Şarkılarıyla kalplerimizi kazanan Kalben, güzel bir müzik eşliğinde tadını çıkartarak okuyabileceğiniz kitaplar öneriyor
Bugünlerde okuduklarım
Türk Canavarları Sözlüğü/ Ahmet Burak Turan/ Gerekli Kitaplar Yayınevi Bu biricik eser, ülkemizde canavarların cirit attığı ve kanun eliyle serbest bırakıldıkları günlerde bana kötü ruhlarla ilgili mitolojik bir pencere açıyor. Şamanist söylencelerin arasında dolaşan ve şeytandan beslenen varlıkların – varlık, aslında onu gerçek kabul edenler için varlık teşkil ediyor – isimlerini, cisimlerini ve taşıdıkları anlamları merak edenlere sevgiyle öneriyorum. Sevgi Üstüne/ Francis Bacon/ Çeviren: Akşit Göktürk/ Yapı Kredi Yayınları Francis Bacon’ın yazım dilindeki netliği ve teşhirciliği; üstten bakarken yargılamayan bir bilim insanı gibi eda takınma becerisini oldum olası sevmişimdir. Karakterimdeki olası açıklarla, sistem hatalarıyla mücadele etmeye son sürat devam ettiğim 35 yaşımda, eseri meydana getiren denemeleri bir kere daha okumak bana ilham veriyor. Bana Kuşlar Söyledi/ Yekta Kopan/ Can Yayınları Bizzat değerli yazarından imzalı okuma şansına eriştiğim Bana Kuşlar Söyledi, çocukların aleminde rengarenk bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Elbette çıkacak kadar meraklıysak. Yekta Kopan’ın anlatım dilinde hiçbir üstten bakmanın olmayışı beni hemen kavrıyor. En mükemmel ailenin bile istemeden de olsa çocuğunu yaraladığı gerçeğini kavramış yetişkinlerin, büyükleri bir kere daha affetmeleri için de yardımcı olacak şefkat yüklü öyküler var bu kitapta. Keyfime değmeyin. Ağıtların Tanrısı/ Sepin İnceer/ Doğan Novus Kitap kapımı çaldığı gün 227 sayfayı soluksuz okudum. Telefona bakmadım. Yemek, kahve düşünmedim. Gözlerim de kalbim de çağladı. Sevgili İnceer ile iletişim kurdum, ona sevgimi bir kuş kanadında gönderdim. İnsanın sevgilisini, eşini kaybetmesi nedir bilmem ama hayatta en sevdiği insanı kaybetmesi nedir, bilirim. Ortak acılarımıza nasıl yas tutacağımızı öğretiyor bize İnceer. Hem de bunu yalpalayarak, düşerek, haykırarak, susarak, asla yol göstermeyerek ve deneyimini tekilliğince doya doya, utançsız aktararak yapıyor. Gelenek dayatması utançlarımızın asıl utanılacak eylemler olduğunu da ispat ediyor bu roman. Kaldığım yerden devam edeceğim gün yakındır. Siz de o sırada Ağıtların Tanrısı’nın 227. sayfasına yetişirsiniz diye umut ediyorum. Korkunun Güçleri: İğrençlik Üzerine Deneme/ Julia Kristeva/ Çeviren: Nilgün Tutal/ Ayrıntı Yayınları Kristeva’nın abject kavramına bir kere daha göz atmak istedim. Vücudun günahlaştırılan, iğrençleştirilen, uzaklaştırılan ancak derinden bağ kurmamızı, gerçekten var olmamızı engelleyen tüm ‘atıklarını’ ele almaya ihtiyacım vardı. Kadının şeytani olarak yaftalanıp dışlandığı kurumsal dinlerin tarihlerine de bakış atan eser, üç bölümden oluşuyor: Analitik teori, dinler tarihi, çağdaş edebiyat deneyimi…
Okunmasını önerdiklerim
Annelik/ Sheila Heti/ Nebula Kitap Sheila Heti’nin romanı, beni yaşım, annesizliğim ve anneliğe dair hislerimle karşılaştırdığı için kalbimde özel bir yere sahip. Romanın kurgusuna da ilk sayfalardan itibaren zarif bir kıskançlıkla harmanlanan derin bir hayranlık beslediğimi de eklemek istiyorum. Kadın olmaya dair en eserekli konulardan biri olan anneliği “Anne değil değilim,” gibi ışıltılı bir yolla anlamaya çalışan Heti’nin adımlarını takip ettiğimde, kendime çıktığımı fark ettim romanın sonunda. Yürümenin Felsefesi/ Frederic Gros/ Çeviren: Albina Ulutaşlı/ Kolektif Kitap “Ne zaman düşünmek, durmak, yeniden başlamak istersem yürürüm,” dedim Süreyya’ya. O da kitaplığından Frederic Gros’un kitabını aldı ve bana uzattı. “Tatilde yanıma alabilir miyim?” dedim ve “Elbette,” dedi. Sağ olsun. Bir zamanlar yeryüzünü yürüyerek dolaşan büyüklerimizin kanını ve kültürel mirasını taşıyan bizler, zihinlerimizi ve bedenlerimizi kutulardan meydana gelen kaba uygarlıkların içinde çürütüyoruz. Yürüyerek yaşama, öğrenme, anlama yollarımızı açmak için bir rehber gibi bu kitap. Henry David Thoreau, Nietzsche gibi fikrine çekildiğimiz insanların da yürüyüşle ilgili deneyimlerini bizlere açması, sıradaki okumalarımızı seçerken işimizi kolaylaştırıyor. Deniz Ne Kadar Güzel/ Yiğit Karaahmet/ Altıkırkbeş Basın Yayın Deniz Ne Kadar Güzel uzun zamandır okuduğum en akıcı roman. Hem de sevgili Yiğit’in ilk romanı. Roman, yaşlı addedilen kuir bir çiftin 40. evlilik yıldönümlerini kutladıktan sonra gelişen ve hayatlarına yıldırım olup düşen bir olayın etrafında örülüyor. Karakterler ve betimlemeler kendi zamanımda yolculuğa çıkarıyor beni… Sansürsüz ve yasalarca sınırlandırılmamış aşkların özlemiyle yazılan satırlarda sade, abartısız, senelerdir yaşanmış her şeyden süzüldüğü belli olan bir nehir çağlıyor. Roman, bizi bu nehirle denize ve oradan da okyanusa taşıyor. İki erkeğin birbirine âşık olması, bir cinayetten daha mı kötüdür yani? İki aşık el ele yürümeyi, yanaktan olsun öpüşebilmeyi hak etmez mi, şu rezil dünya hangi çağında olursa olsun? Deniz Ne Kadar Güzel, müzisyenin hayatını da ustalıkla aktarma becerisi sergilediği için kalbimi bir kez daha çaldı üstelik. Ne keyif. Dilerim daha nice eserin habercisi olsun, diyerek baskı yapmak istemem ama dilerim öyle olur be Yiğit. Vücudunuz Hayır Diyorsa/ Gabor Mate/ Çeviren: Defne Orhun/ İletişim Yayıncılık Fiziksel ile zihinsel arasındaki yakın ilişkiyi gözler önüne seren eser, aile travmaları, stres ve kaygı gibi olumsuz durumlarla/eğilimlerle baş etmeyi öğrenmenin hastalık engellemekteki önemini başarıyla ifade ediyor. Bütün Şiirleri/ Asaf Halet Çelebi/ Everest Yayınları Şairin, vatanı evrendir, diye hissetmeme yol açan bu kıymetli eser Çelebi’nin zengin imge dünyasına ve çıkar gözetmeksizin yakın duran şiirsel anlatımına bir geçit niteliğinde. İlham verici.