Nazlı Berivan Ak
berivanak@gmail.com Gümüşsuyu’nun kalbindeki otelin teras katında henüz sabah saatleri olmasına rağmen yoğun bir kalabalık var. Yayınevi ekibi (Epsilon), Türkiye’de haklarını temsil eden telif ajansı (Kalem), gazeteciler, bloggerlar, kitapçılar, çevirmenler heyecanla dünya yıldızı Pedro Alonso O’choro’yu bekliyor. Çünkü aktör bu kez yazar şapkasıyla hayranlarının karşısına çıkacak.
Aktör O’choro ile yazar O’choro, onunla karşılaştığım an birbirinden ayrılıyor. Karşımda enerji dolu, heyecanlı, kitabını anlatmak için hevesli bir yazar var. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle röportajımız için hazırlanan odada beni karşılıyor. Çoktan ev sahibi olmuş, çevirmenini beklemeden “Hadi başlayalım!” diyor ve ben de kayda basıyorum.
Kitabının ruhunu en iyi haliyle ancak anadilinde anlatabileceğini söylüyor, çevirmen de çok geçmeden yerini alıyor ve sohbetimiz başlıyor. “Anlatacak çok şeyim var, İstanbul’un enerjisi bana çok iyi geldi,” diyor. Hayatına dair detayları sanatsal üretimleri ve kitabıyla birleştirerek heyecanla sıralıyor. Ünlü oyuncu uzun yıllardır resim yapıyor, bir yandan da telefonunda yıllarca notlar tuttuğunu ancak tüm bu üretimleri neye dönüştüreceğine uzun zaman karar veremediğini söylüyor. Her şeyi başlatan ise hayat arkadaşı Tatiana Djordjevic ile tanışması… Geçmişine yaptığı spiritüel yolculuk, olduğu ve olacağı insana dair kendini keşfetmesi, hep büyük aşkının sayesinde oluyor. Tatiana yanımızda değil ama bütün sohbetin odağında aslında o var. Peki kim bu hayat değiştiren kadın? Djordjevic aslında bir regresyon uzmanı. Regresyon seanslarında, psikolojik açıdan gerilemeyi ya da geri çekilmeyi yani daha önceki az gelişmiş bir aşamaya dönmeyi sağlayan bir tekniği kullanıyor. Kitap da bu regresyon seanslarının devamı, oyuncunun özüne döndüğü, kurguyla hayatı birleştirdiği bir deneyim niteliğinde. O’choro’nun kitabının ve hayatının kalbinde Tatia’nın varlığı var.
Kendine yolculuk yapan bir dünya yıldızı!
La Casa de Papel ile gelen dünya çapında şöhreti, ışıltılı hayatı ve popülerliği dengelemek için kişisel yolculuğuna önem veren biri olduğunu özellikle yazalım istiyor O’choro. Evini bir stüdyoya çevirmiş olması, sürekli resim yapıyor olması da bu iç huzuru korumak için. Yine kendini sağaltmanın en kestirme yollarından biri olarak uzun yıllar bulutlara bakıp anlamlar çıkarma oyunu oynadığını söylüyor. Türk lokumuna benzettiği bulutlar ise favorileri! Kendini dinginleştirmek, sürekli tekrarladığı, altını çizdiği noktalardan biri sohbetimiz boyunca. Tüm dünyada karşılaştığı yoğun ilgiyle böyle başa çıktığını söylüyor. Filipo’nun Kitabı’nın odağını oluşturan içsel yolculuk, aktörün kişisel hikayesini dinleyince daha anlamlı geliyor.
Kitapta hikayesiyle birlikte yağlı boya resimlerine yer vermesinin nedenini soruyorum, kitabın enerjisini dengelemek amaçlı olduğunu söylüyor. “Her şeyden önce hayatımda resim vardı, sonra oyunculuk ve yazı geldi,” diyor. O’choro’nun hayatını dönüştüren ve değiştiren en büyük olay babasının ölümü. Artık var olmayacağını bilmek, devamında büyük bir acıyı beraberinde getirmiş. Düşüncelerini yazarak acısını sağaltmaya çalışan aktör, yakın bir arkadaşının yazdıklarının çoktan kitap olduğunu söylemesiyle yayınlama kararı veriyor. Bugün Filipo’nun Kitabı’na aslında bu yüreklendirme sayesinde sahibiz.
Peki Filipo’nun Kitabı’nda ne var?
Hipnoz yoluyla yapılan bir regresyon seansıyla başka bir yaşama ve başka bir bedene yaptığı yolculuk, bu yolculukta imparatorluk günlerinde doğuya göreve giden Romalı asker Filipo olarak reankarne olması, benliğinin derinliklerine inmesi... O’choro kitabını özetlerken Türkçe baskısını sıkı sıkı tutuyor. Kitapta anlattığı şekliyle, “Filipo olduğum dönemden bahsediyorum. Adım böyleydi. Hipnoz seansı sırasında gittiğimiz öteki hayatımda. Filipo, alık mizacıyla zeki bir adam. Güçlü. Kararlı. Yetenekli. İmparatorluğun muhteşem ordusunda seçilmişlerden biri olmak için gereken her şeye sahip. Kaderinde, ordu organizasyonu içerisinde büyümek olanlardan biri. Çünkü her şeye sahip. Ve bu benim.”
Kişisel yolculuğunun en önemli adımlarından birini kitap haline getirmesinin yalnızca bir adım olduğunu, yolculuğuna devam ettiğini ve edeceğini söylüyor sohbetimiz boyunca. Yeni kitabı üzerinde çalışmaya ise çoktan başlamış. Hayatını değiştiren kadın olan Tatiana ile ilgili sorularıma kısa yanıtlar verirken karşısına hayatının aşkının çıkışının rastlantı olup olmadığını sorunca günün cümlesini tekrarlıyor: “Ben tesadüflere değil işaretlere inanırım.” Kaydı bitirirken hayatının aşkının, Berlin gerçek bir karakter olsaydı ona ilgi duyup duymayacağını soruyorum. Gülümsüyor ve “Asla!” diyor.
İlham kaynağı Jung
Her ne kadar Netflix’le tüm dünyaya yayılan ve İspanyolca yapımlar arasında şimdiden efsaneleşen bir dizide oynasa da, farklı kültürlerin yapımlarına özel bir ilgi duymuyor. Örneğin Türkiye yapımı film ve dizileri henüz izlemediğini ancak İspanya’da müthiş popüler olan Türk dizilerinin varlığını bildiğini söylüyor. Edebiyatımızdan ne kadar haberdar olduğunu soruyorum, “Türkiye’den şu ana kadar okuduğum tek isim Orhan Pamuk,” yanıtını veriyor. Oysa belli ki iyi bir okur, Filipo’nun Kitabı’nın ilham kaynaklarını sorduğumda klasiklerden güncel edebiyata birçok isim sayıyor. En önemli ilham kaynağı ise Carl Gustav Jung’un kitapları.
Filipo’nun Kitabı/ Pedro Alonso O’choro/ Çeviren: Fatmagül Ezici/ Epsilon Yayınları/ 280 Sayfa