Kişisel bellek üzerine romanlarıyla dikkat çeken yazar Nermin Yıldırım, hem bu dönemde okuduğu hem de zamansız önerdiği kitapları paylaştı
Bugünlerde okuduklarım
İşitiyor musun Memet/ Sibel Oral/ Doğan Kitap Bu kitap uzun ve içten bir tanışma yolculuğu; Nazım Hikmet’in, babasına hasret büyümüş oğlu Memet’le… Ya da kendisine biçilmiş kimliklerin gölgesinden uzakta yaşayıp ölmüş, tanımakta geç kaldığımızı hissedeceğimiz bambaşka bir Mehmet’le. Sibel Oral, biyografi kisvesine bürünmüş incelikli bir roman aracılığıyla, okuru gerçek Mehmet’le tanıştırıyor. Perde Kapanmasa Görecektiniz/ Deniz Yüce Başarır/ Kültür A.Ş. Deniz Yüce Başarır, Kenter Tiyatrosu’nun tarihini yazdı. Bazen okurla, bazen babası Kâmran Yüce’yle, bazen arşivlerle ve sanırım bazen de kendi çocukluğuyla konuşarak... Belki de o yüzden bir tiyatronun tarihi kadar, geçmişe ait başka güzel şeylerin tarihini de okuduğum hissi yaratıyor bende. Aile Albümü/ Murathan Mungan/ Metis Murathan Mungan yine değerli bir kazı çalışması yapmış ve Aile Albümü’nde 80 şairin 127 şiirine yer vermiş. Bu şiirlerin her biri albümdeki bir fotoğraf ve her biri hem edebi köklerimizle hem de ağacımızın suyuyla tanıştırıyor bizi. Yerma/ Federico Garcia Lorca/ Çeviren: Selahattin Yıldırım/ Ayrıntı Yayınları Büyük şair Lorca’nın oyunu Kanlı Düğün, en sevdiğim metinlerden biridir. Endülüs köylerindeki kadınları merkeze alan bir üçlemenin de parçasıdır, malum. Diğer parça Bernarda Alba’nın Evi’ni de okumuş ve sevmiştim. Ama üçüncü parçayı, Yerma’yı niyeyse ilk defa okuyorum. Çocuk Geliyor/ Han Kang/ Çeviren: Göksel Türközü/ April Yayıncılık Vejetaryen’e bayılmıştım, o yüzden İstanbul’dan ayrılırken bavuluma bir de Çocuk Geliyor attım. İlk okumamda fazla ısınamadım ama her metnin kendi saati var.
Okunmasını önerdiklerim
Miras/ Vigdis Hjorth/ Çeviren: Dilek Başak/ Siren Yayınları Aile gibi karanlık bir kutunun, anlatılmayı fazlasıyla hak eden zorlu yanları olduğuna inanırım. Ama o karanlık yanlar bazen çok hassastır ve doğru anlatmak da her babayiğidin harcı değildir. İşte kuzeyli yazar, Miras’ta tam bir İskandinav soğukkanlılığıyla anlatıyor. Bağlar/ Domenico Starnone/ Çeviren: Meryem Mine Çilingiroğlu/ Yüz Kitap Yine aile temalı bir roman! Gerçeğin bakış açılarına ve anlatıcıya göre nasıl da değişken olabileceğine şahane bir örnek. Bağlar ve prangalar üzerine çok anlatıcılı ve her anlamda çok hakikatli bir metin. Bir Alman’ın Hikâyesi/ Sebastian Haffner/ Çeviren: Hulki Demirel/ İletişim Yayınları Sıradan bir Almanın gözünden Nazi Almanya’sının inşasını anlatıyor. Çocuk toplumların kimi karanlık süreçlere nasıl oyun gibi kapılıverdiğini ve masumiyet sandığımız şeyin, korkunç gerçeğin parçası oluvermekten çekinmeyişini... Kartal Yuvası /Anna Kavan/ Çeviren: Roza Hakmen/ Everest Yayınları Kafkaesk roman severler için gönülden kefil olduğum bir eser. Tepedeki Ev / Shirley Jackson/ Çeviren: Dost Körpe/ Siren Yayınları Tepedeki Ev, korku sinemasına da çokça hizmet etmiş bir eser ama beni asıl ilgilendiren aile bireylerinin, bilhassa kadınların, evle kurduğu ilişki oldu bu romanda. En güvenli alanın en dehşet verici kabusa dönüşüvermesi sorunsalı, sadece bu kitabın değil, burada önerdiğim tüm eserlerin belkemiği sanırım.