New York Times yazdı: ABD'nin bombalı saldırısı İran'ın nükleer silahlanmasını engelleyebilecek mi?

Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik yıkıcı saldırısı kısa vadede başarı gibi görünse de gelişmeler bunun aksini söylüyor. İş birliğini kesen İran'ın nükleer kozlarını saklamaya başladığı dikkat çekiyor. Uzmanlara göre İran artık Kuzey Kore modeliyle ilerleyebilir

David E. Sanger / New York Times

Ulusal güvenlik dünyası şunu çok iyi bilir: Bir ülkeyi bombalayarak nükleer silah programlarından vazgeçiremezsiniz. Aksine bu tip bir saldırı, bir ülkenin nihai caydırıcı gücü oluşturma kararlılığını daha da güçlendirir.

Başkan Donald Trump, İran’ın en kritik üç nükleer tesisini hedef almak üzere ABD’nin en güçlü sığınak delici bombalarını ve füze sistemlerini açık denizdeki bir denizaltıdan fırlattıktan on gün sonra, bu önerme gerçek hayatta test edilmek üzere.

Çarşamba günü İran Cumhurbaşkanı BM nükleer denetçileriyle tüm iş birliğini askıya alan yeni bir yasayı imzaladı. Bu hamle, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın bir tarafı olarak yükümlülüklerini ihlal ediyor.

Ancak Amerikan B-2 Spirit bombardıman uçakları yaklaşık 7 bin kilometre kesintisiz uçuşla, İran’ın ABD ve İsrail’e karşı kararlılığını simgeleyen tesisleri vurduktan sonra, böyle yasal incelikler İranlılar için artık eskisi kadar önemli görünmeyebilir. Ve İran’ın çeyrek asırlık nükleer emellerine dair yeni bir bölüm başlıyor olabilir. İran'ın bundan sonraki amacı şu olabilir: Uranyumunun, gizli teknolojik yeteneklerinin ve bomba yarışına girme iradesinin olup olmadığı konusunda şüphe yaratmak.

Kısa vadeli her ölçüte göre 22 Haziran sabah erken saatlerdeki operasyon bir başarıydı. Geçmişte benzer askeri adımları değerlendiren başkanların korktuğu gibi bölgesel bir savaş patlak vermedi. İranlıların ne kadar geriletildiğine dair şüpheci olanlar bile süpersonik hızda çalışan, bomba seviyesine yakın uranyum üreten 18 bin santrifüjün artık çalışamaz halde olduğunu kabul ediyor. Çoğu uzmana göre bu santrifüjler imha edildi.

Trump ise bu operasyonu tek seferlik bir iş gibi anlatıyor. Hatta Trump, geçen hafta Lahey’deki NATO zirvesinde İran için “Artık nükleer işine geri döneceklerini sanmıyorum” ifadelerini kullandı.

Ama işler bu kadar basit olmayabilir. ABD ve İran bombalama sonrası bir gerçekliğe doğru tökezleyerek ilerlerken, Beyaz Saray uzun vadeli bir stratejiye dair kamuya açık hiçbir tanımda bulunmadı. Trump zaman zaman yaptırımların kaldırılmasına yol açabilecek yeni müzakerelerden bahsetti — ama bu muhtemelen yalnızca İran’ın nükleer programının geride kalan kısmını tamamen sökmesi ve denetçilerin ülke genelinde serbestçe çalışmasına izin vermesi karşılığında mümkün olur. Bu ise İran’daki mevcut ruh haliyle uyuşmuyor gibi. Tahmin edileceği gibi, Trump aynı zamanda İran’ın kapasitesini yeniden inşa etmeye çalıştığına dair bir işaret görürse “kesinlikle” tekrar saldıracağını da söyledi. İsrailli yetkililer bu yaklaşımı “çimleri biçmek” olarak adlandırıyor.

Ancak bu, düşük yoğunluklu bir savaş durumunun sürekliliğini ima ediyor. Ve bu durum, İran’ın nükleer seviyeye yakın uranyumunun akıbeti ve yeri hakkındaki gizemi bir koz olarak kullanması ihtimalini doğuruyor.

Saldırı öncesinde İran nükleer silahını tamamlama kapasitesine sahip görünse de, şimdi henüz hazır olmamasına rağmen büyük bir nükleer hile oyunu oynamaya bağımlı hale geldi. İran, nükleer varlıklarını sürekli yer değiştirerek, Mossad, ABD istihbarat kurumları ve ülkeye girişi yasaklanan BM denetçilerinin peşinden koşmalarını sağlıyor.

Eski Başkan Joe Biden döneminde İran programına yönelik saldırı planlarını şekillendiren Jake Sullivan “Bu saldırıdan sonra eski sorun hâlâ geçerli: İran’da zenginleştirilmiş uranyum var, santrifüjler var ve denetçiler yok” dedi.

“Çimleri biçmek demek belirsizlik, istikrarsızlık ve sürekli askeri müdahale demek” diyen Sullivan, şöyle devam etti:

“Ama bir anlaşma yapmaya kalkarsanız Trump aynı sorunla yüzleşir: Tam bir söküm mü istersiniz — ki İran hâlâ buna razı olmayabilir — yoksa programı sınırlandırmaya mı çalışırsınız?”

Yani, düşük seviyede ve sıkı denetimli zenginleştirmeye izin veren, ancak İran’ın bombaya ulaşamayacağından emin olunan bir yapı.

Başlıca üretim tesisleri yerle bir edildiği için, İran’ın bugün elindeki tek koz, yaklaşık 10 bombalık yakıt stokunun hâlâ sağlam olduğu ve hayatta kalan nükleer bilim insanlarının buna erişimi bulunduğu yönündeki iddia. Belki de blöf yapıyorlar. Ama oynayabilecekleri en iyi kart bu. Ve emin olmanın tek yolu, Sullivan’a göre, “programın her santiminin denetlendiği bir anlaşma”

Diğer uzmanlar da aynı fikirde. “İran’ın gizli nükleer silah üretme senaryosunun ne kadar olası olduğunu henüz değerlendiremeyiz” diyen eski ABD diplomatı ve Brookings Enstitüsü nükleer uzmanı Robert Einhorn sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama bu, İran’ın yakın zamanda küçük bir nükleer cephane oluşturabileceği potansiyel bir yol. Bu nedenle öncelikle Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetçilerinin ülkenin dağınık nükleer tesislerine — iki yeni zenginleştirme merkezi dahil — geri dönmesi sağlanmalı”

İranlı yetkililer, ajansın genel direktörü Rafael Mariano Grossi’yi saldırılara suç ortağı olmakla itham etti. Grossi ise bu saldırılara dair önceden bir bilgisinin olmadığını söylüyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff arasında saldırı sonrası bir nükleer anlaşma için yapılması planlanan görüşmeler — muhtemelen saldırı öncesindekinden daha kısıtlayıcı bir anlaşma — en azından şimdilik rafa kalkmış durumda.

İranlı yetkililer, müzakereler süresince tekrar saldırıya uğramayacaklarına dair güvence istediklerini belirtiyor. Ancak böyle bir güvencenin verilmesi halinde dahi buna inanacakları şüpheli; zira Trump, haziran ortasında İran’a nihai ABD teklifine yanıt vermeleri için iki hafta süre tanıdığını açıklamış, B-2 bombardıman uçaklarıysa iki gün sonra hedeflerine varmıştı.

İran’ın liderleri, İsrail’le olan çatışmanın sona ermesini bir zafer olarak lanse ederken ve ABD saldırılarının verdiği zararı küçümserken, uzmanlar her iki tarafı da tatmin edecek bir anlaşma olasılığını düşük görüyor.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’ndan İran uzmanı Karim Sadjadpour, Trump’ın askeri eylem emri vermeden önce kullandığı terimi anımsatarak “Onlar önümüzdeki hafta ya da gelecek ay koşulsuz teslimiyeti kabul etmeyecekler. Bu, İran’ın petrol ihracatını kısıtlayarak ekonomik baskıyı artırmamızla zamanla gelişecek bir süreç” ifadelerini kullandı.

Asıl soru ise şu: İran, yaşanan hasarı değerlendirdikten sonra hangi dersi çıkaracak?

Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth’e göre İran’a verilmek istenen tek ders var: Nükleer program artık sona erdi. Bu nedenle Trump ve Hegseth, programın “yok edildiği” anlatısını bu kadar güçlü şekilde sahipleniyor — sanki bir daha asla canlanamazmış gibi.

Çoğu uzmana göreyse İran, bambaşka bir sonuca varabilir: Son on günde alınan ders, nükleer silaha yaklaşan ama sınırı geçmeyen ülkelerin bombalandığı, ama cephane yarışına hızla girenlerin bombalanmadığı.

Eski bir üst düzey istihbarat yetkilisine göre İran'ın halihazırda nükleer silahı olması halinde zaten ne İsrail’in ne de ABD’nin saldırma riskini göze almayacağını belirtti ve "İranlıların bir daha böyle bir hata yapacaklarını sanmıyorum" şeklinde konuştu.

© 2025 The New York Times Company

Tahran sakinleri bedel ödeyecek hem de çok yakında İzmir'de belediye işçilerinin grevi sona erdi İsrail İran'ın Şahrud bölgesindeki füze motoru üretim tesisini vurdu Nihat Genç entübe edildi Seferihisar'da 1 mahalle tahliye edildi Sabah kalkınca mı yoksa yatmadan önce mi duş alınmalı?