar süre işe yarayacağı henüz belirsiz. Şu anda nakledilen insan organları genellikle alıcının bağışıklık sistemiyle uyumsuzluk yüzünden uzun vadede hasar görüyor. Ama Mohiuddin yeni nesil ilaçlarla bu hasarın azaltılacağından emin. Zeno yaygın bir sağlık hizmetine dönüşürse transplantasyonun ekonomik boyutunda köklü değişim yaşanacak. İnsan organları ücretsiz bağışlanırken, domuz organları üreten şirketler bunları hastanelere satarak kazanç elde edecek. Öte yandan domuzların kullanılması halinde ameliyatlar daha programlı yapılabileceği için maliyetler düşecek.

Dinler ne diyor?

Curtis, “Kaliteyi, sağlamlığı ve sonuçları iyileştirerek transplantasyona bakış açısında devrim yapabilirsiniz. Renal diyalizinin sağlık sistemine getirdiği muazzam yükü ortadan kaldırırsak maliyetten müthiş bir tasarruf sağlanabilir” diyor. İnsanlara organ sağlamak üzere hayvan yetiştirmeye yönelik etik tartışmalar ise zeno deneylerinin başladığı 20. yüzyıl sonuna göre çok daha az. Biyoetik uzmanları hayvanlara iyi bakılması şartıyla zenotransplantasyonu genellikle kabul edilebilir buluyor. Nuffield Biyoetik Konseyi üyesi ve University College London profesörü Michael Reiss’e göre, domuz yemenin yasak olduğu dinler de domuzların hayat kurtarmak için kullanımına genellikle olumlu bakıyor: “Yahudi yetkililer domuz organlarının insana nakil için kullanımının uygun olduğuna karar vereli çok oluyor” diyor ve ekliyor: “İslam’da Yahudilik ve Hristiyanlıktaki gibi bir yetkili kurum yok ancak önde gelen Müslüman etik uzmanları buna engel bir durum olmadığı söylüyor, yani kararın hastaya bırakılacağını düşünüyorum.” Maryland’den Mohiuddin de Müslüman. “Etik uzmanları prensip olarak domuzlardan organ naklini men etmek için sebep görmüyor” diyor. Hayvandan insana nakildeki bu gelişme bütün dünyada organ bekleyen çok sayıda hasta için bir umut ışığı. (Oksijen'in notu: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesinde “Domuz kalp kapakçığının insan kalbine takılması caiz midir?” sorusuna yanıt olarak “Hayati öneme sahip bir tedavinin helal olan nesnelerle yapılabilme imkânı bulunmadığı hallerde tedavide haram olan nesnelerden de yararlanılabilir. Bu itibarla, kalp kapakçığının değişmesi zorunlu olan bir hastanın tedavisinde, helâl yollarla bir alternatif bulunmaması ya da bulunan diğer çözümlerin verimli ve sağlıklı olmaması halinde, domuzdan elde edilen kalp kapakçığının kullanılması da caiz olur” yanıtı veriliyor.  ‘Cübbeli Ahmet’ lakabıyla anılan Ahmet Mahmut Ünlü bu konuda Odatv’ye “Domuz pisliğin ta kendisidir. Tüyünü dahi kullanmak Kuran’da caiz değildir Eğer başka bir alternatif varsa ve kullanılmıyorsa caiz değildir. Başka alternatif yoksa mecburi olarak kullanılabilir” demişti.)  ©️ The Financial Times Limited

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız