New York Times: 'Clinton Planı' e-postaları Rus casuslar tarafından hazırlanmış
ABD’de 2016 seçimlerine ilişkin tartışmalar sürerken, Özel Savcı John Durham’ın yeni yayımlanan rapor eki, Clinton’ın Trump’a komplo kurduğu iddiasının Rus istihbaratının uydurduğu sahte e-postalara dayandığını ortaya koydu
New York Times / Charlie Savage and Adam Goldman
Trump döneminde Rusya soruşturmasında usulsüzlük arayan özel savcı, Perşembe günü gizliliği kaldırılan bilgilere göre, bazı Cumhuriyetçilerin öne sürdüğü “Hillary Clinton’ın kampanyasının, Donald Trump’ı 2016 seçimlerinde Moskova ile işbirliği yapmış gibi göstermek için komplo kurduğu” teorisini zayıflatan kanıtlar topladı.
Söz konusu bilgi, özel savcının 2023 tarihli raporuna eklenen 29 sayfalık bir ek belge. Bu belgede, o teorinin temelini oluşturan bir dokümanın muhtemelen Rus casusları tarafından uydurulduğu ortaya çıkıyor. Bahsi geçen doküman, 27 Temmuz 2016 tarihli olduğu iddia edilen bir e-posta. Bu e-postada Clinton’ın, Trump’ı Rusya ile ilişkilendirecek bir kampanya önerisini, kendi özel e-posta sunucusunu kullanması nedeniyle patlak veren skandalın üzerini örtmek için onayladığı iddia ediliyordu.
Ek belgenin yayımlanması, 2016’da Rusya’nın Amerikalılardan çaldığı iddia edilen e-postalara ilişkin istihbarat raporları hakkındaki kamuoyu bilgisini daha da derinleştiriyor. Ayrıca özel savcı John Durham’ın, bu e-postaların gerçek olup olmadığını kanıtlamaya çalışmak için büyük çaba sarf ettiğini, ancak sonunda bunun doğru olmadığı sonucuna vardığını gösteriyor.
Gizliliğin kaldırılması, son haftalarda Rusya soruşturmasına dair yapılan açıklamaların sonuncusu. Bu dalga, hükümetin, gözden düşmüş finansçı Jeffrey Epstein ile ilgili belgeleri yayımlama sözünü yerine getirememesinin yarattığı gündemi değiştirmeye çalıştığı bir döneme denk geldi.
Yayımlanan belgeler, yaklaşık on yıl önceki çalkantılı siyasi döneme daha fazla ışık tutarken, Trump ve müttefikleri bu belgelerin ortaya koyduğu bilgileri abartarak, eski Başkan Barack Obama’yı “vatana ihanetle” suçladılar.
Ek belgenin yayımlanması da bu durumun istisnası olmadı. CIA Direktörü John Ratcliffe yaptığı açıklamada, bu materyallerin, Rusya ile işbirliği şüphelerinin “Donald Trump’ın başkanlığını engellemek ve yıkmak için yürütülen koordineli bir plan”dan kaynaklandığını kanıtladığını savundu.
Rusya soruşturması hakkında yanlış iddiaları sıkça öne süren FBI Direktörü Kash Patel ise sosyal medyada, ek belgenin “Clinton kampanyasının Trump’ı suçlamak ve Rusya bağlantısı yalanını uydurmak için komplo kurduğunu gösterdiğini” iddia etti.
Oysa ek belgede bunun tam tersi görülüyor: Clinton’ın Trump’ı Rusya’ya bağlamayı onayladığı iddiasını destekleyen sözde kanıtların güvenilir olmadığı belirtiliyor. Durham, 27 Temmuz 2016 tarihli e-postanın ve iki gün öncesine tarihlenen benzer bir mesajın muhtemelen uydurulmuş olduğu sonucuna vardı.
2020 seçimlerinden önce Trump’ın ilk döneminde Ulusal İstihbarat Direktörü olarak görev yapan Ratcliffe, 27 Temmuz e-postasının özünü gizliliğini kaldırarak yayımlamıştı.
Ancak aynı zamanda bu belgenin güvenilirliği konusunda şüpheler bulunduğunu da kabul etmişti. “Bu iddianın doğruluğunu ya da Rus istihbarat analizinin abartı veya uydurma içerip içermediğini bilmiyoruz” demişti.
Bazı Trump destekçileri arasında, bu mesaj Durham’ın son raporunda da ifade ettiği gibi “Clinton Planı istihbaratı” olarak tanındı.
Soros bağlantılı vakfa atfedilen e-posta da sahte çıktı
Durham, raporunda, Rusya soruşturmasında görev alan FBI yetkililerini, Rusya kaynaklı bu iddiayı öğrendikten sonra Steele dosyasını (Trump-Rusya ilişkilerine dair eski bir İngiliz istihbaratçı tarafından hazırlanmış, Demokratların muhalefet araştırması kapsamında derlenen ve sonradan çürütülen rapor) kullanarak dinleme kararı almaları nedeniyle yeterince şüpheci davranmamakla eleştirdi.
Durham raporunda “Clinton Planı istihbaratı güvenilir veya güvensiz bilgilere dayanıyor olsun, nihayetinde doğru veya yanlış olsun, ajanların, partizan bir kaynaktan geldiği izlenimi veren materyallere daha ihtiyatlı yaklaşması gerekirdi” diye yazdı.
Durham’ın raporunda, Clinton ve kampanya ekibinin bu iddiayı saçma bulduğu ve Rus dezenformasyonu olarak değerlendirdiği de aktarılıyordu. Ancak Durham, bu değerlendirmeyi destekleyen somut kanıtları ek belgelere gömerek bugüne kadar gizli tuttu. Ek belgede, söz konusu e-postanın neredeyse kesin olarak Rus dezenformasyonu ürünü olduğu sonucuna varıldı.
Ek belgelere göre, 27 Temmuz e-postasını gönderdiği iddia edilen Open Society Foundations ağından Leonard Benardo, 2021’de Durham’a bu mesajı hiç görmediğini ve kendisinin yazmadığını söyledi. Bu ağ, liberal finansçı George Soros’un hayırseverlik kolu; Soros ise hem Rusya devlet medyasında hem de bazı Amerikalı muhafazakârlar arasında hedef haline getirilmiş bir isim.
'Trump ve Putin'i şeytanlaştırma' maili de şüpheli
Ek belgede ayrıca 25 Temmuz 2016 tarihli, yine Benardo’ya atfedilen sözde bir e-postadan da bahsediliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e atıfta bulunan bu mesajda, Clinton’ın bir danışmanının “Putin’i ve Trump’ı şeytanlaştırma” planı önerdiği, ayrıca “Daha sonra FBI yangına körükle gidecek” ifadesini kullandığı iddia ediliyordu.
Mesajda danışmanın adı 25 Temmuz belgesinde “Julie” olarak geçerken, 27 Temmuz tarihli belgede “Julia” olarak yazılmıştı. Buna eşlik eden bir Rus istihbarat notunda ise söz konusu danışmanın Clinton kampanyasında dış politika danışmanı olarak görev yapan ve Center for a New American Security’de çalışmış olan Julianne Smith olduğu belirtilmişti.
Ancak Rus belgeleri arasında 25 Temmuz mesajının iki farklı versiyonu bulunuyordu — bunlardan birinde fazladan bir cümle yer alıyordu. Benardo ise bu e-postayı gönderdiğini reddederek Durham’ın ekibine “Julie” isimli birini tanımadığını ve “yangına körükle gitmek” gibi bir ifade kullanmayacağını söyledi.
Smith de 2021’de Durham’a, Trump’a Rusya üzerinden saldırmayı kampanya yönetimine önermeye dair bir anısı olmadığını iletti. Ancak, kampanyada diğerleriyle yaptığı bazı konuşmalarda Demokratik Ulusal Komite (DNC) hacklemesinin seçim sistemine tehdit oluşturduğu ve Trump ile danışmanlarının Rusya ile rahatsız edici bağlara sahip göründüğü yönünde gerçek endişelerin dile getirildiğini hatırladığını belirtti.
"Rus istihbaratının ele geçirdiği farklı e-postların birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir kompozit"
Ek belgede ayrıca Durham’ın, Rus istihbarat notlarında geçen ve liberal eğilimli birçok düşünce kuruluşunun e-postalarına ulaştığı, ancak Benardo’ya atfedilen mesajların hiçbir kopyasına rastlamadığı ortaya konuyor. Bu kuruluşlar arasında Open Society Foundations, Atlantic Council, Carnegie Endowment for International Peace ve Center for a New American Security de vardı.
Bununla birlikte Durham, bu kuruluşlarda “aynı veya benzer ifadeler içeren e-postalar, ekler ve belgeler” buldu. Bunlar arasında, Carnegie Endowment bünyesindeki bir siber güvenlik uzmanının 25 Temmuz’da yazdığı ve Rus hacklemelerine dair uzun bir pasaj içeren e-posta da yer alıyordu. Bu pasaj, Benardo’ya atfedilen 25 Temmuz tarihli sözde mesajda kelimesi kelimesine tekrar ediliyordu.
Raporda, “Ofisin en güçlü değerlendirmesi, Benardo’dan geldiği iddia edilen 25 ve 27 Temmuz tarihli e-postaların, Open Society Foundations, Carnegie Endowment ve diğerleri dahil olmak üzere ABD merkezli düşünce kuruluşlarının e-postalarının Rus istihbaratı tarafından hacklenmesi yoluyla elde edilen birkaç farklı e-postanın birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir kompozit olduğudur” dendi.
New York Times’ın haberine göre, 2020’de Durham, istihbaratın kötüye kullanıldığına dair kanıt bulamayınca, bu kez Trump’ın kampanyasının Rusya ile işbirliği yaptığı şüphesinin ortaya çıkmasından Clinton kampanyasını sorumlu tutacak bir zemin aramaya yöneldi.
Durham, Clinton kampanyasının Trump’ı çerçevelemek amacıyla, onun Rusya ile bağlarına dair yanlış olduğunu bildiği bilgileri yaydığına dair bir komployu asla kanıtlayamadı. Ancak buna rağmen mahkeme dosyalarında ve nihai raporunda bu yönde şüpheler ima etti. Trump ile Rusya arasındaki olası bağları araştırmaya yönelik dış girişimlerde yer alan iki kişiye “yalan beyan” suçlaması yöneltti, fakat her iki dava da hızla beraatla sonuçlandı.
© 2025 The New York Times Company