Okunmasını önerdiklerim
Kimsecik (Yağmurcuk Kuşu, Kale Kapısı, Kanın Sesi), Yaşar Kemal, 2004, Yapı Kredi Yayınları Kimsecik bir üçleme. Yaşar Kemal’in benim için en etkileyici yapıtlarından. Korkunun insanın benliğini parçalarken, bu insanlık durumundan nasıl büyük bir trajedi doğduğunu anlatır. Bu korkuya yenik düşmeyerek onun üstüne yürüyen sadece çocuklardır. Yağmurcuk Kuşu bir cinayetin yarattığı korkuyla şekillenir. Kale Kapısı’nın kahramanları, iyilik ile kötülüğün buluştuğu iki insandır. Kanın Sesi’nde çocuk korkuya inat sevgiyi yeşertirken onun yol arkadaşı, kendini sürekli yeniden yaratan doğadır. Kimsecik üçlemesi, korkunun anlatısıyla başlar ve bitmez tükenmez bir arayışın ve daha güzel bir dünya özleminin anlatısına dönüşür. Yaşar Kemal’i okumanın, beni büyüten, bana sabırlı olmayı, beklemeyi, vazgeçmemeyi öğreten ve kendimi değerli hissettiren bir tarafı var.
Don Kişot, Miguel de Cervantes Saavedra, Çeviren: Roza Hakmen, 1996, Yapı Kredi Yayınları On yılda bir okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap, insanın kendi gelişimini gözlemlediği bir yansıtıcı gibi; her okuyuşta farklı bir perspektif kazandığımı hissediyorum.
Dorian Gray’in Portresi, Oscar Wilde, Çeviren: Didar Zeynep Batumlu, 2018, İş Bankası Kültür Yayınları Okuduktan sonra beni bir süre suskun bırakan kitaplardandı. Tüm zamanların en sevdiğim kitaplarından biri olduğunu belirtmek isterim.
Satranç, Stefan Zweig, Çeviri: Ayça Sabuncuoğlu, 2019, Can Yayınları Zweig, derin bir psikolojik teorinin ana hatlarını kısa bir öyküde şaşırtıcı bir kesinlikle çizebilmiş: Bir insanın en büyük kaynağının, kendisi ve eylemleri üzerinde düşünme yeteneği olduğunu ve bunun aynı zamanda onun en büyük kırılganlığı olduğunu da söylüyor.
Suç ve Ceza, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Çeviren: Ergin Altay, 2014, İletişim Yayınları Dostoyevski okumaya doyamadığım zamanlar oldu hayatımda. Belki de insan olmak ve hayatlarımızı nasıl yaşamayı seçtiğimiz hakkında çok derin düşünmemi sağladığı için. Suç ve Ceza ile başladım. Dostoyevski yalnızca karmaşık karakterler yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda okuyucuyu bir karakterin zihninin derinliklerine götürebiliyor.
Bugünlerde okuduklarım
Geçmiş Zaman, Beatriz Sarlo, Çeviren: Peral Beyaz Charum, 2012, Metis Yayınları Farklı dokuları ince bir şekilde ören bir kitap; öznellik ve günümüzdeki önemi, bir araştırma nesnesi ve tarihin konusu olarak bireyin, kimliğin ve tarihsel bir kaynak olarak tanıklığın artan öneminden söz ediyor. Arjantin’de askeri darbe döneminde meydana gelen olaylarla günümüzün hafıza ve tarih ilişkisi üzerine örülen doku, kitabın arka fonunu oluşturuyor. Hafıza üzerine eleştirel düşünmek için oldukça iyi bir kaynak. Tarihe Not, Mesud Barzani, 2021, Avesta Yayınları Kitap hem Kürtlerin son yüzyılının kısa tarihi hem de hayallerinden vazgeçmeyen, yaşamını halkına adayan bir insanın hikâyesi. Barzani, “bizim tarihimiz bugüne kadar hep başkaları tarafından yazıldı” diyor. Anlatımı ve içeriğiyle bu kitabın tarih yazımının iyi bir örneği olduğunu düşünüyorum. Kitapta Barzani bağımsızlık referandumu sürecinin hem yürütücüsü hem tanığı olarak uluslararası platformlarda yaptığı görüşmeleri birinci elden anlatıyor.
Kayıp Adalet: Cezasızlık ve Korunan Failler, Derleyen: Gökçer Tahincioğlu, 2021, İletişim Yayınları Kitap Lice, Hrant Dink cinayeti, Vartinis katliamı, 2006 ilkbaharında Diyarbakır’da öldürülen çocukların ve Berkin Elvan’ın davasıyla daha birçoklarını anlatıyor.
Diyarbakır 5 No’lu, Bayram Bozyel, 2013, İletişim Yayınları Eylül 1980 darbesi sonrasında Diyarbakır Askerî Hapishanesi’nde yaşananlar, 20. yüzyılın belli başlı insanlık suçları listesinde yerini almayı hak ediyor. Bozyel orada yaşadığı korkunç deneyimi sakince anlatmış. Diyarbakır 5 No’lu bu konuda yazılmış en ayrıntılı, en güçlü tanıklıklardan biri. Ma Sekerdo Kardaş? “Dersim 38” Tanıklıkları, İlhami Algör, 2018, İletişim Yayınları Dersim ’38 hakkında yıllarca süren bir suskunluk vardı ama bugün çözülmüş durumda, bu konuda da epeyce yayın üretildi. Ma Sekerdo Kardaş’ın özelliği bu travmaya çok yakından bakması. Kitap Surbahan köyünden batıya sürülen birkaç ailenin hafızasından hareketle 1938 ve sonraki on yıl arasında yaşananlara bakıyor. Haliyle bu tarihlerin öncesi ve sonrasına da değiniyor.
Damla Karakuş