NFT sanatta neyi değiştirdi?
Geçen yıl 11 Mart’taki 69 milyonluk satış, “NFT sanatı” çılgınlığını başlattı. Ve bir yılda 44 milyar dolarlık harcama yapıldı. The New York Times bu akımın sanat piyasasını nasıl etkilediğini araştırdı
Blake Gopnik/The New York Times
Tahminen 1425’te Floransalı ressam Masaccio tek nokta perspektifli ilk kayda değer resimleri yaptı. Bu devrim sonraki tüm sanatçıların eserlerini değiştirdi.
1839 yılında Paris’te Louis-Jacques-Mandé Daguerre yeni icadı fotoğrafı dünyaya gösterdi. Görsel temsilin doğasını değiştirdi ve o günden beri müze duvarları bir daha eskisi gibi olmadı.
Bir yıl önce, 11 Mart 2021’de Beeple mahlasıyla bilinen Mike Winkelmann bilgisayar illüstrasyonlarından oluşan bir kolajı 69 milyon dolara sattı; bunun tek sebebi kolajın NFT adı verilen dijital sertifikaya bağlanmış olmasıydı. Bu muazzam fiyat NFT piyangosundan pay almak isteyen bütün yaratıcılar – illüstratör, müzisyen, fotoğrafçı, hatta yıllanmış avangart sanatçılar – arasında çılgınca bir koşuşturmaya yol açtı.
12 ayda yaklaşık 6 milyon NFT için 44 milyar dolar harcandı. NFT genellikle dijital yaratıları, bazen de resim ve heykel gibi fiziksel eserleri belgelemek için veriliyor.
Ancak bu “NFT sanatı” tsunamisi sanatın görünüşüne, anlamına, hatta daha derin manada ne olduğuna dair hakiki ve büyük bir değişim getirdi mi? Pek sayılmaz, hatta böyle bir değişim imkansız bile denebilir: Çünkü aslında “NFT sanatı” diye bir şey yok.
NFT – takas edilemez token – herhangi bir nesneye eklenebilecek bir mülkiyet ve özgünlük sertifikasından fazlası değil. Bir ayakkabıya veya gazete makalesine de NFT koyulabilir; blok zincir üzerinde bulunduğu için değiştirilemiyor ve kaybolmuyor.
Aslında her şey aynı!
Bir evin tapusunun NFT cinsinden olduğunu düşünün: Evin sahibi ve kendisi hakkında birkaç şey söyleyebilir, ama bu “tapulu evi” bildiğimiz evden farklı yapmaz. “NFT sanatın” geleneksel “sanat” ile ilişkisi de aynı.
Normalde “NFT eklenen sanat eseri” bir hard diskte bulunan dijital bir dosya (bir JPEG görüntüsü veya MP4 video) demek . Yani NFT’ler ortaya çıkmadan onlarca yıl önce nasıl görünüyor veya duyuluyorsa aynı durumda.
Eğer bir hacker bütün NFT’leri yok edebilseydi NFT’lerle “belgelenen” bu yaratıların yüzde 99.9’u değişmeden kalırdı.
NFT’nin ortaya çıkış amacı estetikten ziyade satıştı. Tecrübeli dijital sanatçı Kevin McCoy 2014 yılında New York’taki New Museum’da düzenlenen teknolojik sanat maratonunda gece geç saatlere kadar çalışırken, Anil Dash adlı teknoloji uzmanıyla birlikte bir şey yarattı. O zamanlar NFT diye bir adlandırma olmasa da, ortaya çıkardıkları ürün ilk NFT olarak kabul ediliyor.
8 yılda gelen meyve
McCoy NFT sürecini şöyle anlatıyor: 2014 yılında kendisinin ve arkadaşlarının ürettiği, genellikle satamadıkları dijital eserlerin mülkiyetini belirleyip devretmek için bir yol arıyormuş. Neticede Beeple’ın yaptığına benzer video veya JPEG gibi dijital dosyalar sonsuz ve mükemmel bir şekilde çoğaltılabiliyor. Hatta sanatçılar fikirlerinin olabilecek en geniş etkiyi yaratmasını istiyorsa, belki de böyle olması gerekiyor.
Bu kopyalardan bazılarını “özgün”, yani tüm diğer kopyalardan farklı kılmanın bir yolunu bulması gerektiğini düşünen McCoy, blok zincirlerin bir nevi sanal kasa işlevi görebileceğini fark etmiş. Bir dijital sanat eserinin tapusunu NFT olarak kasaya koyarsanız, koleksiyonculara sahip olabilecekleri ve alıp satabilecekleri sabit bir şey verilmiş olacaktı.
Sekiz yıl sonra bu fikir McCoy çifti için nihayet meyvesini verdi. Kevin’in yarattığı ve Quantum adındaki mütevazı soyut eserine eklediği ilk NFT geçen Haziran’da Sotheby’s’de 1.4 milyon dolara satıldı.
Ancak NFT çoğu sanatçıya aynı yararı sağlamıyor. Chainalysis analiz şirketinden iktisatçı Ethan McMahon’ın verilerine göre satılan toplam NFT’nin yarıdan fazlası 400 dolardan ucuza gidiyor. Bu rakam dijital bir stüdyonun maliyetini karşılamak şöyle dursun, NFT’yi “paraya çeviren” yaratıcının blok zincir masrafını bile çıkarmıyor. (Üstelik hiç satılmayan, sayısı belirsiz NFT’ler hesaba dahil değil.)
Tepki işleri geldi
Geçen yaz Damien Hirst de NFT’ye geçti – bunu yapan ilk sanat yıldızlarından biri oldu – ve projesine The Currency (Para) adını verdi: Noktalardan oluşan resimlerinin 10 bin adedine karşılık gelen NFT’ler çıkardı; koleksiyoncular eseri satın aldıktan bir yıl sonra ister blok zincir token’ını elinde tutacak ve tuvalin yanışını seyredebilecek, isterse tuvali saklayacak ve NFT’den vazgeçecekti. Ticari sanatçı Hirst piyasa güçleri ile estetik zevk arasındaki savaşı sahneye koyuyordu. Sanat hizmetleri işletmesi olan HENI ile birlikte üretilen proje ilk satışta 18 milyon dolar getirdi.
NFT’lerle uzun zamandır ilgilenen, Albright-Knox Müzesi küratörü Tina Rivers Ryan, yeni token dünyasının tam tersine bir “yoksullaşma” getirebileceğini belirtiyor: “Üstelik sadece dijital sanatta değil sanatın bütününde; çünkü sanatı tartışmasız bir meta haline getiriyor.”
Ama işlerin her zamanki gibi yürümesine tepki gösteren çalışmalar var. Geçen yıl NFT’lerin görünür olmaya başladığı dönemde, Brooklyn’de yer alan ve her tür bilgisayar sanatı eserine ayrılmış fiziksel bir galeri olan Transfer’in kurucusu Kelani Nichole, Pieces of Me (Benden Parçalar) adında bir online NFT sergisinin organizasyonunda yer aldı. Hedef tanımında serginin misyonu şöyle açıklanıyordu: “NFT’leri küratör ve teknoloji perspektifinden, özen etiğini, servet dağılımını ve sanatçının aracılığını ve haklarını vurgulayan bir şekilde düşünmek.”
Bazı sanatçılar eserlerini ücretsiz sunarken (“kapitalist tüketim dürtüsünün açık bir reddi”), bazılarıysa NFT dünyasında standart olmayan şartlara tabi tutuyor. Örneğin Londralı Danielle Brathwaite-Shirley’in bir eseri, bir dizi “Şart ve Hükümler” belirten düşük kaliteli bir GIF (hareketli resim) sunuyor. Söz konusu şart ve hükümler alıcıya “Siyah trans sanatçıların eserlerini vitrine çıkarmayı ve bunlara yatırım yapmayı” öneriyor. Ardından NFT’nin sözleşmesi gereği koleksiyoncu bu taahhütleri bastırıp iki yıl sergileyerek onlara uymayı kabul ediyor.
©️ 2022 The New York Times Company