Sevgi Soysal olmasaydı eksik kalırdım

Edebiyatımızın özel yazarlarından Buket Uzuner, hem bu dönem okuduğu hem de zamansız önerdiği kitapları paylaştı

İnsanın kişiliğine çocukken ailesi, okulu ve çevresi kadar ilk gençliğinde de okuduğu kitapların yazarları, izlediği filmlerin yönetmenleri yön veriyor. Tabii yemeğe, okula ve güvendiği bir aileye sahip olan şanslı çocuklar için… Beni şekillendiren, yazarlığımı etkilemiş, yakın bulduğum yazar ve kitaplarından ilk aklıma gelenler şunlar...

Bugünlerde okuduklarım

Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı/ Romain Gary/ Çeviren: Alev Er/ Sel Yayıncılık  Dünyada var mı bilmiyorum ama bizim edebiyatımızda iki kez Goncourt Edebiyat Ödüllü, sıra dışı yaşamıyla tüyler ürperten yazar Romain Gary’e ithaf edilmiş bir roman var: Balık İzlerinin Sesi. İşte Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı çok sevdiğim bu yazarın insanı allak bullak eden otobiyografik romanı. Mutlaka okuyun. Yenişehir’de Bir Öğle Vakti/ Sevgi Soysal/ İletişim Yayıncılık  Sevgi Soysal olmasaydı eksik kalırdım. O çağdaşı kadın yazarlardan farklı olarak tüm sıkıntılarına rağmen hayata gülebilen hatta nanik yapacak kadar cesur ve zeki bir kadın yazardı. Beni hem kadınlığını yaşayışındaki coşkuyla hem de yazarlığıyla çok etkilemiştir. Henüz 40 yaşındayken aramızdan ayrılan bu kadın yazarı okumayan kalmasın. Bozkırkurdu/ Hermann Hesse/ Çeviren: Kamuran Şipal/ Yapı Kredi Yayınları “Step Kurdu” olarak da dilimize çevrilen bu roman, benim en sevdiğim Hesse romanıdır. Yani Hermann Hesse tüm romanlarını okuyacak kadar tutkuyla bağlı olduğum yazarlardandır, demek istiyorum. Doğanın, hayatın ve insanın ikiliğini, iyi ile kötünün, uysal ile yabanılın, cennet ile cehennemin yan yana varoluşunu çok güzel anlattığı bu romanı bir klasiktir. Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupery/ Çevirenler: Tomris Uyar, Cemal Süreya/ Can Çocuk Yayınları  Büyümek ne zordur. Bütün masallar ve ninniler biter, annen ve baban kahraman değil, sadece birer insandır artık. Küçük Prens büyürken insanın elinden tutar ve sakinleştirir. Bu yüzden her yaşta bunaldığınızda yeniden okursunuz. Okuyun. Don Kişot/ Miguel de Cervantes Saavedra/ Çeviren: Reşat Nuri Güntekin/ Yapı Kredi Yayınları  Ben mizah duygusu ve mizah zekâsı olmayan yazarları okuyamıyorum. İroniden keyif alabilmek, hayatı zenginleştiren ve sadece insan aklına has bir özellik. Cervantes’in Don Kişot’u sanki “aptal” ile “abdal” arasındaki farkı anlatıyor. Hep elimin altındadır.

Okunmasını önerdiklerim

Hatırlamak İstemediğim Şeyler/ Deborah Levy/ Çeviren: İnci Asena/ Everest Yayınları Deborah Levy, son yirmi yılın en önemli kadın yazarlarından biri bence. Bu otobiyografik incecik kitabında kadınlığın ortak bilincinin, yani dünyanın en sınır tanımaz, en ortak acı ve “öteki”leştirilmişliğin sosyal tarihini şiirsel bir dille son derece lezzetli anlatıyor. Zaten üslubunun tadını alınca bütün kitaplarını okumak isteyeceksiniz. Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üstüne/ Olga Tokarczuk/ Çeviren: Neşe Taluy Yüce/ Timaş Yayınları  2018 Nobel Edebiyat Ödüllü Polonyalı kadın yazar Olga Tokarzcuk’un insan-dışı canlıların da yaşam hakları olduğunu ironik ve polisiye bir gerilimle anlattığı bu kara romanı kahkahalarla okudum. Kadın kahramanların ille genç olması gerektiğine dair eril dili kıran bu iyi romanı mutlaka okuyun. Sırça Kanatlar/ Derya Sönmez/ Sel Yayıncılık  Son yıllarda yetenekli birçok genç öykü yazarı okudum; bu öykücülüğümüzün bugünü ve yarını için çok önemli ve sevindirici bir durum. Derya Sönmez’in öykülerinin kendi kuşağındaki iyi öykücülerden en önemli farkı, çok kısa öyküler yazabilirken bunlarda uzun bir metnin ayrıntı ve derinliğini yaşatabilmesi. Bu, sanıldığından çok daha zor ve çileli bir iştir. Hakikaten “iş”tir. Çok sevdim. İstanbullu Amazonlar 1809/ Şebnem İşigüzel/ İletişim Yayıncılık Ben bir Şebnem İşigüzel okuruyum. Son romanında, o da dünya ve Osmanlı-Türk tarihini yazanların tamamen erkekler olması nedeniyle ihmal edilen kadın sultanları ele almış. Spoiler (açık) vermeyeyim ama Osmanlı İmparatorluğu’nda kısacık bir süre tahta çıkmış bir kadın sultan olduğunu biliyor muydunuz? Kadın yazarlarımız arttıkça, böyle alternatif tarih romanları da artacak, ninelerimiz sandıklardan gün yüzüne çıkacaktır. İlgiyle okuyacaksınız. Kim Jiyeong-Doğum: 1982/ Cho Nam Joo/ Çeviren: Betül Tınkılıç/ A7 Kitap Koreli kadın yazar Cho Nam-Joo’nun romanı Doğum 1982, bizimkine çok benzeyen eril Kore toplumunda yetişen bir genç kızın, hayatın her alanında kendini erkeklere kanıtlaması esnasında yakalandığı tuhaf ve başa çıkılamaz bir hastalıkla insanları şok edişini ironik olarak anlatıyor. İnsan zaman zaman, “bu kişilik oyununa ben de mi yakalansam?” diye düşünmeden edemiyor.
Damla Karakuş
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Üç virüslü bir salgının ortasındayız Yenidoğan çetesi açıklaması