Kültür Bakanlığı’nın yeni bandrol yönetmeliği yayıncılıkta önemli bir değişimin önünü açtı. Artık yayınevleri, dijital olarak yayımlanan kitapları toplu bandrol almak zorunda olmadan basabilecek. Yani bir kitap için ne kadar sipariş geldiyse matbaadan o kadar kitap çıkacak. Bir kitabın yazılı baskısına istek sayısı bir ise, o zaman bir kitap basılacak. Dünyada POD (Print on Demand - Talep Üzerine Baskı) adı verilen bu sistem için yasal zemin geçen haftalarda Türkiye’de de oluştu.
“Daha çok yeni yazarla tanışırız”
Türkiye'nin en büyük online kitap mağazalarından babil.com, POD sisteminin işlerlik kazanması için çaba gösteriyordu. Nisanda tam anlamıyla çalıştırmaya başlıyorlar. Kurucu Mehmed Ali Çalışkan’a göre sistem yerleştikçe yeni yazarların önü açılacak. - Okurun satın atmasını takiben basılıp ciltlenen kitap okura posta ile gönderiliyor. Bir kitaptan bir adet bile talep olsa o kitap basılabiliyor. Bu sistem sayesinde, toplu maliyetin yüksekliğinden ötürü basılmayan birçok satış dışı esere okurun ulaşma imkanı olduğu gibi, yeni yazarların yeni kitaplarına da fırsatlar çıkıyor.
Daha az enerji, daha az kağıt, daha az kirlilik, daha az ısınma ile daha çok kitaba ulaşılıyor. - Dünyada POD, akademik kitaplarda yüzde 95, kültür kitaplarında yüzde 45 yaygınlıkla piyasaya katkı sağlıyor. Bu mevzuat değişikliği ile ilk etapta yayınevlerinde bekleyen yaklaşık 50 bin eski kitap okura tekrar ulaşacaktır.
“Çeşit yüzde 200 artacaktır”
Türkiye’nin en büyük kitap satış kanallarından Kitapyurdu.com’a bağlı olan Kitapyurdu Doğrudan Dağıtım (KDD) yayınevlerinin matbaa, lojistik ve tedarik süreçlerini çevrimiçi olarak yönetebilecekleri ve başka herhangi bir hizmet alımına ihtiyaç duymadan kitaplarını satışa çıkarabilecekleri çevrimiçi bir platform. Proje Koordinatörü Faruk Akhan POD ile Türkiye’de kültürel iklimin zenginleşeceği düşüncesinde.
- POD sistemi sayesinde matbaa, kağıt, depo ve lojistik gibi peşin maliyetlerden kaçınırken piyasa koşullarında yayınevine kitabın etiket fiyatından dönen kazanç oranı artmakta. KDD ve POD sistemi sektörce anlaşılabilirse yıllık yayınlanan kitap çeşidinin yüzde 200 artması son derece muhtemel. Bu durum kültürel iklimi de zenginleştirecek. - Biz POD'u alternatif değil, çok satan kitaplar dışında tüm kitaplar için esaslı bir üretim modeli olarak görüyoruz. Yayıncılara hiçbir peşin maliyet yüklemeden kitap çeşitlerini arttırma imkanı tanıması ise sistemimizin en önemli avantajı.
Kalite azalır, amatörlük çoğalır
POD’ye herkes devrim gibi bakmıyor, çeşitli endişeler de var. - POD kişisel yayıncılık olarak isimlendirilen self publishing’i de (yazarın kendi kitabını basması) kolaylaştırıp destekliyor. Bu da geleneksel yayınevlerinden umduğunu bulamamış, dosyası geri çevrilmiş birçok yazarın sisteme dahil olması demek.
- Dünyaya baktığımızda geleneksel yayıncılık dünyası POD ile üretilen kitaplara mesafeli. Publishers Weekly, Kirkus gibi sektörün nabzını tutan dergiler, edebiyat siteleri POD ile okurlara ulaşan kitaplara da, yazarlara da pek şans vermiyorlar.
- Sistem temel olarak talep üzerine baskıya dayandığı için, kişisel yayıncılığa büyük alan açıyor. Tezler, aile arasında tatlı bir hatıra olsun diye hazırlanan kitapçıklar, çekmecede kalan şiir ve denemeler bu sistemle kolayca basılacak ve dolaşıma girecek. Bu noktada kitapların içeriği, “edebi değeri”, yazılı kültüre katkıları gibi konular gündeme geliyor.
- Profesyonel bir ekip tarafından hazırlanmayan, editörü de, tasarımcısı da redaktörü de yazarın kendisi olan kitapların sayısı artacak.