Her şeyin altındaki ‘tehlike’

Çağımızın en güçlü kadın yazarlarından Sophie Mackintosh: “Kitaplarımdaki kurgunun altında ‘tehlike’ fikri var. Kadınlar hep tetikte, erkekler ise dünya onlara ait gibi davranıyor”

Sophie Mackintosh ismini, 2018 yılında ilk romanı Su Kürü’yle (Can Yayınları) Man Booker Ödülü’ne aday gösterildiğinde duyduk, kısa zaman sonra da Türkçede Begüm Kovulmaz çevirisiyle okuma şansını bulduk. Hem dünyada hem de Türkiye’de yılın en iyileri listesinde yer almakta gecikmeyen roman distopik bir anlatıya sahipti. İzole bir adada Kral dedikleri babalarının ve ismi dahi geçmeyen anneleriyle yaşayan üç kız kardeşin hikâyesine odaklanan kitap erkeklerin kadınlara zarar vererek zehirli bir toksine dönüşmesini merkeze alıyordu. Mackintosh’un geçtiğimiz yıl yayımlanan ikinci romanı Mavi Bilet (Can) ise nasıl bir kadın olunacağına erkeklerin karar verdiği bir dünyada annelik ve kadınların seçme özgürlüğünü merkeze alan yine distopik bir roman. Mackintosh çağının güçlü kadın yazarlarından biri, Türkiye’den okurların da dikkatini ilk romanından bu yana çeken Mackintosh’la işte tüm bu meseleler üzerine konuştuk…  İlk romanınız Su Kürü 2018 Man Booker Ödülü’ne aday gösterildi. İlk romanını yayınlayan bir yazar olarak başarısız olma korkunuz var mıydı?  Hem evet hem de hayır! Evet, çünkü kimsenin beğenip beğenmeyeceğinden veya yayımlanıp yayımlanmayacağından emin değildim. Hayır, çünkü zaten yazma ve yayınlamada birçok başarısızlık yaşamıştım ve bu yüzden de buna alışkındım. Su Kürü’nde erkekler gerçekten, fiziksel olarak zehirli. Bunları kurgularken temel meseleniz bu muydu?  Bence tehlike fikri her şeyin altında yatıyor. Aynı, güvende olduğumuzu hissedebilmemiz ama bir yandan da tetikte olmak için yetiştirildiğimiz gibi. Bu dünyada onların bizimle aynı korkuyu hissetmedikleri fikri. Onlara hava karardıktan sonra eve yalnız yürümemeleri veya yabancılara karşı dikkatli olmaları gerektiği öğretilmiyor. Erkeklere genellikle dünyanın onlar için yaratıldığı öğretiliyor. Dolayısıyla, bunun kadınlara yüklediği stres, benim bunu gerçek anlamda keşfetmem ve bu toksisiteyi görünür hale getirmem için ilginçti. Kitabı yazdığım yıl, aynı zamanda Donald Trump’ın yükselişte olduğu ve Brexit referandumunun gerçekleştiği yıldı ve bu yüzden hâlâ kadınlara ne olduğunu umursamayan güçlü erkeklerin kaprisleriyle dolu bir dünyada yaşadığımız açıkça ortadaydı. Mavi Bilet ve Su Kürü’nün yazarı olan Sophie Mackintosh olarak çocukluğunda ve ilk gençlik yıllarında baban ya da çevrendeki erkekler senin hikâyeni nasıl etkiledi? Çok nazik ve beni destekleyen bir babam olduğu için şanslıyım. Kadınların çoğunlukta olduğu bir ortamda büyüdüm. Bu yüzden her zaman kadınların hikâyelerini keşfetmekle ilgilenmişimdir. Ne de olsa erkeklerin odak noktasında olduğu kitapları yazan birçok erkek var.

"Yazdıklarımla kadın olmanın karanlık tarafını araştırıyorum"

Sana feminist yazar denmesi iyi geliyor mu? Bu şekilde görüldüğü için mutluyum. Açıkça feminist kitaplar yazmıyorum ama kadınların hikayeleriyle ve yazdıklarımla arzuyu, bedenleri ve kadın olmanın karanlık tarafını araştırmakla ilgileniyorum. Bu yüzden eserlerimi için kadınları merkeze alan hikayeler olarak görüyorum.  Mavi Bilet annelik üzerine meselesi olan bir roman. Bu meseleyi dert etmeni neler tetikledi?   Aslen korku türünden çok ilham aldım ve her şeyden önce fiziksel dönüşüm hakkında yazmak istedim. Yamyam hamile kadınlar hakkında yazma fikrim vardı! Ancak, toplumun anne olan ve olmayanları hapsetmeye çalıştığı kalıplar, hakkında daha çok yazmak istediğimi fark ettim.
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız