Mesele kadın-erkek değil, insan olmak
Zorlu PSM’nin ilk kendi prodüksiyonu Şehirde Kimse Yokken, Ahmet Sami Özbudak’ın güçlü metni ve Elçin Sangu’nun geçirdiği değişimle dikkat geçiyor. Oyun, berber dükkanına sığınan Rukiye’yi anlatıyor
Yağmur Akpınar
Koca şehrin her köşesi hikayelerle dolu. Sabahtan itibaren dolmaya başlayan sokaklar, akşamları sessizliğe gömülüyor. Bu sessizliğin penceresinde, bir berber dükkanından dışarı bakan bir çift göz hikayesini her şeyden daha iyi anlatıyor.
Ahmet Sami Özbudak’ın yazdığı bu oyunu, Lerzan Pamir yönetiyor. Bir berber dükkanına sığınmak zorunda kalan Rukiye’ye hayat veren Elçin Sangu, henüz ilk sahnelerde geçirdiği değişimle kaçtığı kaosun ciddiyetini gözler önüne seriyor. Ali Seçkiner Alıcı, Kerem Arslanoğlu, Elif Ürse ve Ersin Arıcı’dan oluşan oyuncu kadrosu, masalsı bir biçimde kesişen hayatları gözler önüne seriyor.
Yalana sığınmak
Simgesel öğelerin de yoğun olarak hissedildiği oyunlarda, salona girdiğimiz anda bizi karşılayan yıldızlar sahnede mistik bir hava yaratıyordu. Adeta uçan ateş böceklerine benzettiğimiz bu oluşum, doğru zamanlarda önümüze paralel öykünün varlığının habercisiydi. Rukiye’nin kaçtığı gerçekler, belki de birçok kadının sığınmak istediği yalanları ifade ediyordu. Ona sahip çıkan Nurullah ve yolculuğu sırasında tanıştığı Ali, hayatına önceden giren erkeklerden çok daha farklıydı. Yönetmen olmak isteyen Ali ve Rukiye’nin ilk andan itibaren başlayan arkadaşlıkları, kendine has dinamikleriyle fazlasıyla reaksiyon alıyor. Kısacık saçlarıyla görünmez olmak isteyen Rukiye de geride bıraktıklarına rağmen devam edecek kadar güçlü. Berber koltuğuna oturan bir kadın aynaya baktığında ne görür? Peki aynı aynada aşk ve yalnızlık nasıl görünür?
Kadın veya erkek olmanın değil, meselenin insan olmak gerektiğine inanan oyun, sürprizlerle dolu olay örgüsüyle izleyenleri nefes kesen bir yolculuğa çıkardı. Zorlu PSM’de sergilenen ve aynı zamanda kendi prodüksiyonları olan ilk oyun. 7-13-14 ve 28 Mart’ta Zorlu PSM’de olacak.
Hayal Fanusu ile Ömer Hayyam’a selam
Erken Cumhuriyet Dönemi’nin mimari örneklerinden biri olan Mongeri Binası’nda yer alan Hayal Fanusu isimli sergi, bu görkemli atmosferde Türkiye’de 19. yüzyıldan bu yana gerçekleşen sanatsal üretimlerin ve bir koleksiyoncunun bu süreçteki birikimlerinin yansıması olarak ele alınabilir. Dr. Şükrü Bozluolçay’ın Özlem İnay Erten küratörlüğünde açılan sergi, koleksiyonun kronolojik düzenlemeye elverişli yapısı, tarihsel süreçte yer alan sanatsal değişimleri yansıtırken, güncel sanat üretimlerine de yer verilmesine olanak sağlıyor.
Şükrü Bey’in yıllar içinde oluşturduğu sanat koleksiyonuna belirli bir yön çizen sergi, birçok dönemi bir arada bulundurması sebebiyle neredeyse tarihi bir inceleme niteliğinde. Dönemin belirleyici olmuş sanat grupları ya da kuşaklarının referanslarının yer aldığı salonlarda geziyorsunuz. Sanatta yaşanan dönüm noktalarına dikkat çeken serginin ismiyle olan bağlantısı içeride zaman geçirdikçe belirginleşiyor. Ünlü şair Ömer Hayyam’ın aynı isimli rubaisinden aldığı ismiyle, içinde yaşadığımız değişken zaman dilimine sanatın kalıcılığıyla yaklaşan bu sergi ortaya çıkardığı anlamlarla da çok özel.
Kronolojik sıra
Hayyam’ın dizelerinde, dünyayı bir fanusa, güneşi muma ve insanları da gölge oyuncularına benzetmesi bir taraftan tasavvufi bir anlam taşırken, diğer taraftan da zamanın algılayış biçimlerimizdeki değişkenliğe vurgu yapıyor. Sergi ile eş zamanlı olarak Bozlu Sanat Yayınları’ndan çıkan, Dr. Özlem İnay Erten’in kaleme aldığı Hayal Fanusu: Dr. Şükrü Bozluolçay Koleksiyonu isimli kitap koleksiyonu merkezine alarak kronolojik düzende ele alınmış.
Sanat tarihi adına geniş bir perspektif sunan kitapta sergiye dahil edilmeyen eserler de yer alıyor. Tarihi atmosfer içinde üç ayrı katta görebileceğiniz sergi, 26 Mart’a kadar Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda ücretsiz olarak izlenebilir.
Salı – Cumartesi: 10:00-17:30