Korkularımızla hesaplaşma vakti

Oyuncu ve yazar Gürgen Öz’ün, üçüncü kitabı ama ilk romanı. Karanlık Köy; Karadeniz’de bilinmeyen, ıssız, tekinsiz bir Rum köyüne giden iki maceraperesti anlatıyor

Kahraman Çayırlı
Hepimizin de kendi içinde yüzleşmekten, gidip keşfetmekten korktuğu bir karanlık köy var. Onu bulup aydınlığa çıkartmalıyız,” diyen Gürgen Öz ile bir solukta okunan bu “korkular”, “gizli gerçekler”, “batıl inançlar” ve “toplumsal travmalar” kitabını konuştuk. Size bir gerilim romanı yazdıran hikâye, hesaplaştığınız mesele nedir? Bana bir gerilim romanı yazdıran temel motivasyonum, toplum olarak davranış modelimiz. Olayları algılayış biçimimiz, tepkilerimiz. Bir oyuncu olarak insanımızı gözlemlerken, “Neden böyleyiz?” diye çok kez kendime sorduğum oldu. Daha sonra bu konu üstüne derinlemesine düşünmeye, araştırmaya başladım. Bir kere bizde başarısızlıklarla, hatalarla yüzleşme, bunu sahiplenme kültürü yok. O zaman da toplum olarak büyüyüp güçlenemiyoruz. Kendimizi aşamıyoruz. Ortaokulda, lisede hep kahramanlık tarihi öğretiliyor. Bize kötülük yapmak isteyen, hep korkmamız gereken düşman algısıyla büyüyoruz. Her şeyden bir korku var. Kadından, sevgiden, eğitimden, cinsellikten, gülmekten, farklı olmaktan, birey olmaktan, farklı düşünmekten… Bunu denerseniz toplumsal refleksler sizi zaten hemen bastırıyor. Mahalle bastırıyor. Kendi olamayınca da gelişmemiş, büyüyememiş, kendini keşfetmemiş, kendini yaşayamayan, mutsuz, agresif, hatasını kabullenmeyen, nobran ve kompleksli insanlar oluyoruz. Güvensizleşiyoruz. Küçük görülmekten korkuyoruz. Sanat, kültür vb. kafa açıcı şeyler de bastırılıyor. Haliyle, böyle eğitim olarak yarım, hayal gücünden yoksun, düşünmeye ve gelişmeye uzak bir şekilde karanlıkta kalınca bize anlatılan korku ögelerine, ayrıştırmalara, batıllara daha çok inanır oluyoruz. Korku zihnimizin özgürleşmesine engel oluyor ve çok kolay manipüle edilir, yönetilir hale geliyoruz. Romanda “Karanlık Köy” teması bir metafor aslında. Yaşadığımız yeri koca bir karanlık köye çevirmişiz ve hepimizin de kendi içinde yüzleşmekten, gidip keşfetmekten korktuğu bir karanlık köy var. Onu bulup aydınlığa çıkartmalıyız. Romanı bu meselemizle hesaplaşmak için de yazdım. Onun dışında terk edilmiş, eskilerden kalmış özel bir ilgim de var. Unutulmuş Anadolu korku motiflerini, batılları yaratan sosyolojik nedenleri de ayrıca ilginç buluyorum.

Anadolu kültürü

Murat ve Kerem’i o “Karanlık köy”e çeken nedir?  Köyün gizemi onları çekiyor. Ama dağ başında o köyde sıkışıp kaldıklarında ve o sıkışmışlık içinde yüzleşmek zorunda oldukları korkularla yüzleştiklerinde olay artık bambaşka bir boyuta geçiyor. Bir nevi alacakaranlık yaşıyorlar. İnsan ruhu, eğer kendi derinlerinde çok şey bastırmışsa, her zaman alacakaranlık yaratmaya müsaittir. Köyün uğursuzluğuna, Anadolu kültüründe Karakoncolos olarak bilinen kötü bir varlığın köydeki Rum- Türk veya Hristiyan-Müslüman kavgasına neden olduğuna inanmak, bazen dönemi tüm gerçekleriyle inceleyip, yaşananlarla toplum olarak yüzleşmekten daha kolay olabiliyor. Diğeri düşman, diğeri kötü, diğeri yanlış demek kolay.  Karanlık Köy / Gürgen Öz / Destek Yayınları / Roman / 248 sayfa 
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar