NYT'den kapsamlı araştırma: İsrail, Gazze'de savaş kurallarını esnetti, sivil ölümler katlanarak arttı
NYT, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de sürdürdüğü savaşta bombardımanın yoğunluğu ve sivil kayıp gözetimine ilişkin kurallarını "çağdaş savaş tarihinde benzeri görülmemiş" şekilde esnettiğini gösteren araştırmasını haberleştirdi
Patrick Kingsley, Natan Odenheimer, Bilal Shbair, Ronen Bergman, John Ismay, Sheera Frenkel ve Adam Sella / NYT
7 Ekim 2023’te saat tam 13.00’te, İsrail ordusu, çağdaş savaş tarihinde benzeri görülmemiş derecede yoğun bir bombardıman başlatan bir emir yayınladı. Bu emirle birlikte, orta rütbeli İsrailli subaylara, daha önce Gazze Şeridi'ndeki savaşlarda öncelikli olarak hedef alınmayan binlerce militan ve askeri mevziyi vurma yetkisi verildi.
İsrailli subaylar, yalnızca kıdemli Hamas komutanlarını, silah depolarını ve roket rampalarını değil, aynı zamanda düşük rütbeli savaşçıları da hedef alabiliyordu. Emirde, her saldırıda 20’ye kadar sivilin öldürülme riski alınabileceği belirtiliyordu. Bu, İsrail askeri tarihinde daha önce görülmemiş bir karardı. Orta rütbeli subaylara bu kadar fazla sayıda hedefe, bu kadar yüksek bir potansiyel sivil maliyetle saldırma serbestliği daha önce tanınmamıştı.
İsrail’in bombardıman emri sıradan militanların akrabaları ve komşularıyla birlikte evde bulundukları sırada hedef alınmalarını mümkün kıldı. Önceki çatışmalarda bu tür hedeflemeler genellikle yalnızca militanlar dışarıda ve yalnızken gerçekleştiriliyordu.
Geçmişteki Hamas çatışmalarında, birçok İsrail saldırısı, yalnızca sivillerin zarar görmeyeceği sonucuna varıldığında onaylanıyordu. Subaylar bazen beş sivile kadar ölüm riskini göze alabiliyordu ve yalnızca nadiren bu sınır 10 veya daha fazlasına çıkıyordu. Ancak, gerçek sivil ölüm sayıları bazen çok daha yüksek oluyordu.
İsrail ordusu kurallarını değiştirme nedenini, İsrail’in varoluşsal bir tehdit altında olduğuna inandıkları şeklinde açıkladı. Emirle ilgili soruları anonimlik koşuluyla yanıtlayan kıdemli bir askeri yetkili, bu yeni kuralların, Gazze’deki savaşın doğasına göre düzenlendiğini ifade etti.
7 Ekim 2023’te ne oldu?
7 Ekim sabahı, Hamas liderliğindeki militanlar Güney İsrail’e saldırarak kasabaları ve askeri üsleri ele geçirdi, sivillere yönelik katliamlar gerçekleştirdi, binlerce roket fırlattı, yaklaşık 1200 kişiyi öldürdü ve yaklaşık 250 kişiyi rehin aldı. İsrail ordusu Hamas savaşçılarıyla sınırları içinde çarpışırken, İsrail liderleri, Lübnan’daki müttefiklerinden bir işgal olabileceği korkusuyla ciddi askeri önlemler alma gerekliliği hissetti.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, aynı gün yaptığı bir konuşmada, “Bu kötülük şehrindeki Hamas’ın konuşlandığı her yer, saklandığı ve faaliyet yürüttüğü her yer yerle bir edilecek” dedi.
NYT, İsrail’in hava bombardımanını inceledi
The New York Times’ın yaptığı inceleme, İsrail’in sivilleri korumayı amaçlayan önlemlerini ciddi şekilde zayıflattığını, hedefleri belirleme ve sivil kayıpları değerlendirme yöntemlerinde eksiklikler olduğunu ortaya koydu. Araştırma, İsrail ordusunun saldırı sonrası sivil zararları incelemediğini, yanlış davranışlarda bulunan subayları cezalandırmadığını ve kendi içinden gelen uyarıları ve ABD’li üst düzey askeri yetkililerden gelen eleştirileri göz ardı ettiğini tespit etti.
NYT araştırma kapsamında onlarca askeri kaydı inceledi ve 100’den fazla asker ve yetkiliyle, bu kişilerden 25’inden fazlası hedeflerin incelenmesi, onaylanması veya vurulmasında rol almış olanlarla röportaj yaptı. Çoğu asker ve yetkili, hassas bir konuda konuşmaları yasak olduğu için anonimlik şartıyla bilgi verdi. New York Times, askeri emirlerin içeriğini bilen subaylarla bu bilgileri doğruladı.
Bu anlatılar, 21. yüzyılın en ölümcül hava savaşlarından birinin nasıl düzenlendiğine dair bir anlayış sunuyor. İsrail’in bu süreçte benzeri görülmemiş bir şekilde yoğun bir askeri strateji uyguladığı, ancak aynı zamanda sivil kayıpların önlenmesi konusunda önemli eleştirilerle karşı karşıya kaldığı vurgulanıyor.
New York Times’ın araştırmasında şu bulgular ortaya kondu:
— İsrail, önleyici hava saldırılarında hedef alınan askeri noktaların kapsamını büyük ölçüde genişletti ve aynı anda her saldırıda tehlikeye atılabilecek sivil sayısını artırdı. Bu durum, savaşın ilk yedi haftasında Gazze’ye yaklaşık 30 bin mühimmat atılmasına yol açtı; bu miktar, sonraki sekiz ayın toplamından fazlaydı. Ayrıca, günlük olarak tehlikeye atılabilecek toplam sivil sayısına ilişkin sınırlama kaldırıldı.
— Bazı durumlarda üst düzey komutanlar, 100’den fazla sivili tehlikeye atacağını bildikleri Hamas liderlerine yönelik saldırıları onayladı. Bu, çağdaş Batılı askeri standartlar için olağanüstü bir eşik olarak değerlendiriliyor.
— Ordu, hedeflerin meşruluğunu doğrulamayı zorlaştıran bir hızda saldırılar gerçekleştirdi. Savaş öncesinde onaylanmış hedefler listesini birkaç gün içinde tüketti ve geniş ölçekte yapay zeka kullanan, ancak denenmemiş bir sistemle yeni hedefler belirlemeye başladı.
— İsrail ordusu, sivil zarar riskini değerlendirmek için genellikle kaba bir istatistiksel modele başvurdu. Bazen hedefler, son olarak tespit edilmelerinden saatler sonra vuruldu; bu da hata riskini artırdı. Model, belirli bir binayı ayrıntılı olarak izlemek yerine, daha geniş bir mahallede cep telefonu kullanımına ilişkin tahminlere dayanıyordu.
— Savaşın ilk gününden itibaren İsrail, sivillere yaklaşan bir saldırıdan önce kaçmaları için zaman tanıyan “çatı vurma” uyarı atışlarını önemli ölçüde azalttı. Daha küçük veya daha hassas mühimmatlarla aynı askeri hedefe ulaşılabilecekken, bazen 2.000 poundluk bombalar ve hassasiyeti düşük mühimmat kullanarak daha büyük yıkıma neden oldu.
Hava kampanyası, savaşın ilk iki ayında en yoğun düzeye ulaştı ve bu dönemde Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre 15 binden fazla Filistinli öldürüldü; bu sayı, toplam ölümlerin yaklaşık üçte birine denk geliyor.
Kasım 2023’ten itibaren, küresel tepkiler üzerine İsrail mühimmat tasarrufuna geçti ve bazı angajman kurallarını sıkılaştırdı. Düşük rütbeli militanlara yönelik saldırılarda, tehlikeye atılabilecek sivil sayısını yarıya indirdi. Ancak bu kurallar, savaş öncesine kıyasla hâlâ daha gevşek durumda. İlk haftalardan bu yana 30 binden fazla Filistinli öldürüldü ve İsrail, bakanlığın rakamlarını tartışmalı bulsa da, toplam kayıp sayısı artmaya devam ediyor.
The New York Times’ın bulgularının ardından, İsrail ordusu 7 Ekim sonrası angajman kurallarında değişiklikler yapıldığını kabul etti. Ordudan yapılan açıklamada, kuvvetlerinin “hukukun kurallarına uygun araçlar ve yöntemler kullandığını” belirtildi. Açıklama, Hamas’ın saldırılarının boyutu, militanların Gazze’de siviller arasında saklanma çabaları ve Hamas’ın geniş tünel ağı gibi faktörlerin, askeri hedeflerin seçimi ve operasyonel kısıtlamalar üzerinde etkili olduğunu vurguladı. Bu faktörlerin, saldırılar sırasında alınabilecek tedbirleri etkilediği belirtildi.
Örnek bir vaka: Shaldan al-Najjar
7 Ekim saldırılarına katılan Hamas’a bağlı bir milis komutanı olan Shaldan al-Najjar’ın ailesi, İsrail’in gevşetilen standartlarının ilk kurbanlarından biri oldu. İsrail ordusu, dokuz yıl önce al-Najjar’ın evini hedef aldığında sivil kayıpları önlemek için çeşitli önlemler aldı ve kimse zarar görmedi. Ancak bu savaşta yapılan bir saldırıda al-Najjar ile birlikte geniş ailesinden 20 kişi, aralarında 2 aylık bir bebek de dahil olmak üzere hayatını kaybetti.
İsrail’in operasyonlara nasıl karar veriyor?
İsrail, saldırılar öncesi tüm şehirlerin tahliye edilmesi emri vermek, mahallelere broşürler atmak ve çevrimiçi haritalar paylaşmak gibi önlemlerle sivil kayıpları en aza indirmek için mümkün olan her türlü tedbiri aldığını savunuyor. Ancak İsrail, Hamas’ın askeri stratejisinin bu tür kayıpları daha olası hale getirdiğini ileri sürüyor. Hamas’ın sivil yerleşim alanlarından roket fırlattığı, savaşçılarını ve silahlarını evler, sağlık tesisleri gibi sivil mekanlarda sakladığı ve yeraltı tünelleri kullandığı belirtiliyor.
Buna karşılık, İsrail ve Batılı ordular, planlanan saldırıların yasallığını değerlendirmek için çok katmanlı bir denetim sistemi altında çalışıyor. Saldırı planları genellikle bir grup subay ve askeri avukat tarafından analiz ediliyor ve bu avukatlar, saldırının gerekliliği ya da hukuka aykırılığı konusunda tavsiyede bulunabiliyor.
Uluslararası hukuka uyum sağlamak için hava saldırılarından sorumlu subaylar, sivil kayıplar riskinin hedefin askeri değerine orantılı olduğuna ve tüm makul tedbirlerin alındığına karar vermek zorunda. Ancak silahlı çatışma yasalarının belirsizliği, hangi önlemlerin uygulanabilir olduğu ya da sivil kayıpların hangi düzeyde aşırı kabul edilebileceği konularında subaylara geniş bir takdir yetkisi tanıyor.
Neden siviller daha büyük risk altında?
İsrail ordusu, Shaldan al-Najjar’ı ilk kez Ağustos 2014’teki savaş sırasında hedef aldı. Al-Najjar, İsrail’e yönelik intihar saldırıları ve roket saldırıları düzenleyen İslami Cihad’ın üst düzey bir komutanıydı.
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el Balah’taki saldırı öncesinde İsrail hava kuvvetleri, al-Najjar’ın komşularına kaçmaları için üç fırsat tanıdı. Kardeşi Süleyman al-Najjar’a göre, İsrailli subaylar önce bir komşuyu, ardından diğerini hedefin yakınındaki saldırıyla ilgili uyardı. Daha sonra ordu, küçük bir mühimmatla “çatı vurma” adı verilen uyarı atışı gerçekleştirdi. Bu yöntem o dönemde mühimmat veya tünel girişlerinin bulunduğu düşünülen hedeflere yönelik saldırılar öncesinde standart bir uygulamaydı. Bu uyarılar sayesinde Shaldan al-Najjar da dahil olmak üzere herkes zarar görmeden kaçmayı başardı.
Ancak, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e saldırmasından yalnızca yedi saat sonra İsrail yüksek komutanlığı, çatı vurma yöntemini opsiyonel hale getiren bir emir verdi. Subaylara göre, bu prosedür neredeyse hiç uygulanmadı. 10 Ekim 2023 akşamı, al-Najjar kardeşlerinin evini ziyaret ederken bir İsrail savaş uçağından herhangi bir uyarı yapılmadan düzenlenen saldırıda öldürüldü. Patlamada üvey annesi, dört çocuk, bir kardeşi, bir yengesi, 13 yeğeni (2 aylık bir bebek olan Zein dahil) ve en az bir komşu hayatını kaybetti. Gazze sağlık yetkililerince tutulan kayıtlara göre, saldırının etkisi yıkıcı oldu.
Değişen risk seviyeleri
İsrail askeri protokollerine göre, sivil kayıplar için dört risk kategorisi bulunuyor:
Seviye Sıfır: Hiçbir sivilin riske atılmasına izin verilmez.
Seviye Bir: Beş sivilin ölümü göze alınabilir.
Seviye İki: On sivilin ölümü göze alınabilir.
Seviye Üç: Yirmi sivilin ölümü göze alınabilir (7 Ekim itibarıyla standart hale getirildi).
Bu değişiklikle birlikte subaylar, küçük mühimmat depoları, roket fabrikaları gibi askeri altyapılar da dahil olmak üzere geniş bir hedef yelpazesi üzerinde bir tonluk bombalar kullanma yetkisi kazandı. Askeri hedef tanımı, gözetleme noktalarını, Hamas’ın finansmanını yönettiği düşünülen döviz bürolarını ve genellikle evlerin içinde saklanan yeraltı tünel ağlarının girişlerini kapsayacak şekilde genişletildi. Hassas yerlere, örneğin okullara veya sağlık tesislerine çok yakın hedefler için yalnızca üst düzey komutanlardan onay gerekiyordu ve bu tür saldırılar da sık sık onaylanıyordu.
Yoğun saldırı ve sivil kayıplar
Sonuçlar hızlı ve yıkıcı oldu. Londra merkezli çatışma izleme kuruluşu Airwars, Ekim 2023’te her biri en az 15 kişinin öldüğü 136 saldırı tespit etti. Bu, kuruluşun 10 yıllık tarihinde herhangi bir dönemde kaydedilen saldırıların yaklaşık beş katıydı. Bazı saldırılarda, üst düzey generallerin veya siyasi liderliğin onayıyla, 100’den fazla sivili riske atan saldırılara izin verildi. Bu saldırılar arasında, Ekim ayı sonunda kuzey Gazze’de öldürülen üst düzey Hamas komutanı İbrahim Biari’ye yönelik saldırı da yer alıyordu. Airwars’a göre bu saldırıda en az 125 kişi hayatını kaybetti.
8 Ekim saat 22:50’de verilen bir başka emir, günlük olarak kabul edilebilir sivil kayıp sayısının boyutunu gösteriyordu. Gazze’deki askeri hedeflere yönelik saldırılar, günlük toplamda 500 sivilin tehlikeye atılabileceği şekilde yapılabilirdi. İsrailli askeri yetkililer, bu emrin saldırı sayısını sınırlandırmayı amaçlayan bir önlem olduğunu savundu. Ancak West Point’teki bir uzman olan Profesör Michael N. Schmitt, bunun orta rütbeli subaylar tarafından yerine getirilmesi gereken bir kota gibi algılanabileceği uyarısında bulundu. İki gün sonra bu sınır kaldırıldı ve subaylar, yasal olduğunu düşündükleri kadar çok saldırı düzenleyebildi.
Bombalama ve mühimmat kullanımı
Sivil kayıp riskini artıran bir diğer faktör ise İsrail ordusunun ağırlıklı olarak ABD yapımı 1000 ve 2000 poundluk bombaları yaygın şekilde kullanmasıydı. Savaşın ilk iki haftasında İsrail’in kullandığı mühimmatların yüzde 90’ı bu tür bombalardan oluşuyordu. Kasım ayına gelindiğinde, hava kuvvetleri o kadar çok 1 tonluk bomba kullanmıştı ki, bu bombaları hassas güdümlü mühimmat haline getiren kitlerde azalma yaşandı. Bu durum, daha az hassas mühimmatların kullanılmasına neden oldu ve sivil kayıpları daha da artırdı.
Belirli olaylarla ilgili yorum yapmayı reddeden İsrail ordusu, “seçilen mühimmatların” her zaman savaş kuralları tarafından belirlendiğini ifade etti. Üst düzey bir askeri yetkili ise Hamas’ın tünellerini hedef almak için ağır mühimmat kullanımının gerekli olduğunu belirtti.
Savaş boyunca, İsrail’in çeşitli askeri üslerine yayılmış yüzlerce istihbarat subayı, yeni hedefler bulmak ve vurmak için yoğun bir çaba gösterdi. Bu süreçte, onların çok daha hızlı çalışmasını sağlayan otomatik bir gözetim sistemi kullanıldı.
Hedefler tükendi
Gazze savaşlarında, subaylar genellikle önceden araştırılmış ve doğrulanmış yüzlerce militan ve lokasyonu içeren bir "hedef bankasını" kullanıyordu. Ancak bu savaşta hava kuvvetleri, birkaç gün içinde listenin büyük bir kısmını tüketti. 11 subay ve yetkili, bu durumun istihbarat subayları üzerinde yeni hedefler bulma konusunda yoğun bir baskı oluşturduğunu belirtti. Beş subaya göre, birçok subaydan her gün belirli sayıda hedef önermeleri istendi.
Bazı elit istihbarat birimlerine, üst düzey Hamas siyasi liderleri ve askeri komutanlar gibi yüksek değerli hedefleri bulmak için daha fazla zaman tanındı. Diğer birimler, roket fırlatma alanlarını ve mühimmat depolarını hedef aldı. Bir birim ise militan gruplara finansal hizmetler sağlayan sivilleri tespit etmeye odaklandı. Ancak, özellikle Gazze’ye kara operasyonu için hazırlık yapan piyade bölümlerindeki istihbarat birimlerinin, düşük rütbeli binlerce militana odaklanması istendi ve bu birimlere çok az zaman verildi.
İsrail, militanların telefon numaraları ve adreslerini içeren ve "Lavender" kod adı verilen veritabanlarını uzun süredir kullanıyordu. Ayrıca Gazze'nin telekomünikasyon ağlarını kontrol ederek telefon görüşmelerini dinleyebiliyor ve telefonları takip edebiliyordu. Yetkililer, militanlarla ilişkilendirilen telefonlarla yapılan çağrıları dinleyerek, militanların nerede olduklarını anlamaya çalıştı. Ancak altı subaya göre, veritabanlarındaki bazı veriler güncel değildi ve bu durum, sivillerin yanlışlıkla militan olarak tanımlanma riskini artırdı. Ayrıca, dinlenmesi gereken çok fazla çağrı vardı ve bu, subayların manuel olarak takip etmesini zorlaştırıyordu.
Yapay zeka kullanıldı
Süreci hızlandırmak için subaylar yapay zekayı (AI) kullandı. İsrail ordusu, telefon görüşmeleri, uydu görüntüleri ve cep telefonu sinyalleri gibi farklı kaynaklardan gelen bilgileri otomatik olarak karşılaştırabilen "The Gospel" gibi hesaplama sistemleri geliştirmişti. Bu otomatik sistemler, savaşın kaotik ilk haftalarında militanların yerini tespit etmek için çeşitli şekillerde kullanıldı.
Askeri yetkililer, otomatik sistemlerden sağlanan bilgilerin her zaman insan liderliğinde doğrulandığını iddia etti. Ancak sekiz subaya göre, doğrulama süreci birimden birime farklılık gösteriyordu. Bazı birimlerde, bir kişinin militan olduğu ancak telefon görüşmelerinde Hamas’ın askeri kanadıyla ilişkisini açıkça ifade etmesiyle doğrulanıyordu. Diğer birimlerde ise bir kişinin yalnızca Lavender veritabanında yer alması, militan olarak kabul edilmesi için yeterliydi. İsrail ordusu, bu yöntemin askeri politika olmadığını ve yalnızca Lavender’a dayanan analizlerin üst düzey komutanlar tarafından reddedileceğini belirtti.
Bir hedefin doğrulanmasından sonra saldırı planlaması başlıyordu. En titiz değerlendirmelerde, subaylar hedefin telefonuna sızarak çevredeki konuşmaları dinliyor ve hedefin kimlerle birlikte olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ancak, savaşın ilk haftalarında hedef sayısının fazlalığı nedeniyle, bu tür detaylı gözetim nadiren yapılabiliyordu. Daha az kesin bir yöntem olarak, subaylar, telefon sinyallerinin hangi baz istasyonlarından alındığını kontrol ederek hedefin genel konumunu belirliyordu. Ancak bu yöntem, çevrede kimlerin bulunduğunu anlamayı zorlaştırıyordu.
İsrail istihbarat subayları, daha doğru verilere erişim olmadığı durumlarda, hava saldırılarında ölebilecek sivil sayısını tahmin etmek için basit bir model kullandı.
Ordu, Gazze’yi çoğu birkaç şehir bloğu büyüklüğünde 620 bölüme ayırdı ve her bölümde aktif telefon sayısını, cep telefonu kulelerinden alınan sinyallere dayanarak tahmin etti. Telefon ve Wi-Fi kullanımını savaş öncesi seviyelerle karşılaştırarak, her sektörde kalan sakinlerin oranını belirledi.
Subaylar belirli bir binada bulunan sivil sayısını tahmin etmek için genellikle binanın savaş öncesi sakinlerinin, çevredeki mahalleyle aynı oranda kaçtığını varsaydı.
Ancak, modelin en iyi haliyle bile sağladığı bilgiler, bir hava saldırısı gerçekleştiğinde güncelliğini yitirmiş olabiliyordu. Saldırıların yoğunluğu nedeniyle, sekiz subaya göre, sivil risk değerlendirmesi ile hedefe yönelik gerçek saldırı arasında genellikle saatler süren bir zaman farkı bulunuyordu. Bu, değerlendirmelerin doğruluğunu daha da azaltıyordu.
Kullanılan model, temel eksiklikler içeriyordu. Örneğin, model, insanların telefonlarını şarj etmek için yeterli elektriğe ve çalışan bir telefon ağına sahip olmasını varsayıyordu. Ancak Gazze’deki sık sık yaşanan elektrik kesintileri ve ağ arızaları bunu çoğu zaman imkânsız hale getirmişti.
Telefon sinyalleriyle cihazların konumunu tam olarak belirlemek de mümkün değil. Bir mahallede olduğu sanılan telefonlar aslında komşu mahallede olabiliyor. Üç subaya göre, model aynı zamanda savaş sırasında insanların genellikle büyük gruplar halinde toplanma eğiliminde olduğunu da göz ardı etti.
ABD ve İsrail yetkililerinin uyarıları
Kasım ayından itibaren, ABD Ortak Özel Operasyonlar Komutanlığı’ndan üst düzey subaylar, İsrailli muhataplarına modelin doğruluğu konusunda endişelerini tekrar tekrar dile getirdi. Bu görüşmelere aşina olan iki kıdemli ABD askeri yetkilisi, modelin ciddi derecede hatalı tahminlere yol açtığını ve bunun felaket boyutunda sonuçlara neden olabileceğini vurguladıklarını aktardı.
İsrail ordusu içinde de uyarılar yapıldı. Kasım ve Aralık boyunca, İsrail hava kuvvetleri analistleri, sivillerin varlığını kontrol etmek için daha kapsamlı insansız hava aracı (İHA) gözetimi yapılması çağrısında bulundu. Ancak iç askeri değerlendirmelere göre, bu çağrılar birkaç hafta boyunca büyük ölçüde yanıtsız kaldı. Hava kuvvetlerinin, sivil varlığına dair tahminleri yeniden kontrol etmesi gerekiyordu, ancak bu her zaman yapılmadı.
Sonuçlar incelenmedi
Hedef seçimi sürecine dahil olan 11 subaya göre, ordu genellikle saldırı sonrası incelemelerde öldürülen sivillerin sayısını tespit etmeye çalışmadı. Bu, modelin doğruluğunu değerlendirmeyi neredeyse imkânsız hale getirdi.
İsrail ordusu, The New York Times’a yaptığı açıklamada modelle ilgili sorulara yanıt vermedi, ancak genel olarak askeri yöntemlerin “hukukun kurallarına uygun olduğunu” ve bu çabanın bir parçası olarak kullanılan dijital teknolojilerin de buna dahil olduğunu belirtti.
Son 12 ayda İsrail ordusu Gazze’de daha az mühimmat kullandı. The New York Times tarafından incelenen subay açıklamaları ve kayıtlara göre, 2023 Ekim ve Kasım aylarında aylık yaklaşık 15 bin mühimmat kullanılırken, bu sayı Şubat ile Mayıs ayları arasında aylık 2.500’ün altına düştü. (Haziran sonrası kullanılan mühimmat sayısı bağımsız olarak doğrulanamadı.)
Angajman kuralları sıkılaştırıldı
İsrail, göreceli olarak angajman kurallarını da sıkılaştırdı. 5 Kasım 2023’te askeri liderlik, düşük rütbeli militanlara yönelik ve İsrail piyadelerine doğrudan tehdit oluşturmayan saldırılarda 10’dan fazla sivili tehlikeye atmak için özel izin alınması gerektiğini belirten bir karar aldı. Ocak ayı sonlarına gelindiğinde, en üst düzey Hamas komutanlarına yönelik saldırılar haricinde, bu tür ölümcül saldırılar için neredeyse her zaman özel izin gerekiyordu.
Ancak bu kurallar, 7 Ekim öncesindeki normlara kıyasla hâlâ çok daha gevşekti. Orta rütbeli subaylar, 10’dan az sivili tehlikeye atan çoğu saldırıyı hâlâ onaylayabiliyordu. Eşik, savaş öncesi normlara göre hâlâ oldukça yüksekti.
© 2024 The New York Times Company