“Yas tutmanın formülü kuralı, reçetesi yok”

Akademisyen Şengül Hablemitoğlu Yas-Uzun Bir Veda ile ölüm acısını yaşamanın el kitabını yazdı: “Toplum ve devlet yüzünden, tuttuğunuz yas size ait olmaktan çıkıyor”

Nazlı Berivan Ak
Kendi yas deneyimini paylaşıyor, yas danışmanlığı sırasındaki danışan deneyimlerini, alanın önde gelen bilim insanlarının düşüncelerini aktarıyor. Eşi Necip Hablemitoğlu’nu 18 Aralık 2002’de uğradığı suikast sonucu kaybeden Şengül Hablemitoğlu Yas Uzun Bir Veda için “Kişisel bir dönüşüm geçirmeme neden olan bir yaşantının eseridir” diyor. Yasın dönüştürücülüğüne, gidenlere ve geride kalanlara dair kapsamlı bir el kitabıyla karşı karşıyayız. Yas-Uzun Bir Veda’yı yazmaya nasıl karar verdiniz? Uzunca bir zamandır yas sürecine ilişkin seminerler veriyorum, yas danışmanlığı yapıyorum. Hablemitoğlu Enstitüsü’nde grup çalışmaları ve atölyeler düzenliyoruz. Yas başka türlü bir yaşam deneyimi. İnsanlar yakıp kavuran bir acıdan geçip yaşamını sürdüren başka insanların ne yaptığını, nasıl yaptığını duymak istiyorlar. Batı literatürü çok zengin, dilimizde yayımlanan da çok kaynak ve bilimsel çalışma var. Ancak herkesin kolaylıkla okuyabileceği bir anlatımla yazılmış metinler yetersiz. Bildiği yerden yazmak da cesaretlendiriyor insanı.  Irvin Yalom’dan Elizabeth Kübler-Ross’a, Oruç Aruoba’dan Vamık Volkan’a, Darwin’den Freud’a birçok ismin satır aralarında dolaştığı bir günlük, bir el kitabı bu.  Ne güzel söylediniz, kitabım bir el kitabı, bir rehber olsun istedim. Literatürü atlamak istemedim, bugüne kadar yapılmış çalışmalara bakmadan yazılamazdı, en azından 35 yıllık akademik deneyim literatür olmadan bir çalışma yapamayacağımı bana hatırlatır.  Yas tutmayı biliyor muyuz sizce toplum olarak?  Hem biliyoruz hem bilmiyoruz. İçinde yaşadığımız kültür önümüze ezberler koyuyor. Bu ezberlerin dışına çıkınca yargılanmaktan, yeterince -ki bu yeterince ne demekse- üzülmediğimizin düşünülmesinden korkuyoruz. Suçluluk duyuyoruz. Bu ezberler kaybettiklerimize karşı görevlerimizi yerine getirmediğimizi hissettiriyor bize. Yasımız uzun sürsün de istemiyor toplum. Öyle kayıplar var ki, yasın içine devlet de giriyor. Devlet yas tutanı sevmiyor, toplum yasınız uzasın istemiyor ve normların dayatıldığı bir süreç başlıyor. Size ait olmaktan çıkıyor. Peki yas tam olarak nedir? Sağlıklı yas tutmak ve sağlıksız yas tutmak gibi ayrımlar var mı? Her şeyden önce yas tutmak bir hastalık değil. Bu durumda sağlıklısı sağlıksızı olur, olmaz diyemeyiz. Yas o kadar çeşitlenerek yaşanan, öylesine insani bir süreç ki, her birimiz için ortak ve ayrışan tarafları var. İnsanın artık var olmayandan ayrılmaya, kendisini ona bağlayan bağları çözmeye, ilişkisini yeniden yapılandırmaya ve bağ kurmaya duyduğu ihtiyacın her birimizin kendine özgü zamanına yayılarak karşılandığı bir süreç. Bitti dediğimiz yerde bir anda başlangıçtaki kadar yoğun olabilecek insanın en güçlü duygusu. Öneri diye bir şey yok; yası yaşamak, paylaşmak, anlatmak, anlamak ve anlaşılmak var. Reçetesi yok yasın, formülü de…   “Bize hep yaşamın eğitici olduğu söylenir. Oysa bizi asıl eğiten ölümdür” diyorsunuz. Kayıplar kalanlara en çok neyi öğretiyor? Yeni bir yaşam inşa etmeyi, kayıpla yaşamayı. Kimine yokla yaşamayı, kimine boşlukla yaşamayı. Yası azaltmak, yasın etrafında kendimizi büyütmeyi öğretiyor. Yaramızı sevmeyi biraz da… 

Devlet bazı kişilerin yasını makbul bulmuyor

Necip Hablemitoğlu’nun kaybı toplumsal bir travmaydı, tüm ülke adeta bir yakınını kaybetti, tıpkı Uğur Mumcu’nun ardından yaşadığımız gibi. Sizce yasımızı ne kadar doğru tutabildik? Yas tutmak bir hak ama devletin makbul bulduğu ve bulmadığı yaslar var. Oysa anmalara, anmaların kucaklayışına çok ihtiyacımız var. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’de parlamento binasının karşısındaki 500 metrelik duvara insanlar Covid nedeniyle kaybettiklerinin adlarını kalpler içine yazdılar. Unutulmasınlar diye, devlet olanları hep hatırlasın diye. Bizim devlete hatırlatma hakkımız yok…  Siz kendi yasınızı nasıl tuttunuz? Hayatı sevmekten vazgeçmeyerek, başıma gelenin anlamını anlamaya, öğrenmeye çalışarak… 

Kaybettiklerimiz artık gerçekten ‘bulut’talar

“Pandemide bir insanın yaşamı boyunca farklı zamanlarda karşılaşabileceği tüm kayıpları aynı anda yaşadık. Bütün bunlar bizi “varsayımsal dünya”mızın kaybıyla da karşı karşıya bıraktı. Varsayımsal dünya, bizim yaşamdan beklentilerimizin olduğu, yaşamımızı sürdürdüğümüz koşulların gelişerek devam edeceği bir dünya. Bunun olduğuna inanıyorduk. Covid bu inancımız ve güvenimizi paramparça etti. Kolektif bir normallik kaybı yaşıyoruz ve bu gelecek kaygımızla birleşerek yasa dönüşen bir dizi reaksiyona neden oluyor. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, yas ve çevrimiçi dünya artık iç içe. Web sitelerinde düzenlenen anma törenleri, sosyal medyada toplu yas tutmaya olanak sağlayan çevrimiçi gruplar, sanal mezarlık ziyaretleri, sanal anıtlar... Hepsi özellikle pandemi sürecinde, yası sosyal, daha erişilebilir ve daha az tabu haline getirdi. Kaybettiklerimiz artık sonsuza kadar çevrimiçi olarak yaşıyorlar. Artık gerçekten bulutların üzerindeler.” Yas-Uzun Bir Veda/ Şengül Hablemitoğlu/ Doğan Kitap/ 200 Sayfa.
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar