Annie Ernaux: Belki de yazıyla dünyaya özgürlük veriyorum

2022 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Çağdaş Fransız edebiyatının büyük ustası Annie Ernaux’nun iki romanı; Babamın Yeri ve Yalın Tutku, aynı anda Türkçede yeniden yayımlandı. Ülkemizde de çok sevilen Ernaux, ocak ayında bugüne dek Türkiye’den ilk kez O2 ile konuşmuştu

Kahraman Çayırlı

Geçen yıl Seneler’i okuduk, sevdik, birbirimize önerdik. Bu yıl belli ki daha çok Annie Ernaux okuyacağız çünkü iki kitabı; Babamın Yeri ve Yalın Tutku (Can Yayınları) aynı anda Türkçede yayımlandı. Babamın Yeri özünde bir “sınıf” atlama anlatısı. Fabrikadan kafe-bakkala, işçilikten esnaflığa bir yükselme hikayesi. Yalın Tutku ise isimsiz bir anlatıcı kadın ile evli ve yabancı bir adamın yaşadığı tutkulu ilişkiyi anlatan çok sade ama etkileyici bir roman.

Çağdaş Fransız edebiyatının yaşayan büyük ustalarından Annie Ernaux, Babamın Yeri ile 1984 yılında prestijli Renaudot Ödülü’nü kazanmıştı. Uzun yıllar boyunca edebiyat öğretmenliği yapan Ernaux, eserlerinde kadınların özgürlüğü, cinsellik, hastalık, yaşlılık ve ölüm temalarını vurgular. Ernaux ile telefonda konuştuk.

Babamın Yeri nasıl ortaya çıktı, hikâyesi nedir?

Bu durum biraz da hayatımı en çok şekillendiren, en çok belirleyici olan şey. Babam, ben 26 yaşındayken aniden, üç gün içinde öldü. Öğretmenlik yetkimi alacaktım. Bu bir tür kısıtlama oldu benim için. Babam işçi olduktan sonra esnaf olmuştu ve bu yüzden en büyük umudu benim ondan daha iyi bir yerlere gelmemdi. Öğretmen olmuştum ve aynı zamanda babam öldü ve benim için bu biraz daha şiddetli bir şey haline geldi. Çünkü aslında artık ailemle aynı dünyada olmadığımın farkına vardım. 

Kitapta babanızın eski fotoğrafları, hatıralarınız var. Babanıza yazdığınız uzun bir mektup mu bu?

Evet, aslında bir mektup gibi görünmese de bu kitabın ilişkimiz için bir onarım aracı olduğunu söyleyebiliriz. Benim için uzun zamandır artık orada olmayan kişiyi gün ışığına çıkararak, neler olduğunu açıklamanın da bir yolu. Çünkü bu kişisel ve bireysel bir olgu. Kitap Fransa’da çıktığında bir tür bomba etkisi yarattı çünkü pek çok insan bu olguları tanıyordu. Birçok insanın ebeveyni işçi veya sekreterdi ve orada da her zaman yanlış giden bir şeyler vardı.

Babanızla aranızdaki mesafeyi de anlatmak istemişsiniz, bu doğru mu? Sizce kitap bittiğinde bu mesafe ortadan kalktı mı?  

Hayır ama toplumsal hususları, yaşananları gün yüzüne çıkarmak isterseniz, bunu başka şeyler için de söyleyebilirsiniz, değil mi? Bana göre toplumsal mesafeler vardı. Benim için en mühim husus kendi ailemdeki, içerideki toplumsal mesafelerdi. Babamın Yeri Fransa’da 1984 yılında yayımlandı, şimdi Türkiye’de yeniden yayımlandı (Türkiye’de ilk kez 2001’de yayımlanmıştı).

Aynı kitabı şimdi yazıyor olsanız bir şeyleri değiştirmek ister miydiniz?

Hiçbir şeyi değiştirmezdim, çünkü her kelime tek tek düşünüldü. Ve burada şunu söylemek isterim ki tüm kelimeleri kendimden yırtıp çıkardım, kopardım, dışarı fırlattım.

Sosyoekonomik sınıflar ve sınıflar arası geçişkenlik hakkında neler düşünüyorsunuz?

Toplumsal sınıflar arasında her zaman büyük bir fark olduğunu düşünüyorum ama sadece Paris ve taşra arasında değil, büyük taşra kasabaları, kentleri değil, banliyöler arasında da var, bu çok çok önemli. Bu yüzden her daim var olan mesafe biçimleri olduğunu düşünüyorum.

Yapabileceğimin en iyisi

Le Monde’daki bir röportajınızda “Yazmasaydım büyük bir suçluluk duyacaktım” diyorsunuz. Bu hissin kaynağını çözebildiniz mi? Geçti mi?

Hayır, geçti diyemem. Bu kitapla yapabileceğimin en iyisini yaptığımı hissediyorum, benim için önemliydi.

Yalın Tutku, Fransa’da 1991 yılında, Türkiye’de ise geçen günlerde yayımlandı. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Bu sadece benim hikâyem (gülüyor). Aslında bir tutku, bir his devam etmediğinde onu telafi edebilmek için yazmak istedim. Çünkü her zaman böyle yaşamak mümkün değil. Böylece bu tutku kayboluyor ancak yazmanız için sizin üzerinizde...

Yalın Tutku’da karakterin kendine sorduğu ilk soru “Şimdiki zaman nerede?” Bu soruya bir yanıt bulmak mümkün mü?

Tam olarak şimdiki zaman burada, saf bir içkinliktir, sadece bir duyumdur. Verebilecek hiçbir cevap yok, bu bizim varlığımızla ilgili, bir dizi şimdiki an ve bu varoluşumuzun en büyük sorusu. Şimdiki zaman bir şey yaptığımızı varsaydığı için bir eylemi varsayar, sadece hareketsiz kalamazdık, her şey art arda mevcudiyet ve art arda hareket halindeydi. Ve şu anda yaptıklarımızın geri kalanını bilmiyoruz ve Yalın Tutku’da şimdiki zamanın olağanüstü bir yanı var, yani umabileceğimizin en iyisini ortaya koyuyor.

Yalın Tutku’daki üslubunuz diğer kitaplarınızdakinden farklı. Ne dersiniz?

Evet, hatta Babamın Yeri’nde olduğu gibi çok yalın, sade bir yazı tarzım olduğunu söyleyebilirim ve bu nedenle de aynı değil. Ama bir de bir tür sertlikten, duyarsızlıktan arındırma biçimi de var, ayrıca kitap yayımlandığında sitem edilen bir sertlik, duyarsızlık bu. Çünkü bir kadın tarafından yazılmış bir kitap çok romantik olmak zorundaydı. Bakın burada bunun hiç de gerekli olmadığını görüyoruz.

“Yazmak bir sorumluluk”

Yıllarca edebiyat öğretmenliği yaptınız. Benim anne babam da ilkokul öğretmeniydi. Yeni nesillere edebiyat anlatmak, hayatlarını değiştirdiklerinizi yıllar sonra görmek nasıl bir his?

Benim için harika bir şey olduğunu söyleyebilirim. Yazmaya başladığımda şöyle bir izlenimim oldu: Yazmayı buna ihtiyacım olduğu için istedim ve aslında bunun insanların hayatında önemli olduğunun farkına varmak benim için büyük bir mutluluktu tabii ki. Ancak bunun ötesinde, büyük bir sorumluluk… İnsanların hayatlarında bir şeyleri değiştirebildiğiniz andan itibaren, değiştirdiğiniz dünyaya biraz daha fazla özgürlük verdiğimize inanıyorum, biraz daha farkındalık, bilinç. Bunu harika buluyorum ve kendi kendime temelde edebiyatın benim üzerimdeki etkisinin de bu olduğunu söylüyorum. Tabii ki tüm bunlar bana edebiyatın temelde herkes için gerekli olduğunu gösteriyor.

Bu kitaplardan sizin için en vazgeçilmez olanlar hangileri? 

Hepsi. Sadece bu da değil, nesneler var, politik fikirler var, bunların hepsini değiştiren şeyler var. Seneler’de temelde altmışlar envanterim var. Seneler, epik bir şiir olabilir. Özgürleşmenin, kurtuluşun şiiri... Kürtaj’ın ise otobiyografik olduğunu söylemek isterim. 30 yıldan fazla süre sonra beni yazmaya iten şey, bunun kadınlar için ne anlama geldiğini unutmamam. 

  • Babamın Yeri / Annie Ernaux / Can Yayınları / Çeviren: Siren İdemen / Roman / 72 sayfa
  • Yalın Tutku / Annie Ernaux / Can Yayınları / Çeviren: Yaşar Avunç / Roman / 56 sayfa 
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar