‘Hastalanan’ kitapları Muhsin Dede iyileştirir

Gazeteci ve yazar Ömür Kurt, KitapTamircisi’nde Türkiye’nin ilk ve tek kitap hastanesinden emekli Muhsin Dede’nin hikayesini anlatıyor

Hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden, gerçekle masalı bir araya getirirken edebiyatımıza taze bir soluk kazandıran yeni kitabı Kitap Tamircisi’ni, yazar ve gazeteci Ömür Kurt’la konuştuk. Kitap Tamircisi’nde İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nin bünyesinde kurulan Türkiye’nin ilk ve tek kitap hastanesinden emekli Muhsin Dede’nin öyküsünü anlatıyorsunuz. Fikrin ve kitabın ortaya çıkış sürecini sizden dinlemek isteriz.  Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, bir şeyin en iyisi de bizde en kötüsü de! 1962 yılında İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde Kitap Hastalıkları Hastanesi kurulmuş. Yani kitapları iyileştirmiş atalarımız, ancak öyle zamanlar gelmiş ki, kitapları yakmışız; toprağın altına saklamışız, gömmüşüz. Böylesine tezatlıklar içindeki bir coğrafyada, işler pek de dengede gitmiyor. Her gün bir olayla karşılaşıyoruz. Barbarca doğaya saldırıyor, günlük hırslarımızla geleceği mahvediyoruz. Ağaçları kesiyor, betonlar dikmek için dağları oyuyor, HES’lerle dereleri kurutuyor, özensizliğimiz nedeniyle ormanları yakıyor, denizleri kirletiyoruz. Pandemi bile bize ‘insanlığımızı’ hatırlatmaya yetmedi. Böyle bir ortamda ‘tamir etmenin’ ve ‘iyileştirmenin’ önemini unutulmuş bir zanaat olan kitap tamirciliği üzerinden anlatmak ve “Atmayın, tüketmeyin; tamir edin, üretin!” demek istedim. Üstelik bunu yaparken de doğaya ve yakın tarihimize ışık tutmaya çalıştım. Kitap tamirciliği nedir? Bu tarihi sanatı tanıyabilmek için kitabınızın ön hazırlık sürecinde ne tür araştırmalar yaptınız? Ben bu kitabı yazmaya üç yıl önce karar verdim ve iki yıllık bir yazma sürecinden sonra okurla buluşturabildim. Kitapların nasıl tamir edildiğini, ne tür malzemelerin kullanıldığını, kitap tamirciliğinde ne gibi hassasiyetlerin olduğunu yerli ve yabancı kaynaklardan araştırdım, sahaflarla ve bu işi yapan ustalarla konuştum. Aslında benim kuşağımın insanları da birer kitap tamircisiydi. Biz çocukken defterlerimizi kitaplarımızı ciltler, cilt bulamazsak onları gazete kâğıtlarıyla veya naylon poşetlerle kaplardık, zarar görmesinler diye… Kitabı babama adadım. O bir koltuk tamircisiydi. Eski koltukların söküklerini dikip, çürümeye yüz tutmuş antika mobilyaları onarırdı. Hiçbir şeye ‘eski’ diye bakmazdı ‘henüz tamir edilmemiş’ diye bakardı. Kitap Tamircisi işte bu bakışa armağan…

Yetişkinler de okuyabilir

Kitap Tamircisi çocuklar kadar yetişkinlere de hitap eden kitaplardan. Hangi açılardan böyle sizce, bu konuda ne düşünüyorsunuz?  Evet, bu kitap bir çocuk kitabı değil, yetişkinler de okuyabilir… Ben bu kitabı okuyanların her şeyden önce ‘edebi bir eser’ ile karşılaşmasını arzu ettim ve ‘yaşsız bir kitap’ olmasını amaçladım. Nasıl ki edebiyat ruhumuzu iyileştirir, duygu ve düşüncelerimize olumlu bir yol çizer; bu kitaptaki düş ve gerçeklik de bunu başarsın istedim. Tamir eden insan inceliklidir, kolayca ezip geçmez, değer verir, özen gösterir; atmaz, değerlendirir. Kullanıp atan insanlar ise barbarlaşır, çünkü üretmenin zorluğunu bilmez, değer vermez. Kitap Tamircisi’nin okuyanlara bunu hatırlatmasını çok isterim. İşte bu yüzden de ‘yaşsız bir kitap’ bu. Elbette kitaptaki dil de buna uygun olarak şekillendi.

Atatürk’ün Yürüyen Köşk’ü

Muhsin Dede, Pusulasız Bir Gezgin’in Düş Gören Haritaları’nı özenle tamir ederken birbirinden renkli haritaların, desenlerin, metinlerin yıpranmış, yırtılmış hallerini büyükşehirlerin ve doğamızın yıpratılmış haliyle özdeşleştiriyoruz…  Kitabın iyileşme süreci bu anlamda da umut aşılıyor bence, ne dersiniz?    Yeryüzündeki insan sayısı hızla artarken, hayvan ve bitki sayısı aynı hızla azalıyor. Hayvanların ve bitkilerin yaşamak için insanlara ihtiyacı yok, ama insanların yaşamak için hayvanlara ve bitkilere ihtiyacı var. Böylesine tahrip edilen bir doğa ortamında, unutulmaya yüz tutmuş incelikli bir meslekle, dünyaya edilen kötülüğün geri dönüşünün olmadığı anlatılıyor kitapta... Çevreci politikalarla doğayı ve insanlığı iyileştirebiliriz. Bu ülke öyle bir ülke ki, bir ağacın dalı kesilmesin diye köşk yürütmüş, dünyaya çevrecilik mesajı veren ilk ülke olmuş. Atatürk’ün Yalova’daki Yürüyen Köşk’ünün hikâyesine baksak kâfi!
  • Kitap Tamircisi / Ömür Kurt / Doğan Egmont / Öykü / 96 Sayfa 
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız